‘Kardeş aileler’ ve ‘dönüştürme merkezleri’
Pekin yönetimi, Çin’de dinî azınlıkların haklarının kanunlarla korunduğunu ileri sürüyor… Hangi haklar? Namaz kılma hakkı mı mesela? Doğu Türkistan (Sincan) bölgesinde camilerin girişlerine asılan tabelalarda Komünist Parti mensuplarının, devlet memurlarının, işçilerin, emeklilerin, öğrencilerin, kadınların ve çocukların camiye giremeyecekleri yazılı; öyleyse kimin namaz kılma hakkı? Namaz tabii ki evde de kılınabilir, fakat Çin yönetiminin ‘her Müslüman aileye bir kardeş aile’ uygulaması yüzünden bu da riskli.
Ayda en az üç gün Müslüman bir ailenin evinde kalarak o evde günlük -ve gecelik!- hayatın nasıl olduğunu gözlemlemekle, Komünist Parti kriterlerine aykırı hallerin olup olmadığını öğrenmekle, “aşırılığa” dair emarelerin bulunup bulunmadığını tesbit etmekle görevli olan Çinli gayrimüslim “kardeş aile”ler, devlete düzenli olarak rapor veriyor. Evde namaz mı kılınmış? Evin hanımı yahut kızı, “kardeş aile”nin namahrem erkeğinin karşısına başörtüsüyle mi çıkmış? Karıştırılan bir çekmecede İslami bir kitap mı bulunmuş? Hepsi raporda yer alıyor. Sonra gelsin ‘rehabilitasyon’! Evin babası veya oğlu, hanımı veya kızı, icabında hepsi birden, doğru “Eğitim Yoluyla Dönüştürme Merkezi”ne!
Diktatörlük, sokaklarda, iş yerlerinde, devlet dairelerinde de yakın markaja alıyor Müslümanları. Adım başı polis çevirmesi; “Aç bakalım çantanı”, “Ver bakalım akıllı telefonunu”; İslamî bir unsur bulunursa, oracıkta derdest… Sakallıysan, başörtülüysen, zaten başka bir “aşırılık” deliline ihtiyaç yok. Ramazan’sa ve iş yerindeki amirin yahut okulundaki öğretmenin oruç tuttuğunu anlamışsa, o da yeter. Yetkililerde örgüt mensubu intibaı uyandırırsan veya onlar sana iyice gıcık gidip öyle bir yafta yapıştırırsa, mahkemeye sevk edilip ağır hapis cezası alabilirsin, hatta idam da edilebilirsin; ama daha ziyade “dönüştürme merkezi” görünür ufukta. Orada da hapis hayatı yaşıyorsun, orada da türlü çeşit eziyetler var, üstelik seni oraya gönderirken ailene haber vermiyorlar ve orada ne kadar kalacağını asla bilemezsin, ama resmiyette ceza söz konusu değil; çünkü “dinî azınlıkların hakları kanunlarla korunuyor”!
Komünist topluma intibak için ücretsiz yardım alıyorsun; öyle bakmalısın hadiseye!
***
Uzun zamandır TÜRKİSTANDER ve İHH gibi insan hakları kuruluşlarının gündeminde olan bu toplama kampları hakkında bugün Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) de bir rapor yayımladı.
“ÇİN: Neredeler? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki toplu gözaltılar hakkında cevap verme zamanı” başlıklı o raporun can alıcı kısımları:
“’Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi’nin kabul edildiği Mart 2017’den bu yana, Sincan bölgesinde kamplara kapatılan ve çoğunluğu Müslüman olan etnik grupların (Uygur, Kazak gibi etnik gruplara mensup olan kimselerin – H.A.) sayısı hızla artıyor. Düzenlemeye göre ‘normal’ olmayan sakal bırakmak, peçe veya başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak ya da İslam veya Uygur kültürüyle ilgili kitaplar veya yazılar bulundurmak da dahil olmak üzere, dini veya kültürel aidiyetin açık veya hatta özel alanda sergilenmesi ‘aşırılık’ olarak değerlendiriliyor.”
“Yetkililer kampları ‘eğitim yoluyla dönüştürme’ merkezleri olarak adlandırsa da, birçok kişi bu merkezlere ‘siyasi eğitim kampları’ diyor. Gözaltı merkezlerine gönderilen kişiler yargılanmıyor ve bu kişilerin avukatlara erişimleri veya haklarında verilen karara itiraz hakları bulunmuyor. İnsanlar aylar boyunca gözaltında tutulabiliyor çünkü bir kişinin ne zaman ‘dönüştüğüne’ yalnızca yetkililer karar verebiliyor.”
“(O kampların birinde dört ay tutulan) Kairat Samarkan… ilk gözaltına alındığında başına bir başlık geçirildiğini, kollarına ve bacaklarına kelepçe takıldığını ve 12 saat boyunca sabit bir pozisyonda durmaya zorlandığını söyledi… siyasi marşlar söylemeye ve Çin Komünist Partisi’nin söylevleri hakkında çalışmaya zorlandıklarını aktardı.. Buna göre, kampta kalanlar birbirleriyle konuşamıyorlar, yemeklerden önce ‘Çok Yaşa Şi Cinping’ diye bağırmaya zorlanıyorlardı.”
“Direnenler ya da yeterince ilerleme gösteremeyenlerin, sözlü istismardan yiyecekten mahrum bırakılmaya, tek başına hücre hapsine, dövülmeye, fiziksel olarak kısıtlanmaya ve zorlu pozisyonlarda durmaya zorlanmaya kadar çeşitli yöntemlerle cezalandırıldığı belirtiliyor. Gözaltı merkezlerinde kötü muameleye dayanamayanların intiharları da dahil olmak üzere, insanların öldüğüne ilişkin bilgiler de mevcut.”
UAÖ’nün raporuna göre bu kamplarda keyfî olarak gözaltında tutulanların sayısı bir milyon civarında.
***
UAÖ Doğu Asya Direktörü Nicholas Bequelin’in konuya ilişkin açıklaması:
“Çin hükümetinin etnik azınlıkları hedef alan kirli politikalarını sürdürmesine izin verilmemeli. Dünyanın her yerinden hükümetler, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan kabus nedeniyle Çin’e hesap sormalıdır. Aileler yeterince acı çekti. Yüz binlerce aile, şiddetli baskılar nedeniyle parçalandı. Sevdiklerinin başına ne geldiğini bilememenin çaresizliğini yaşıyorlar. Çin yetkilileri artık bu ailelere cevap vermeli.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.