Sosyolojik Müslüman gerçek dindar Müslüman
Dinsizler Müslümanları, inanan musallî Müslüman statüsünden, sosyolojik musallâ Müslüman’ı statüsüne sokmak için çalışıyor. Dindar kesimin liderleri, hocaları, hocaefendileri, şeyhleri, ağabeyleri, üstadları da aksini yapmalıdır. Müslümanları dindarlaştırmak, gerçek Müslüman yapmak.
**
Müslüman veya gayr-i müslim, Türkiye halkının tamamının mânevî vebali Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üzerindedir. Başkanlık, yapabileceği BÜTÜN hizmet ve faaliyetleri, Kur’anî ve Nebevî nurun, ilmin irfanın, yüksek kültürün ışığında planlı programlı, etkili şekilde yapmazsa bu vebalden ve sorumluluktan kurtulamaz.
**
Türkiye’de bir Amerikan üniversitesi... Bu üniversitede okuyan bir genç. Dinden tamamen kopmuş. Bayram namazına bile gitmiyor. Yirmi üç yaşında. Şimdiye kadar kimse ona İslam’ı doğru dürüst tebliğ etmemiş... Bu gencin vebali öncelikle Diyanet’in (ve diğer büyük islamî sivil toplum kuruluşlarının) üzerindedir.
**
Biz ancak dindar gençlerle meşgul oluruz, dinsiz gençleri dışlarız, ötekileştiririz. Onları doğru yola çağırmak için bir şey yapmayız demek hainlik olmaz mı?
**
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde okuyan ateist genci, onun kadar kültürü ve ufku olmayan mahalle imamı ile çekemezsin, kurtaramazsın.
**
Üniversitelerin civarındaki camilerin imamları, genel kültür bakımından üniversite profesörlerinden üstün olmalıdır.
**
İmamların tamamı karizmatik kimseler olmalıdır.
**
Büyük camilerin imamları (Şeriattan, dinin zahirinden kıl kadar ayrılmamak şartıyla) ya icazetli şeyh olmalı, yahut böyle bir şeyhin icazetli halifesi olmalıdır.
**
Ziyaretine gelen öğrencilerle, cami imamı felsefe, edebiyat, sanat, mimarlık, derin düşünce, derin kültür konularında sohbet edebilmeli, onları aydınlatabilmeli, kendisine hayran kılıp cezb edebilmelidir.
**
Vaktiyle Üsküdar iskelesi meydanında Valide Sultan camiinde imamlık yapan merhum Necmeddin Okyay hezarfen bir zattı. Büyük ve ünlü bir hattattı... Dünya çapında bir ebru sanatkârıydı... Müzelik Osmanlı kitap ciltleri yapardı... Ok ve yay üstadı idi... Toygartepe’deki ahşap evinin büyük bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirir, bunların hepsinin Latince isimlerini bilirdi... Osmanlıca, Arapça, Farsça şiir yazabilir, tarih düşürebilirdi... İstanbul kültür, ahlak, nezaketine sahipti... Sözü sohbeti yerinde idi... Ve cami imamlığı yapardı. İcazetli din âlimiydi.
**
Bir cami imamı ile zaman zaman yatsı namazından sonra çay içip sohbet etmek istiyorum. Bir sohbetin konusu, bundan üç dört bin yıl önce malzeme ile harika binalar, camiler inşa eden Mısırlı mimar Hassan Fathy olmalı.
**
İskender Paşa camii imamı şeyh Mehmed Zahit Kotku hazretlerinin sohbetleri çok çekici idi. Merhum ahir ömründe Üstad Hasan Çelebi’den hat dersleri almaya başlamıştı.
**
Hoparlörler basbas bağırıyor, şadırvanlardan şar şar su akıyor, klimalar püfür püfür soğutuyor... Bu gibi lafları duymak istemiyorum. Bunlar din hizmeti değil.
**
Hayalî bir imam: Mevlevî tarikat-ı seniyesine mensup... Yeni görüştüğü bir zata soruyor. Efendim nereden geliyorsunuz? Konya’dan deyince imam efendi sarsılıyor, sararıyor, siz bize Hazretin kokusunu getirdiniz diyor, gözleri yaşarıyor.
**
Üç sene önce, imam efendi camiye yeni tayin edildiğinde sabah namazlarına altı ihtiyar geliyormuş. Şimdi yirmisi genç, otuz cemaat var.
**
Binlerce camie sahip şu şehirde, hiç olmazsa on camide cuma hutbesi okunurken, bayılan, ağlayan, baygın düşen biri görülmeli.
**
Cami imamlarının Şeriat ve Tarikat icazetleri olmalı.
**
Resulullah Efendimize (Salât ve selam olsun ona) biati ve itaati olmayanın kimse cami imamlığı yapamaz.
**
Hademe-i hayrat kadrosunda idi. Bir sanatla meşgul oluyor, sanat eseri üretiyor ve bundan bugünkü para ile ayda beş bin lira kazanıyor. Maaşını, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek şekilde hiç kimseye göstermeden gizlice tasadduk ediyor.
**
Namaz kılıyor, ucba gurur ve kibre kapılıyor... Sakal bırakıyor, benim sakalım, ben sakallıyım edebiyatı yapıyor... Bir tarikata girmiş, şeyhini uçurdukça uçuruyor... Holigan mı holigan... Dinin kışrında (yüzeyinde) kalmış... Kendini cennetlik sanıyor. Noksanını bilmiyor... Bu gafili kim uyaracak, irşad edecek. Onun hali hiç iyi değil... Uyarmaya kalkanı döver mi acaba?
**
Kendini Resulullahın (Salât ve selam olsun ona) Sünnetine bağlı faziletli biri olarak gösteriyor, sonra bir oturuşta yedi mideyle yemek yiyor, şu anda otuz kilo fazlası var. Bu adam nasıl dindar oluyor?
**
Kural: Salih bir Müslüman’a “Allah’tan korkuyor musun?” diye sorsalar. Korkuyorum dese, hakkıyla korkmadığı için yalan söylemiş olacak. Korkmuyorum dese küfür sözü sarf etmiş olacak. En doğrusu, yüzüne bir havlu kapatıp ağlamaktır.
**
Müşriklerin, kâfirlerin, münafıkların, fasıkların, asilerin onu beğenmemeleri ve yermeleri salih ve sadık bir mü’minin değerini azaltmaz.
**
Din işlerine, ibadetlere, hayır hasenata, ilim ve irfana, ahlaka; cep telefonu, otomobil, yeme içme, giyim kuşam kadar değer vermeyen bir Müslüman doğrusu çürük ve moloz bir Müslüman’dır.