Tonkin'den Hürmüz'e
2007 sonlarında Amerikan istihbarat teşkilâtlarının İran’la alâkalı müştereken yayınladıkları istihbarat raporu, 2003 yılından itibaren İran’ın nükleer silâhlar üretmek için faaliyete geçirdiği nükleer programını askıya aldığını ve durdurduğunu ortaya koyuyordu. Gerçekten de raporun ortaya koyduğu veriler doğru mu? Olsa bile neden Amerikalılar bunu nazara verdiler? Kaldı ki, Irak 1992 yılından beri kitle imha silâhlarıyla ilgili programlarını durdurmuş olmasına rağmen 2002 ve 2003 yılında yalan ve bühtanla, Irak’ın, olmayan kitle imha silâhları var gösterildi. Bu hususta CIA gibi kurumlar da manipüle edildi.
Gerçekten de İranlılar silâh üretmeyi planladıkları nükleer programı durdurmuşlar mıydı? Bush masaya koydukları savaş seçeneği sayesinde İran’ın bu programını askıya aldığını ifade etmiştir. Bu doğru, ama açıklama tam dört yıl gecikmeli geldi. Neden? Aslında İranlılar 2003 yılında ABD ile cevheri ve temel meseleleri kapsayan bir anlaşma ve mutabakata varmak istiyordu. Afganistan ve Irak’ın işgalinden ve hava bombardımanlarından ürkmüşler ve gardlarını almak istiyorlardı. Amerikalılar ise güçlü pozisyonda buna gerek duymadılar. İran ise pazarlık ve mutabakat olmayınca bir taraftan Amerikalılarla muvazi ve paralel ilişkiler içine girip onları memnun ederken diğer taraftan da el altından muhalefet etti ve direnişçilere destek çıktı. Raporun yayınlandığı sırada ise bu desteğini en asgari sınırlara indirmişti. Bu aynı zamanda işgalden beri direnişin en sönük geçtiği devreye tekabül ediyordu. Ama aynen Saddam’ın 1991 yılında Kuveyt’ten atılmasından sonra Amerikan işgaline meydan vermemek için yaptığını yani kitle imha silâhlarını üretmeyi durdurmasını onlar da Irak’ın işgalinden sonra aynı sebeple yaptılar. Ama Amerikalılar bunu dillendirmediler.
İran Irak’a nazaran kolay yutulur bir lokma değildi. Ayrıca neoconlar süreç içinde etkisiz hale gelmişler ve İran’ın vurulması konusunda ekip içinde Cheney, neredeyse tek kalmıştı. 2003 yılında Irak’ın işgaline karşı çıkan Scowcroft ve Baker ismine yakın isimlerden Rice ve Gates gibi yönetimin önemli isimleri diplomatik seçeneğe öncelik veriyorlardı. İranlılar da Afganistan ve Irak’ta bataklığa saplanmış bir ABD’nin kendilerini vuramayacağını hesaplıyorlardı. En azından iktidardaki Ahmedinejad’ın hesabı veya beklentisi buydu. Bu süreçte İran’la alâkalı Amerikan istihbarat raporu Nejad kanadını doğrulayan bir gelişme oldu.
***
Ama yine de ABD-İran ilişkileri sürprizlere açık ilişkilerdi. İlişkiler her an alabora olabilirdi. Bir kışkırtma ve kıvılcım iki ülkeyi savaşın içine çekebilirdi. Esasen normal yollarla savaştan ümidini kesen Cheney ekibinin böyle bir fırsat ve sürpriz aradığı da ileri sürülüyordu. ABD’nin İran’a yönelik iki kırmızı çizgisi vardı. Atom bombası imal etmeye yönelik nükleer program ve Hürmüz Boğazı ve petrol güzergâhlarının tehdit edilmesi. Cheney bölgeyi ziyareti sırasında bu iki unsuru bilhassa dile getirmişti. Takvimler 8 Ocak 2008’i gösterirken Bush’un beklenen bölge ziyareti de başladı. Bu ziyaret sırasında Bush ile Yahudi devletinin liderleri Amerikan istihbarat teşkilâtlarının İran nükleer raporunu da ele alacaklardı. Derken sürpriz bir gelişme oldu. Şattu’l Arap’ta İngiliz botlarına düzenlenen saldırıya benzer bir saldırının veya daha doğrusu o aşamaya gelmeyen bir tacizin bu defa da Hürmüz Boğazı’nda Amerikan gemilerine karşı girişildiği ileri sürüldü. Ne olduğu da pek anlaşılamadı.
Burada iki ihtimal var. Bu ihtimallerden birisi, Bush’un gezisi sırasında ABD’nin istihbarat raporundan sonra bu ülkenin İran’a saldırma ihtimalini yok farz eden İran yönetiminin Şattu’l Arap’ta İngiliz deniz piyadelerine yaptığı gibi Amerikan gemilerini taciz ederek puan toplama girişimi. Bir gösterisi. Bu birinci ihtimal.
***
Birinci ihtimali İran reddediyor ve Pentagon’un yayınlamış olduğu çekim bandını düzmece ve hileli olarak nitelendiriyor. O zaman ikinci ihtimal yani Amerikalıların İran’la bir sürtüşme üzerinden savaş arama ihtimalleri devreye giriyor. Bu da bizi Vietnam Savaşı senaryosuna götürür. Zira bilindiği gibi Tonkin Körfezi’nde Amerikan bandıralı gemilerin Vietnamlıların saldırısına uğradığı ve hatta batırıldığı söylenmiş ve bu da savaş gerekçesi yapılmıştı. Hürmüz’de de böyle bir ihtimal neden gerçekleşmesin?
İran, gemilerden bilgi istendiğini, ama taciz vakası yaşanmadığını ve hele hele “Sizi batıracağız” şeklinde bir konuşmanın hiç geçmediğini söylüyorlar. Bush sözkonusu eylemi kışkırtma olarak nitelendirmiştir. Böyle bir eylem üzerinden İran’a Hürmüz’de üstünlük sağlamak istenmiş de olabilir. Ertesi günü, El Ahram gazetesinin Bush ziyaretiyle alâkalı bir değerlendirmesi şuydu: “İran’ı muhasara etme ve kuşatma ziyareti”...
İran basını bu ziyaretin Amerikan halkına mesaj niteliği taşıdığını söylemişti. Ama ziyaretin iki amacı olduğu sanılıyor. Filistin’de ‘dünya devleti’nin güdümündeki Selam Feyyaz hükümetine destek ve İran üzerinden bir kutuplaşma ve bölge ülkelerini kanatlarının arasına alma çabası.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.