Bizde bir terslik var ama...
Toplumları tanımaya yönelik kavramların Türkiye'de insanı nasıl yanılgıya düşürebileceğini daha önce hiç fark etmiş miydiniz? Ben uzun süredir bunun farkındayım ve bu yüzden başkaları tarafından toplumsal kesimleri tanımlamak için kullanılan kavramları mümkün olduğunca kullanmıyorum. Kullansaydım, komik duruma düşerdim. çünkü Türkiye'de hiç kimse yerinin adamı değil. Neyi kastediyorum? İzninizle kısaca anlatayım:
Türkiye'de yıllar boyunca sol olarak tanımlanan akımların temsilcileri bugün büyük oranda statükoyu savunuyor. Kibarlığımdan statüko diyorum, aslında duruma yakışan çok daha ucu keskin kavramlar var. Halkın oyuna karşı devletin tartışılmaz kararını savunmaya ne denirse işte... Böyle sol olabilir mi? Türkiye'de oluyor. O kadar oluyor ki, kendini solda görenlerin söyledikleriyle merkezin en sağında görenleri aynı şeyleri savunurken görüyorsunuz. Sol fikirleri deforme etmeden savunanlar yok mu? Elbette var ama azınlıktalar ve onları en önce bu devletçi sol dışlıyor.
Genel olarak muhafazakâr diye isimlendirilen bir başka kesim var, ama onlar da muhafaza etme misyonunu sözde solculara kaptırdığı için daha liberal bölgelere göçüyorlar sürekli. Serbest piyasa ekonomisini, Avrupa Birliği'ni, sonuna kadar demokrasiyi savunuyorlar. Muhafaza ettikleri manevi değerleri yok mu? Var, ama o değerleri modern hayata uyumlu hale getirmekte liberallerden daha istekliler.
Bir de liberaller var... Onlar da liberal söylemi muhafazakârlara kaptırmış durumdalar. Mecburen solcularla iş tutup, dışa ve değişime açık muhafazakârları tehdit olarak görüyorlar. Ekonominin liberalleşmesini istemiyorlar mı? İstiyorlar ama devletin liberalleşmesini istemiyorlar. Sermayenin kendilerinden başkasında toplanmasını istemiyorlar.
Mesela Cumhuriyet'in kuruluş mantığına çok daha yakın duran aydınlara ikinci Cumhuriyetçi deniyor, tek parti mantığını savunanlar da tabelasında mutlaka "Cumhuriyet" kelimesi de bulunan yerlerde toplanıyor.
özgür düşüncenin kaynağı olması gereken üniversitelerin başına geçen şahıs üniversiteleri özgür hale getireceğini söylediği için yadırganıyor.
Sadece siyasette değil, her alanda acayip kafa karıştırıcı bir yapımız var. Mesela Fenerbahçe'yi en çok yıpratan spor yazarları kendilerini "Fenerbahçeli" olarak, Galatasaray'ı en çok yıpratanlar da "Galatasaraylı" olarak tanımlıyorlar. Hakemleri en çok eski hakemler eleştiriyor. Mesela dünya festivallerinde ödüle boğulan Türk filmleri, Türk sinemalarında asla gişe başarısı yakalayamıyor. Mesela medyayı en çok eleştiren yine medya... Mesela Orhan Pamuk'un Nobel almasına en çok bizim insanlarımız sinir oluyor.
örnekleri çoğaltmak mümkün... Zaten benim günlerimin büyük bölümü de bu tutmaz hesabı tutturmaya çalışmakla geçiyor. Neden böyle? Neden bizim kafalarımız bu kadar karışık? Bunu düşünmeye sizler de vakit ayırın bence! Eğer ülkenizi seviyorsanız.. diyeceğim ama o konuda da kafalar fena halde karışık!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.