Sabreden derviş!
Cumhurbaşkanı Erdoğan AB’ye üyelik sürecini değerlendirirken şöyle konuşmuş:
“Sene 1963, sene 2018.
1963’ten bu yana oyalanan bir ülke var.
Bu zulüm sadece Türkiye’ye yapıldı. Alacaksanız sinyalini verin, almayacaksanız bunu da söyleyin.
Siz yolunuza biz yolumuza devam edelim.
Şu an sabır noktasındayız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerini okuyunca atalarımızın, “Sabreden derviş muradına ermiş” sözünü hatırladık.
Bu kadar yıldır bekleyen Türkiye muradına erebildi mi?
Yaklaşık 55 yıldır sabreden Türkiye’nin muradına bir türlü eremediğini itiraf etmek durumundayız.
Atalarımızı “yalancı çıkarmamak” adına bir noktaya dikkat çekmek isteriz.
Sanırız muradımızda bir yamukluk olsa gerek.
Ve takdir-i ilahi gereği AB’ye kabul edilmeyerek bu yamukluktan korunuyor olmalıyız.
Hani “Bu zulüm sadece Türkiye’ye yapıldı” deniliyor ya bunun bir zulüm olmaktan çok ilahi bir koruma ve muhafaza olduğunu niye hiç düşünmüyoruz?
Hepimiz biliyoruz Avrupa Birliği ülkeleri yolun sonuna gelmiş bir durumdalar.
Pek çok noktada iflasın eşiğindeler.
Böyle bir topluluk içine dâhil olmak “nimet bölüşmekten” çok “külfet yüklenmek” olacağına göre aralarına katılmamızın engellenmesi niye zulüm olsun ki!
Sakin bir kafa ile olaya yaklaştığımız zaman Avrupa Birliği’ne katılmanın bize faydadan çok zarar getireceğini görebiliyoruz.
O halde Avrupa Birliği ile aramıza bir sınır çekmenin tam zamanıdır.
Onlardan bir “sinyal” bekleme yerine biz onlarla yolumuzu ayırmalı ve onları kendi kaderleri ile baş başa bırakmalıyız.
Bunca yıllık sabrımıza rağmen aralarına kabul edilmiyorsak bunu takdir-i ilahinin bir lütfu olarak görmeliyiz.
Ve bizi sürekli olarak koruyup kollayan takdir-i ilahiye sonsuz teşekkürler ile kendi özümüze dönmeliyiz.
Unutmayalım ki şer olarak gördüğümüz şeylerde hayır, hayır olarak gördüğümüz şeylerde de şer olabilir.
Bırakalım kendi kendilerine çöksünler ve bir de onların günah yükünü sırtlamış olmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.