Kaşıkçı olayı nerede başlar, nerede biter..
İstanbul’da önemli görüşmeler yapıldı. Putin, Merkel, Makron bir araya geldiler.
Bu arada, Suudiler şüphelilerin iadesi talebine “hayır” dedi. Ama Suudi başsavcı görüşmelerde bulunmak üzere İstanbul’a geliyor.
Bundan sonra gelişmelerin ne yönde olacağını bilmiyoruz. Ama birçok ihtimali ile konu masada. Bugün olmaz denilen şeyler yarın olabilir. “Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.”
Kaşıkçı olayı, ne sıradan bir aşk hikayesi, ne de sıradan muhalif bir gazetecinin başına gelen olaylarla ilgili bir olay değil.
2 gündür bunu yazıyorum. Bugün 3. gün!
Şimdi herkes soruyor, bir cinayetten söz ediyorsanız, ceset nerede?
Eğer bir cinayet sözkonusu ise, bunun emrini kim verdi, bu emri kim infaz etti, içeriden ya da başka ülkelerden birileri bu işe bulaştı mı?
Mesela, o uçaklar neden Mısır ve BAE’ye gitti. Dahlan’ın bu işte hiç mi dahli yok? MOSSAD’ın bilgisi yok mu? Blackwater’ın haberi yok mu, varsa neden önlemediler?
Başka sorular da var. Mesela Veliahd Prens görevden alınacak mı?
Kral’ın sağlığının yerinde olmadığı biliniyor. Süreç Suudi halkını ciddi anlamda rahatsız etmiş durumda. Muhaliflerin önemli bir kısmının malına mülküne el konulmuş. Kimi ülkesinden ayrılamıyor, kimi ülkesine dönemiyor.
Arap aşiretleri ülkelerinin geleceğinden olduğu kadar kendi geleceklerinden de kaygı duyuyor..
Sonuç şu ki, Suudiler için gelecek geçmişte olduğu gibi olmayacak. Bu belki Saud hanedanlığının ve Şeyh ailesinin siyasi gücünün sonu da olabilir..
Suudi hanedanının geleceği, sırtını bu hanedanlığa dayayan Arap rejimleri için de sonun başlangıcı olabilir.
Bu olay sadece Suudi Arabistan’da başlayıp biten bir olay değil.. Ya da Arap ülkelerinin kendi iç meselesi de değil. İşin içinde ABD ve İngiltere de var, AB de var..
Bu konu dünya derin devletinin en önemli sorunlarından biri. Ve bu saatten sonra bu işin geri dönüşü yok.
Şimdi, bu ara dönemde siyasetin leş kargaları Suudilerin başına çökecekler. Ve bu durum diğer birçok Arap ülkesi için de domino etkisi ile sarsıcı gelişmelere sebeb olacak.
BM bekliyor. İslam İşbirliği Konferansından da ses yok. Avrupa Birliğinden, Arap Birliğinden, Afrika Birliğinden de.. Malesef “Kamuoyu” denilen çevrelerin çoğu Kaşıkçı olayının arkasındaki bu derin gerçeğin hiç farkında değil. Kaşıkçı bu işin neresinde? Bu adam kimdir ve burada ne yapıyordu?
Şimdi yeni bir gündem var. Ankara konuyu “Uluslararası Ceza Mahkemesine gönderme” konusunda bir adım atmayacak. Ankara, şüphelilerin, cinayetin işlendiği ülke olarak Türkiye’ye iadesini ve burada yargılanmasını istiyor.
Bu konu, Türkiye’yi, bu tartışmanın merkezine oturtacak.
Ama tek gerçek bu değil. Eğer şüpheliler Türkiye’ye verilecek olursa, hemen belirtelim ki, Türkiye’de idam cezası yok. Yani bu cinayeti bunlar işlemiş olsa bile “asmayacağız, besleyeceğiz.”
Diğer bir konu, bunlar kendi aralarında anlaşır, asıl failler itirafçı olur, suçu üstlenecek biri mahkemenin önüne atılacak olursa ne olur?
Olayın oluş şekli, öncesi ve sonrası yaşananlar, işin öbür ucundaki kişiyi işaret ediyor aslında. Veliaht Prens yeni bir senaryo ile bu işin dışında gösterilebilir.
İster misiniz, bu arada asıl suçlu ilan edilecek kişilerden biri çıkan çatışmada hayatını kaybetmiş ya da intihar etmiş olsun!
Sahi ABD’deki bombalı paketler neyin nesi idi. Seçimlerden hemen önce yaşanan bu olaylarla kime ne mesaj verilmeye çalışılıyordu aceba? Ya da birileri gündemi değiştirmek istiyor olabilir mi?
Sanırım, şimdilik tansiyonu düşürmeye çalışacaklar. Herkes ABD’deki seçimlerin sonuçlarını görmeye çalışacak..
Birileri minareyi çaldı, ona kılıf bulmaya çalışıyor. Ama bu arada mızrak çuvala sığmıyor. Suudiler işleri yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Yine bir kere daha evdeki hesaplar çarşıya uymadı..
Görünen o ki, şimdi bir “günah keçisi” bulmaya çalışacaklar.
Kaşıkçı olayının ne zaman, nerede başladığını tam olarak bilmiyoruz. Sadece cinayet olayına odaklanarak gerçeği görmemiz/yakalamamız pek mümkün değil. Nasıl sonuçlanacağını da bugünden mevcut şartlarda kestirmek kolay değil.
Şimdi ABD, İngiltere, İsrail ne yapacak ona bakmak gerek. Suudilerle birlikte hareket eden Arap ülkeleri bu durumda ne yapacaklar onu da bilmiyoruz, bunu kendileri de bilmiyor. Bu cephede tam bir panik havası var. İran ne yapacak, Rusya ne yapacak, Çin ne yapacak?
Sahi, Mısır ve BAE bu kirli oyunun neresinde! Bu ülkelerin yöneticileri, kendi geleceklerine ilişkin şimdiden tedbir almaya başlamaları gerekiyor. Yoksa birlikte çıktıkları yolda, Suudilerin başına gelen, kendi başlarına da gelebilir..
Batılı ülkeler “ulusal çıkarları”na bakıyorlar. Konuya, “Hak ve Adalet” merkezli değil, “çıkar” merkezli bakıyorlar. Yani “ilkesel” davranmıyorlar. Suud yönetimi ise malını vererek canını kurtarma çabasında. Daha önce “bir koyup üç alacaktı”. ABD kendilerine bir Arap Gücü (Arap NATO’su) oluşturacaktı, bunu donatacak ve eğitecekti. PKK ve PYD’yi de bu emperyal operasyon gücüne asker yapacaktı. Ama olmadı.
Bazı politikacı ve gazeteci arkadaşlar, Kaşıkçı olayını, Saud rejiminin muhalifleri sindirme operasyonu sonucu, bir gazetecinin vahşice öldürülmesi ile ilgili kriminal bir vaka olarak görüp, vicdani bir tepki gösteriyorlar. Bu gerçeğin bir parçası olsa da, asıl büyük oyunun sadece küçük bir parçası. Bu parçadan bütüne giden bir çıkış yolu bulmak için kafamızı kullanmalı ve büyük oyuna, oyunculara ve onların ihanet planlarına kapı aralayan bir bakış açısına sahip olmalıyız.
Bana göre, Kaşıkçı, daha önce de yazdığım gibi, Suud rejiminin hedefinde, haksızlığa uğramış bir isim olarak, bir vahşice komplo sonucu öldürülmüş olmasını asla kabul edemeyiz. Ama bilmemiz gerekir ki, Kaşıkçı’nın da işin içinde olduğu çok daha büyük bir oyunla karşı karşıyayız.
Kaşıkçı olayı, çok büyük bir pano’nun küçük bir puzzle’ı. Bu puzzle’ı kaybedersek, büyük resmi de kaybederiz. Yine aynı şekilde, bu küçük parçayı gözümüze çok yaklaştırırsak da, arkasındaki büyük bir ormanı kaybederiz. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.