Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mi?
Evet, daha önce yazmıştım. Ben burada “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” ikazı çerçevesinde hatırlatmalarıma devam edeceğim. Çünkü sadece söylediklerimizden değil, söylememiz gerekirken söylemediklerimizden de hesaba çekileceğiz.
Bakın şimdi “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diye birileri kesenin ağzını açacaktır. Bunlara dikkat edin!. Onlar önümüzdeki günlerde daha görünür olacaklar.. Biz görmeyiz ama, bunlar “kaşığı belinde dolaşan” adamlar. Dikkat! Yemek için fırsat kolluyorlar.
Aday belirlerken kötüleri eleyin, bir de “çok iyi”leri iki kere inceleyin. Onların arasında öyle birileri gizlenmiştir ki, onlarda “Şeytan tüyü” var. 40 yerden referans getirirler. İşlerini şansa bırakmazlar.
Benden söylemesi. Karar sizin. Ya nasib! Göreceğiz ne olacak. Sonuçta tencere yuvarlanacak ve kapağını bulacak. Hem zaten birileri nasıl cennete ve nasıl cehenneme gidecek ki.
Ben daha işin başında hiç olmazsa “zalimler konusunda sessiz kalanlardan olmayayım” diye, kalbimden onlara muhalefetimi şimdiden ilan edeyim diye bunları yazma gereği duydum.
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler de susmasınlar. Ülkelerini ve partilerini zalimlerin oyuncağı yapacak müfsitler karşısında, onlarla ilgili olarak seslerini yükseltsinler. Eleştirenler, eleştirilerinde samimi iseler, küsüp köşelerine oturmasınlar, ötekilerden daha çok çalışsınlar.
Eşi ve aile çevresinin olumsuz etkisine karşı direncine de bakmak gerek adayın. Megaloman,kibir, ihtiras hastalıklarından âri olmalı. Münafık karakterli, inkar batağına sapmış, işret alemine dalmış, heva ve hevesleri peşinde koşan, ezik, aşağılık kompleksi olan, müfsit, fasık, ahlaki zaafları olan, yalan söyleyen tiplerden uzak duralım. Allah’ın dediği olacak, irademizi O’nun rızası istikametinde kullanırsak, sonuç ne olursa olsun, biz kazanacağız. Değilse, sonuç ne olursa olsun, biz kaybedenlerden olacağız. Unutmayalım, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bir de bu şekilde düşünelim.
Bırakın sandığı, Allah siz nasıl bir tercihte bulunursanız ondan razı olur?. Bu soruyu sorun ve cevabınızı verin. Kural 1-Bilmediğiniz şeylerin peşine düşmeyin. Allah cahillere yardım etmez. Kural 2- İstişare ve şûra yapın, Kural 3- Zalimlere yardım etmeyin, oy vermeyin. Fasıklara, yalancılara, müfsitlere de. Kural 4- Oy verdiklerinizin size vekaleten iş yapacaklarını ve onların yaptıklarından sizin de sorumlu tutulacağınızı unutmayın. Kural 5- Seçtiklerinizin üzerinden gözünüzü ayırmayın, yanlış yaparlarsa uyarın, yanlışlarında ısrar ederlerse, onu kalbinizden silin ve dilinizle bunu söyleyin. Yoksa daha sonra yaptıklarından da mesul olursunuz. Kural 6-Sakın nefsi davranmayın. Küçük hesaplar peşinde olmayın. Oy verdiklerinize diyet ödetmeyin, sizin haklı ya da haksız da olsa işinizi görmesini beklemeyin. Siyaset soytarılarına, cazgırlarına fırsat vermeyin.
Kimse nefsinden emin olmasın!. “Bizde yanlış olmaz, kibir olmaz, yolsuzluk olmaz” demeyin. “İnni küntü minezzalimiyn” diyen Peygamberi hatırlayın. “Olmamalı” deyin, “dikkatli olmalıyız, birbirimizi uyarmalıyız” deyin.
Siyaseti kişisel çıkar hesaplarına alet edenlerden uzak duralım. Seçime kadar neler olacak bilmiyoruz. Her hafta bir olay oluyor. Bu kargaşa içinde fasıklar size bir haber getirirse araştırmadan hemen inanmayın. Çok öven ve çok sövenlerden uzak duralım. Havf ile Reca arasında bir yer bulalım kendimize, ama umudumuz korkularımızdan önce gelsin. Bürokrasi, güvenlik teşkilatı, ekonomi ve yargı alanında sürpriz gelişmeler olabilir. Bazı ihtimallere karşı hazırlıklı olalım.
Birileri dini duyguları istismar ederek, bir kısmı dini çarpıtarak, din ile ilgili konularda yeni yeni tartışma alanları açarak, ortamı bulandırmak isteyebilir..
Yalancılara, iftira edenlere, rakiplerine hakaret eden, onları tehdit eden, onlar hakkında galiz sözler söyleyenlere iltifat etmeyelim. Siyaset, medya ya da sivil alanda bu tür insanlardan uzaklaşmak gerek.
Rekabetin de bir ahlakı olmalı. Kıskançlık insanı hasedçi yapar. Makam ve şöhret tutkusu kişinin gözünü döndürebilir.
Payitaht Abdulhamid’de, bir “ders” vardı, görmüşsünüzdür. Bir Siyonistin ağzından şu sözler söylenir: “Aile hayatlarını yıkacağız. Gençleri ahlak yolundan saptıracağız. Edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokacağız. Hürmetle anılan bazı kişiler hakkında rezilane vakalar uyduracağız. Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat edip, halkı çılgınca sarfiyata teşvik edeceğiz. Mal sahipleri ile işçilerin arasını bozacağız. Grevler, sabotajlar tertip edeceğiz. Hayat pahalılığını körükleyeceğiz. Payitaht’ı elem, ızdırap ve yoksulluğa boğacağız.” Sahi “Bizim”!? medyamıza bakın bakalım, neler oluyor çevremizde, o medya neye/kime benziyor! Bu arada Siyonist dedikleriniz “Şeytanın işgüderi” değil mi? Unutmayın Şeytan damarlarımızda dolaşıyor, nefsimize taht kurmuş oturuyor ve aramıza karışmış bize göz kırpıyor ve fazla mesai yapıyor!
Troller üzerinden siyaset, hedefine zarar verirken, o işi yapanları, onları örgütleyenlere de zarar verir. Bu, bir tür hastalıktır. Bu marazi kişiliklerden uzak durmak gerek.
Bu komplocular bulundukları yerlerde fitne ve fesat sebebidirler. Gün gelir birbirlerine düşerler, kendi kendilerine zarar verirler. Bunların dünyasında ahlak, erdem, adalet yoktur.
İnternet medyasında dolaşan bu tipler, çifte kişilikli zavallılardır. Kendi gerçek kimliklerini gizlerler. Korkak, bir o ölçüde saldırgan zavallı tiplerdir bunlar. Bunlarla tartışmamak gerek. Çünkü onlar da adam yerine konulmak için aslında bunu istiyorlar. Çirkefe taş atılmaz.
Bir itibarsızlaştırma operasyonunda piyon olarak kullanılan, “belhum adal”e aday, zavallı, insanımsı tipleri kullananlar da en az onlar kadar aşağılık tipler olsa gerektir.
Yalan yanlış bilgilerle zihinleri bulandıranlar, başkalarını tehdit etmekten ve korkutmaktan zevk alanlar, namuslu insanlara iftira ederek çamur atanlar gün gelir o çamurda boğulurlar.
Her söz cevap vermeye değer değil. Mevlana öyle diyor ya: “Suskunluğum asaletimdendir, yoksa her söze verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye!” Hak edilmedik servet, hak edilmedik makam, hak edilmedik iktidar ya da şöhret, o her ne ise, o, ona sahip olana hayır getirmez.
Adayınızı seçerken bakın bakalım, Kur’an-ı Kerim’in tarif ettiği, o insan tipine ne kadar benziyor. Resulün tarif ettiği, “Veresetül enbiya”ya ne kadar benziyor. Ya da o kişi daha çok kime benziyor.
Oturduğu koltuğa şan verenleri seçin, oturduğu koltuktan nam alacakları değil. Elbisesinin, ayakkabısının, çantasının, saatinin, arabasının, oturduğu konsept evin markası kadar adam olanları değil. Hak yolda, halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmak üzere, halktan vekalet talep edenlere, selâm olsun. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.