Bu durumda oyumuzu kime verelim?
Ne bileyim, kime verirseniz verin. Ama bilin ki, verdiğiniz oydan mesulsünüz. Oy vermemek, en kötü ihtimale razı olmak demektir, bu bir. Oy verdiğiniz kişiye vekâlet veriyorsunuz demektir. Oy verdiğiniz kişinin yaptıklarınızdan mesulsünüz. O, o işleri size vekâleten yapıyor demektir. Yani o kişinin yaptıklarından iyi ya da kötü size de bir pay düşecektir.
Adam iyi idi, kötü oldu. İyi görünüyordu, değilmiş. O zaman o durumda çıkıp onun bu haksızlığına karşı olduğunuzu, onun yaptıklarını reddettiğinizi söyleyeceksiniz. Oy kullanırken kafanı kiraya vermeyeceksin. “Evinizin anahtarını kendilerine emanet edemeyeceğiniz kimse”lere OY VERMEYİN! Şehir, “büyük evimiz”dir. Oy verdiğin kişinin üzerinden gözünü eksik etmeyeceksin. “Güvenmek güzeldir, kontrol etmek daha da güzeldir.” Siyaset güven değil, denetim müessesesidir.
Bakın bizim geleneksel binalarımız, evin penceresi yukarıda ve kücük, camilerde ve kamu binalarında yere yakın ve büyük olur. Kamu yöneticilerinin kapısı açık olur ve onlar mecazi olarak CAM EV’de otururlar.
İdeal seçim, İNTİHAB-I SANİ şeklindeki seçimdir. Halk siyasi konularda neyin ne olduğunu tam bilemeyebilir, ama çevresinden bilgisine ve dürüstlüğüne güvendiği birine seçmek üzere yetki verir ve o seçimini yapar. Bu şekilde halk siyasi sorumluluktan bir ölçüde kurtulur. Seçiciler kurulu, seçtikleri kişi sapıtırsa, üçte iki çoğunlukla kendi seçtiklerini geri çağırabilmeliler.
Mesela, benim genel olarak savunduğum bir parti işe yaramaz bir adamı aday gösterse, bir başka parti de İdris Küçükömer gibi sol gelenekten gelen bir adamı aday gösterse, benim tercihim 2.’si olurdu. Benim kafam da kiralık değil, oyum da.
Şimdi, o zaman bugün benim genel anlamda kuruluşundan beri savunduğum, zaman zaman da icraatları çerçevesinde eleştirdiğim AK PARTİ’ye düşen, diğerlerinden daha dürüst, akıllı ve cesur, Erdoğan’ın son konuşmalarında vurgu yaptığı gibi, “Ehliyet ve Liyakat” sahibi, “emin” kişileri aday göstermeli ki, GÖZÜ AÇIK ve mutmain bir şekilde gidip kendilerine oyumu vereyim ve başkalarını da davet edebileyim.
Aday göstereceğiniz kişiler “El Emin” mi ona bakalım önce..
Diğer partilerin adayları ile kıyaslandıklarında hiçbiri istenilen seviyede değilse, o zaman en az/daha az kötü olanı “kerhen” desteklemek zorunda kalacağız. Herhangi bir eşya alırken de böyle davranmıyor musunuz?!
Bizim ölçümüz ne? “Onlar sözü dinler, doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarlar, onlar bir işe bakar, doğrusuna önderlik yaparlar ya da destek verirler, kötülüğe elleri ve dilleri ile mani olurlar, en azından onlara kalplerinde bir nefret duyarlar.” Bu ölçüye uyup gerisini dert edinmeyelim.
Eğer AK Parti yöneticileri, dürüst, ehliyet ve liyakat sahibi adayları değil de şaibeli kişileri aday gösterecek olursa, Allah korusun bu ülke yeniden CHP, HDP, İyi Partiye mahkûm ve mecbur bırakılacak olursa vay başımıza geleceklere.
Bakın insanlar küçük dünyalarında yaşarken karşılaştıkları haksızlıklar yüzünden öfkelenip başka vadilere savrulacak, ya da küsüp evlerinde oturacak olurlarsa bunun da vebali o AK Partili yöneticilere de ait olacaktır. Çocuğuna iş bulma konusunda fırsat eşitliğine sahip değilse insanlar. Rüşvet ve torpilsiz iş yapılmadığı anlamındaki şayiaları doğrulayan örnekler insanları umutsuzluğa sevk edebilir.
Tepedeki insanların ve ailelerinin yaşayışları ile ilgili söylentileri doğrulayan örnekler insanların aklını çeliyor. Ani zenginleşen ve eski dostlarını bırakıp yeni dostlar edinenlere ilişkin rivayetlerin aklını karıştırdığı insanların gözü ile bakınca onların çevrelerindeki insanların bundan nasıl etkileneceğini hesap etmek zor değil.
AK Partinin dünden bugüne ülkeyi nereden alıp nereye getirdiği ortada. Bunu da unutmayalım. Yani Türkiye’nin geleceğini emanet edeceğimiz siyasi zihniyet ve kadrolar, bu emaneti buradan alıp daha ileriye götürecek zihniyet ve kadrolar olması gerek.
AK Parti bir yandan içindeki AKP’lilerden, davasını satan, ahlaksız, kripto tiplerden bir an evvel kurtulması gerek. Metal yorgunluğundan kurtulması lazım. Partideki namuslu insanların, köşe başlarını tutan şaibeli isimlerden yakalarını kurtarmaları gerek. Bu dönemde servet ve makam sahibi olan bu kimi zatlar, orada durdukları sürece size Allah’ın yardımı ulaşmaz. Bunlar zalim. Bunlar orada durdukları sürece Allah’ın yardımlarından müstefid olamayız..
Hem başkan, hem de belediye meclis üyelerinin seçiminde hepimizin çok dikkatli olması gerek. Aslında seçicilerin feraseti ve kararlılıkları sonucu, bir takım müfsidler adaylık başvurusunda bulunma cesareti bile gösterememeliler.
“Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı ile kapınıza gelecek, “kaşığı belinde dolaşan” ahlaksızlardan uzak duralım. Zalim, kibirli, mal-mülk, makam, kadın düşkünü fasıklara meyletmeyin, sonra ateş size de dokunur.
Erdoğan’ın son uyarıları önemli. Ama bu uyarıların ne kadar yerine getirildiğine bakmak lazım.
Aman adaylara dikkat edin. Popüler birini aday gösterirsiniz, seçilir de belki. Ama ya hakkındaki şaibeler, söylentiler doğru çıkarsa, kendileri de rezil olurlar, partilerini, o makamı, devleti de perişan ederler.. Hakkın razı olacağı bir tercihte bulunalım..
Birileri de, bu makamları kendileri için bir zırh olarak görmesinler. Bakarsınız o makam bir paratonere dönüşmüş, beyninizde şimşekler çakıyor.
Tehdide, şantaja açık kişilere makam vermeyin. Kibirli, halka yabancı, Hakk’ın razı olmayacağı isimlerden uzak durun.
Benden söylemesi.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.