M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

O Köy

O Köy

O kadim köyün nüfusu yüz kişiyi geçmemeli. Ulaşımı çok zor sarp uzak bir yerde olmalı. En önemli husus elektriği olmamalı. Halkı Gürcü olabilir, Avar olabilir. Bozukluğa ve bozulmaya direnci olmalı.

Köyün, sevilen otoriter muhlis zülcenaheyn bir imamı olmalı. İmam aynı zamanda arıcılık, tavukçuluk, tıbbî bitki mantar toplama gibi bir iş yapmalı. Köyde namaz kılınmalı. Kadınlar tesettürlü olmalı.

İmam gerçek bir tarikat mensubu olmalı, icazeti olmalı.

Akşamları gaz lambaları, idare lambaları, lüks lambalar yanmalı.

Köyün kedileri, koruma ve çoban köpekleri bakımlı olmalı.

Köy ağaçlık olmalı, ağaçlarda çeşit çeşit kuşlar uçmalı, ötmeli, yuva yapmalı.

Köyde içki, kumar, oyun kâğıdı, azdırıcı müzik, her türlü terbiyesizlik yasak olmalı.

Köyün çeşmesinden çok lezzetli, çok güzel şifalı bir su akmalı.

Ekmekler köy unundan köy fırınında pişirilmeli.

Köyde menhus cep telefonu çalışmamalı.

Köyde birkaç geleneksel millî sanatımızın ürünü verilmeli.

Bu köyde fakirin de bir eski zaman evi olmalı. Zaman zaman gelip burada yaşamalıyım.

Bilgisayarda yazı yazabilmek için küçük bir jeneratörden başka modern alet yok...

Kışın eski ocağı yakmalıyım, yahut antika bir döküm soba.

Rüzgârın şarkıları... Tavuk gıdaklamaları, horozların ötmesi. Geceleri çakal sesleri. Vadideki derede balıklar.

Kafkasya kökenli ihtiyar bir kadın, her sabah namazından sonra başına beyaz bir örtü geçirip tezekkür-i mevt yapıyor.

Melül melül bakan inekler, saf koyunlar, zeki keçiler, insanların ellerinden ekmek yiyen kuzular, oğlaklar.

Köyün yolu yokuş ve sarp olduğu için şeytanî medeniyet oraya girememiş.

Orada zamanın esrarlı çarkları daha ağır dönüyor.

Temiz köy, mü’min köy, mütevekkil köy sana ulaşmak, senin bağrında yaşamak mümkün mü?

O köyde köy peyniri, köy ekmeği, köy elması yedikten sonra ocağın karşısında çay içmek, kim bilir ne keyifli olur.

Belki iğneli gramofonda Nigâr Hanımın “Feryad ki, feryadıma imdat edecek yok / Efsus ki, bu gamdan beni azad edecek yok” taşplağı çalınır bir ara.

O köyde nesim rüzgârları nihavent makamından, fırtınalar rast makamından eser her halde. Yağmurlar neşideler gibi yağar, kar Cenab Şehabeddin’in Elhan-ı Şita’sındaki gibi hâmuşane dem-be-dem ağlaya ağlaya nüzul eder.

O köy hangi bir kıt’a-i muhayyelde?..

Biz... “Ve mâi gölgeli bir beldeden cüda / Bir nefy ü hicre, müebbed bu yerde mahkûmuz.”

u u u

Türkiyeli olacaksın, lise, ardından üniversite okuyacaksın, okumuş geçineceksin ve edebiyat kültürün olmayacak. Olur mu böyle şey?

Fuzulî’siz bir kimse büyük maddî serveti olsa bile pek fakir bir Türkiyelidir.

Nâbisiz, Baqî’siz, Şeyh Galib’siz, Ziya Paşa’sız kültür yoksulu nesiller.

Beyefendiler, hanımefendiler ben size edebiyatçı olun demiyorum, edebiyat kültürüne sahip olun diyorum.

Şu cahil okumuşa bakın, tamtakır hafızasında bir tek berceste mısra, beyit, rübai, kıt’a yok.

Shakespeare’li İngiltere, Goethe’li Almanya... Fuzulîsiz Türkiye... Ah Türkiye vah Türkiye...

Dilsiz Türkiye.

İngiliz G. Lewis, “Trajik bir başarı: Türk Dil Devrimi” kitabını boşuna yazmamış.

Devletin temel vazifelerinden biri zengin edebî Türkçeyi diriltmektir. O Türkçe 1920’lerde kaldı.

Ünlemler, yuh be’ler, homurtular, böğürtüler, geğirtiler, amma da kral, anırtılar, iniltiler lisanını sevmiyorum. Ben güzel, ince, zarif Türkçeyi istiyorum.

***

En kıymetli, en lezzetli, en nefis, en doyurucu, en şifalı yemek mütevazı helal yemektir. Lüks yemekler helal parayla hazırlanmış olsalar bile, israf yüzünden haramlaşır.

***

İbret gözlüğünü takınca o, insan büyüklüğündeki hamam böceklerini, akrepleri, çiyanları, tezek böceklerini ve diğerlerini gördüm. Acele acele koşuşuyor, antenlerini sinirli sinirli sallıyorlardı. Böyle ne kadar çok böcek vardı.

***

Gıybete başlamıştı ki, içinde dünyanın en lezzetli tatlısı olan tabağı hemen önüne koydum. Böyle bir tatlıyı ömründe yememişsindir dedim. Zihni dağıldı, gıybeti unuttu, tatlıyı iştahla yemeye başladı. Gözlerinde sevinç şerareleri ışıldıyordu. Yazık ki, öyle gıybet savar tatlılar her zaman el altında olmuyor. (Tatlının formülü: Zimbabve ballı, ginsengli, safranlı, bademli, muz yemiş deve, armut yemiş keçi sütlü, çörek otu yağlı, başka maddeler ve baharatlar da var, sultanî kurabiye...)

***

Maydanoz... Eşek sütü... Pancar suyu... Vajina... Penis... Cinsel ilişki... Memeleri görünen kadın resimleri... Ağız kokusunu nasıl gidermeli... Sarımsak bin derde deva... Ebegümeci...  Gebe kaldı... Kaçamak yaptılar... Öpmeler... Cinsel tecavüzler... Daha bunlara benzer seviyesiz sayısız magazin haberi ve resmi.

Gazetenin öbür sayfasını açıyorsunuz, bir tek ciddî fıkra, makale, haber, analiz, çare çözüm yok.

Bunlara maydanoz medyası demeli.

***

Namuslu, şerefli, haysiyetli, medenî düşman; bir hatâ yaparsa bunu itiraf eder ve özür diler.

Namussuz ve şerefsizler yalanlarla, iftiralarla, saldırırlar, ellerinde hiçbir müsbit (ispat edici) belge yoktur, kova kova çamur dökerler. Sonra ne olur? En ufak bir özür beyan etmezler. Onlar gerçekten namussuz ve şerefsizdir.

***

Soytarılar, şımarıklar, hokkabazlar, reziller, şarlatanlar.

***

O herif azılı bir solcudur. Kızıl renginin üzerine yeşil bir harmaniye geçirmiş, muhafazakârların içine sızmış ve şu anda bir eli yağda, bir eli kaymaktadır. (Namuslu haysiyetli solcuları tenzih ederim.)

***

Bana iftira eden o herifin akraba ve taallukatı Bülbülderesi Dönmeler mezarında yatıyormuş...

***

Müslüman halk şapka devrimini kabul etmemiş, ülkenin her yerinde isyanlar çıkmış, rejim onları silahla ezmiş sindirmiş, zalim İstiklal Mahkemeleri ile nice masum, bîgünah vatandaş idam edilmiştir.

***

Mehdi çıkınca, Altın devir gelince, İslam ve Ümmet düşmanı agresifler kaçacak delik arayacaklardır.

***

Bundan yıllarca önce Sefarad Yahudi isimleri sitesinin Türkiye bölümünde ZG adlı zatın ismini görmüştüm. Tekin Alp (Moiz Kohen) gibi. Birkaç yıl sonra tekrar aradığımda sitenin Türkiye bölümünün karartıldığını, kapatıldığını gördüm. Bediüzzaman hazretleri bu ZG için dehşetli bir mülhid diyor.

***

Deccalı Mehdi sanan o dall ve mudil kimselerle tartışılmaz.

***

Kur’an Sünnet Şeriat Fırka-i Nâciye Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı olmalı.

***

Dini imanı para, mal, menfaat, zenginlik olan; dine aykırı bir sürü büyük günahı açıkta açıkça küstahça işleyen o yarı mühtedi fasıkların Müslümanlığı yüzeyseldir. Üzerlerindeki yeşil boyayı biraz kazıyınca altından kızıl kara renkler çıkar.

***

Velhasıl dosdoğru olmak gerekir. Necat ve felah iman ettikten sonra, doğru ve dürüst olmaktadır. Kur’an-ı Kerimde “Sana nasıl emr edildiyse öylece dosdoğru ol” mealinde ayet vardır.

***

Resulullaha (Salât ve selam olsun ona) iman edenlerin, hidayeti seçenlerin sayısı dünyada hızla artıyor. 11 Eylül İkiz Kuleler hadisesinden sonra mühtedilerin sayısında patlama oldu.  İslam ve Ümmet düşmanlarının putlarına itibar eden yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi