Beyin ithali
Türkiyenin beyne ihtiyacı var mı? Çok ihtiyacı var. Hangi beyinlere? Üstün, vasıflı, hizmet edebilecek pozitif beyinlere.
İçteki beyinlerimiz yeterli midir? Yeterli değildir?
Niçin? Mesela tarımımıza bakınız. Bu konuda Hollandanın, İsrailin, Almanyanın, Japonyanın çok ama çok gerisindeyiz. Mümkün olanın, yapılabilir olanın onda birini yapabiliyoruz.
Hayal... Trakyanın tarım işlerini Hollandalılara veya Japonlara versek, beş sene içinde akıllara durgunluk verecek harika başarılı tarım hizmetleri yapacaklarını sanıyorum.
Ne ile yapacaklar. Beyin ile...
Osmanlı devleti için Arnold Toynbee, Tarih Üzerine bir Etüd adlı kitabının Ispartalılar bölümünde şöyle diyor:
Platon’un Cumhuriyet’ine realitede en fazla yaklaşmış sistem Osmanlı devletidir.
Osmanlı bunu nasıl yapmış? Eline geçen bütün üstün beyinleri “Din ü Devlete” hizmet ettirerek.
Her işi, her hizmeti Oğuz Türkleri yapacak demiş olsalardı, küçük bir Anadolu beyliği olarak kalırlardı.
ABD bugünkü gücünü nereden alıyor? Dünyanın bütün süper beyinlerini kendisine çekerek, kendisine hizmet ettirerek.
Yakın tarihten bir örnek: Hitler rejiminden kaçarak Türkiyeye sığınan Almanlar, büyük hizmetler etmiştir.
Türkiyeye nasıl beyin ithal edebiliriz?
Dünyanın hangi ülkesinde, işimize yarar, bize hizmet edebilecek beyin varsa onları çekerek, cezb ederek.
Bu mümkün müdür? Elbette mümkündür.
Bu işi nasıl yapabiliriz. Bizdeki, içimizdeki işe yarar, üstün beyinlerle. Bu beyinlere sahip değilsek, teoride mümkün olan bu işi pratikte yapamayız.
Balıkçılık konusunda bir örnek vereyim:
Japonyadan bir balık konserve gemisi satın alırız. Kaptanı, müdürü Japon olur. Yarı personeli vasıflı Türk, diğer yarısı Japon. Atlantiğe, Pasifiğe açılır, balık tutar, bu balıklar gemide konserve yapılır, hangi ülkeye ihraç edilecekse ona göre etiket yapıştırılır ve hangi limana götürülecekse oraya teslim edilir.
Bu işi bizim yerli beyinlerimiz yapamaz. Japonların beyni müsaittir. Onlara yaptırılır, vasıflı Türklere de öğrettirilir.
Danimarkadan, Hollandadan, Fransadan peynir işinden anlayan becerikli süper beyinler getirilir, bunların üretimi dünyaya ihraç edilir.
Hollandadan, Japonyadan çiçekçilik, fidancılık uzmanları...
Singapurdan eğitim ve başka konularda süper beyinler...
Güney Koreden getirilecek beyinler, Türkiye Samsung’unu kurar...
Biz kendi beynimizle yüzde yüz yerli ve millî Türk otomobilini yapıp en az yüz ülkeye ihraç edebiliyor muyuz? Bunu yapamıyoruz. O halde dışarıdan beyin getirilecektir.
Malezyada yaşayan bir Türk ziraat mühendisi tanıyorum. Bizim tarımımıza çok büyük hizmetler edebilecek çapta bir insandır. Otuz küsur yıldan beri o ülkede yaşıyor. Niçin Türkiyeye hizmet edemiyor?
İktisatta bir kural vardır: Kötü para iyi parayı piyasadan kovar.
Beyin konusunda da kötü beyinler iyi beyinleri kovar.
Kimse bahanelerin, boş mazeretlerin ardına saklanmasın. İstek şu olmalıdır: Türk tarımı dünyanın birinci tarımı olacaktır. Bahane üretmeyecek, bunu gerçekleştirecek beyinlere ihtiyacımız vardır.
Türkiye, ABD, Rusya, Çin, Japonya, Almanya gibi bir süper güç olamasa bile tarımda, eğitimde dünya birincisi olabilir. Niçin olamıyoruz? Yeterli beynimiz yeterli değil de ondan.
Düğünde geline oyna demişler. Yerim dar demiş. Yeri açmışlar. Bu sefer yenim dar demiş... Bahaneler, mazeretler bitmez tükenmez.
Türkiye enerjisinin önemli bir kısmını rüzgârdan, güneşten elde edebilir. Bu konuda birinci olmalıyız. Bunu, kendi memleketlerinde bu işi başarıyla yapan süper vasıflı beyinler yapabilir.
Gemi inşa sektöründe birinci olmalıyız. Bir ara, yüzölçümü ve nüfusu bizden az olan Güney Kore birinciydi de biz niçin olamayacakmışız?
Altı yüz küsur kilometrekarelik mini devlet Singapur nice konuda dünya birinci de biz niçin değiliz?
Çok ayıptır ama Türkoloji konusunda bile dış beyinlere ihtiyacımız var.
İş elbiseleri ile tarlalarda, bahçelerde, bağlarda, bostanlarda, laboratuvarlarda harıl harıl akıllıca çalışacak üstün ve vasıflı beyinler istiyoruz.
Türkiyede iki yüz metrekarelik bir tarlanın veya bahçenin bile boş kalmasını istememeliyiz.
Gerekirse, adalete uygun şekilde, ekilmeyen arazinin sahiplerinden alınması gerekir.
Türkiyenin bütün köylerinde geleneksel sanat eserleri üretilmesi gereklidir.
Evlerde atölyeler kurulması gereklidir. Bütün bunlara öncülük yapacak vasıflı, hizmetkâr, becerikli beyinlere ihtiyacımız var. İstanbulda çok sayıda Özbek lokantası açıldı. Tandırda Özbek ekmeği (nan) pişiren bir yığın fırın var. Suriye lokantalarının, fırınlarının haddi hesabı yok. Onlar, beyinleri sayesinde büyük kiralar ödeyerek başarılı oluyor da biz niçin olamayacakmışız?
Millî eğitim sistemimiz üstün, hizmetkâr, vasıflı beyinler yetiştirmelidir.
Okuyan herkes devlet memuru olmak istiyorsa, o ülke batar.
Türkiye’nin beyin meselesini, dışarıdan vasıflı beyin ithalini inceleyecek, raporlar projeler hazırlayacak, çareler çözümler bulacak, ülkemizi kalkındıracak yüksek beyinlerimiz nerede?
Vaktiyle Yavuz Sultan Selim, Tebriz’i fethettiği zaman oradan nice sanatkarı İstanbula yollamış ve payitahtta sanatların, zanaatların gelişmesini sağlamıştır.
Vasıflı beyin... Kalkındıran beyin... Hizmet eden beyin... Böyle beyinler Yeni Zelanda’da olsa bile gidip, ikna edip, cezb edip getirmeli ve Türkiye’ye hizmet ettirmeliyiz.