Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Telefonla evlenen...

Telefonla evlenen...

ABD’li Cumhuriyetçi senatör Marco Rubio terör örgütü suçlaması ile hakkında kırmızı bülten çıkarılan FETÖ firarisi Enes Kanter’i makamında ağırlamış.

Ha, bu arada hani artık “bitti” dedikleri, aslında kendi kurdukları, Sina’ya, Fergana’ya taşıdıkları DAEŞ militanları, Amerikan askerlerini taşıyan araçlara bombalı saldırı düzenlemişler. 3 Amerikan askeri ölmüş. O askerlerin kimliklerini merak ettim.

Bu arada DAEŞ hâlâ tasfiye edilmediğine, eylem yapacak güce sahip olduklarına göre, ABD yönetimi Münbiç’ten, daha doğrusu Fırat’ın doğusundan geri çekilme, Ankara’nın güvenli bölge oluşturma teklifini yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyacaktır.

Ben Maraş İmam - Hatipte okurken Tefsir dersine giren yaşlı bir hocamız vardır. “Sandal hoca” namıyla maruf, ilim ehli bir zat idi. Bir gün ona sordular: “Hocam artık telefon denilen bir cihaz evlere verilmeye başlandı. Misal olarak, mesela Aksu nehri taşsa, Nehrin öbür tarafındaki bir kızla beri tarafındaki bir erkek evlenmek için söz kesmiş iken, nikah günü, nehir taşıp, köprü yıkılsa. Aileler telefonla görüşüp anlaşsalar. Telefonla nikah şer’an caiz olur mu?”

Sandal hoca dedi ki, “Evlad, caiz olmasına caiz olur da, dikkat etsinler, telefonla evlenen, telgrafla boşanır ha!”

Bir gün önce Trump, Türkiye’nin PYD’ye operasyon yapması halinde “Hesap soracakları”nı, “bedel ödetecekleri”ni söylüyor. Ankara’dan sert açıklamalar geliyor. Ama sabah, Erdoğan Trump’ı arıyor ve her şey çözülüyor. Beyazsaray Ankara’nın taleplerini yerinde ve haklı buluyor, bundan sonra Ankara’nın talepleri doğrultusunda çalışmaların sürdürüleceği açıklanıyor.

ABD cephesinden son dakika haberi: Trump’ın eski avukatı Michael Cohen’in seçim verilerinde hile yapılması için bir firmaya para ödediği bunu da Trump’ın yönlendirmesiyle yaptığı bildirildi. Bu durumda kime güveneceksiniz. Yarın ne olacak o belli mi? O da belli değil.

Kimse benden bu “yalancı”nın sözlerine inanmamı beklemesin. Trump’ın daha önce başka ülke liderleri ve bize karşı sözlerinde ne kadar durduğu malum! “Aynı delikten iki kere ısırmayalım” derim.

Akif’in dediği gibi:

“Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayasız yüzüne! 

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! 

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! 

Hele İ’lanı zamanında şu mel’ul harbin,

“Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb’ın”; 

Oda ALLAH’ı bırakmakla olur herzesini,

Halka iman gibi telkin ile dinin sesini

Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!”

“Medeniyet denilen ‘Maskara Mahluk’u görün” diyen Akif’in sesine kulak vermek gerek. Akif devam ediyor: “Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün.”

Yukarıda sözünü ettiğim Marco Rubio varsa ya, bu adam Küba kökenli bir Amerikalıymış. 

Hayret, Evangelist değil Katolik ve muhafazakar geçinen bir siyasetçi. Ama eşi eski bir Ponpon kız. Daha doğrusu “Cheerleader” dedikleri Spor kulüplerinde  Amigoluk yapan kızların lideri.. “Kürtaj karşıtı ve köktendinci” biriymiş. Hem de “Muhafazakar”. Hani bir de Kökten dinci/Radikal ve muhafazar biri olmasaydı nasıl biri olurdu aceba. 

Rubio’nun eşi Amerikan futbolunun önemli kulüplerinden Miami Dolphins’de ponpon kız olarak çalışırken eşi ile tanışmışlar. Rubio spora ve sporculara ilgisi olan bir politikacı anlaşılan. Kanter’le yakınlığı da bu “spor aşkı” olabilir mi? Yoksa başka bir anlamı mı var bu buluşmanın.

Bu Rubio denilen adam “terör hareketlerine karşı askeri yöntemleri savunan” bir “şahin” aynı zamanda. “Terör” dedikse, “İslami terör” tabii ki!?

Rubio bir Foreign Policy’de yayınlanan bir makalesinde, “Yıllarca tekrarlayıp durduğum gibi, Birleşik Devletler hem Irak’ta hem de Suriye’de İslami bir devlet karşıtı savaşçıları eğitmek ve desteklemek için daha fazla bir şeyler yapmalı.“ Önerdiği çözüm ise bugün Trump’ın yapmaya çalıştığı şey: Bölgede ABD’ye yakın unsurlardan oluşan bir ordu kurmak!

İşte bu adam, tam da böyle bir zamanda, Ankara-Washington hattında yumuşama havalarının estiği bir zamanda Kanter gibi kırmızı bültenle aranan bir adamı kabul ediyor ve bu buluşma dünya mediasına servis ediliyorsa, bunun tek bir anlamı vardır, o da “FETÖ’cülere verilen bir mesaj” olarak, “Endişe edecek bir durum yok, her şey kontrolümüz altında” şeklinde bir mesajdır.

Herhalde Ankara da bu gelişmeleri bir kenara not etmiştir.

Bir Twitter mesajı ile başlayan bir kriz, bir gün sonra bir telefon görüşmesi ile çözülebiliyorsa, yeni bir sosyal media mesajı ile işler geri başladığı noktaya geri dönebilir. Telefonla tatlıya bağlanan işler telgrafla bozulabilir yani!

Lütfen dikkat. 1. Ordudaki askeri güç 2. Ordu bölgesine kaydırıldı. Geri mi çekileceğiz, girecek miyiz, beklemeye devam mı edeceğiz. Ne kadar bekleyeceğiz. Bu durum TSK’da birtakım yeni düzenlemelere gerek duyulmasına sebeb olacak mı? Ve hele bu bölgede bekletilen askeri varlığımıza yönelik muhtemel bir saldırı karşısında ortaya çıkabilecek olumsuz bir durumun nelere sebeb olabileceğini herhalde birileri daha önceden düşünmüş olmalı.

Her hafta, hâlâ, yeni bir askeri operasyonun yapılmakta olduğu bir zamanda, TSK tamamen arındırılmış, steril bir yapı değil.

Unutmayalım ki, BÇG kafalı ulusalcı kadroların da arkasındaki güç aynı güçtür ve gelinen noktada bunlardan bazılarının dünkü rakipleri ile uzlaşmayacağını kim garanti edebilir. İşte o zaman işler çok daha içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Karmaşık sorunlara kolay çözümler öne sürmek, kulağa hoş gelse de, çok fazla gerçekçi olmadığını görmek gerek.

Ben kulak kabartıyorum da, ABD’den gelen, Ankara’yı memnun eden bu son haberler konusunda PKK, PYD ve FETÖ hattından çok da tedirginlik ifadesi olan birtakım mesajlar almıyorum!

Biz BOP’da birilerini bekletmiştik ya, birileri de Münbiç önlerinde bizleri bekleterek başka bir oyun planlıyor olmasınlar sakın. Siyaset “velayet” değil, önce “vekalet”, “güven” değil, “Kontrol” müessesidir”

Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi