Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi yapmasının ardından ortaya “muhtelif rivayetler” çıktı!

Bizimkiler tarafından ileri sürülen rivayete göre ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’ye yönelik “ekonomilerini mahvederiz” şeklindeki “ekonomik tehdit” tatlıya bağlanmış!

Demek ki artık “tatlı tehdit” konuşulacak!

Bu rivayeti duyunca “ekonomik bir tehdidin” nasıl olup da “tatlıya bağlandığını” merak etmeye başladık ve önceki krizi hatırladık.

Rahip Brunson meselesi ortaya çıktığı zaman da ABD Başkanı Trump istekleri yerine getirilmediği için kızmış ve Türkiye’ye dolar üzerinden savaş açıp terbiye etmeye kalkışmıştı!

Rahip Brunson tahliye edilinceye kadar da bu kızgınlık devam etmişti. Ne zaman rahip Brunson evine döndü o zaman Başkan Trump’ın yüzü gülmeye başladı.

Şimdi de ABD Başkanı Trump Suriye’den asker çekeceklerini ama dost ve müttefik olarak kabul ettikleri terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantıları PYD ve YPG gibi oluşumlara “zarar verilmemesi” şartıyla bunu yapacaklarını söylüyor.

Evet, konuyla ilgili olarak ABD tarafından açıklanan ikinci rivayette Başkan Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan PYD ve YPG gibi oluşumlara “kötü davranılmamasını” istediği ileri sürülüyor.

Bu istek kabul edilmiş midir?

ABD Başkanı Trump’a, “Senin canın sağ olsun, madem dokunmayın diyorsun o zaman onları görmezden geliriz mi” denilmiştir.

Bizimkilerden bu yönde bir açıklama duymadık.

Görünürde onlar PYD ve YPG’ye taktıkları yeni isim SDG’ye “dokunmayın” diye tutturuyorlar bizimkiler ise “dokunuruz” diye bastırıyorlar.

Yani iş kolay kolay “tatlıya bağlanacak” gibi görünmüyor.

Hal böyle olunca bizimkilerin rivayetini doğru kabul ederek ABD Başkanı Trump’a isteklerinin “yerine getirileceği” yönünde “söz verilmiş olabilir mi” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Mesela, “Tamam dokunmayalım ama onlar da sınıra çok yaklaşmasın” gibisinden bir teklif sunulmuş olabilir mi?

Bizim terör örgütü olarak gördüğümüz oluşumları onlar DEAŞ’e karşı birlikte savaştıkları dostları ve müttefikleri olarak gördükleri sürece işin tatlıya bağlanmasının pek mümkün olmayacağına inanıyoruz.

Ya onlar söz konusu yapılanmaların terör örgütü olduğunu kabullenecekler ya da bizimkiler o örgütleri terör örgütü olarak görmekten vazgeçecekler.

İki şık da akla yatkın olmayınca ekonomik tehdidin “tatlıya bağlandığı” yolundaki rivayet pek inandırıcı gibi görünmüyor.