Doğru Tarih Düzmece Tarih
Son otuz kırk yıl içinde (şu anda tam tarihini bilmiyorum) İngiltere devleti, o zamana kadar gizli tutulan, Türkiye ile ilgili birtakım belgeleri, zaman aşımı dolayısıyla açığa çıkaracaktı ki, Ankara hükümeti, o ülkeye müracaat ederek, bu belgelerin bir müddet daha gizli tutulmasını istemişti.
(Gerçek tarihçilerimizin bu konuya eğilmeleri ve kamuoyunu aydınlatmalarını, bilgilendirmelerini bekliyorum.)
Bu da gösteriyor ki, Türkiyenin eski Kemalist rejimleri gerçek tarihin, doğru belgelerin, sahih bilgilerin açıklanmasını istememiştir.
Bizdeki egemen azınlıklar, vesayet rejimi taraftarları gerçek tarihin bilinmesinden, açıklanmasından yana değildir.
Onların düzmece, yapay, kurgu hayalî bir tarihleri vardır; onun okutulmasını, ona inanılmasını isterler.
Bu tarih tek parti rejiminin karanlık günlerinde, devlet terörünün bütün dehşetiyle hakim olduğu eyyamda fabrike edilmiştir.
Adnan Menderes rejiminde (1950-60) bir devre Samsun mebusu (milletvekili) olan Hasan Fehmi Ustaoğlu, Samsunda yayınlanan Büyük Cihad gazetesinde, Millî Mücadelenin tek bir adam tarafından yapılmadığını, bunun bir şahsa mal edilemeyeceğini, milletin eseri olduğunu iddia eden bir makale yayınlayınca egemen azınlık mensupları tarafından yüz kızartıcı hakaretlere maruz kalmış, Demokrat Partiden ihraç edilmişti. Menderes’in büyük hatalarından biri budur. Resmî düzmece tarihin tartışılmasına imkan vermeliydi. Bunu ve diğer nice yapılması gereken şeyi yapmadığı için 27 Mayıs 1960’da devrilmiş, çok hakaret ve işkencelere (asılmadan önce prostat muayenesi yapılmıştı) maruz kaldıktan sonra, Karakuşî bir kararla vahşice idam edilmiştir. Allah taksiratını afveylesin, rahmetiyle muamele buyursun.
Uzun yıllardan beri Müslüman kesime “Millî Mücadele ve M. Kemal Tedkikleri” konusunda çok ciddî, ilmî bir kurum kurmalarını, yakın tarihimizin doğrularını yanlışlarını ortaya çıkartmalarını teklif ettim ama maalesef bu yapılamadı.
Bundan sonra yapılabilir mi?
Şifahî kültürle yapılamaz.
Bugünkü Türkçe ile yapılamaz.
Bugünkü Ümmetsizlik, bölünmüşlük, parçalanmışlık ile yapılamaz.
Her biri 600 sayfalık, yekun altı bin sayfa, içinde binlerce belge ve resim barındıran TÜRKİYE’NİN GERÇEK TARİHİ eserini; hazırlamaya, yayınlamaya yeterli para var, imkan var, hürriyet var ama bu yapılamıyor.
Böyle bir tarih elbette islamîkriterlerin ve tarih yazma ilminin ışığında yapılacaktır.
1920’li, 30’lu yıllarda yapılan devrimler; ilmin, irfanın, hikmetin, millî kimlik ve kültürün ışığında incelenmeli, irdelenmelidir.
İngiltere, Fransa gibi büyük devletlerin arşivleri didik didik edilmelidir.
Ulaşılabilir mi bilmiyorum, İsrail arşivlerine inilmelidir.
Bulunabilir mi acaba, Lozan’ın gizli protokolleri bulunmalıdır.
Dönmelerin, İslam ve gerçek düşmanlarının düzmece, yapay, kurgubilim tarihi yıkılmalı, yerine gerçek tarih getirilmelidir.
Bunca sivil toplum kuruluşumuz, bunca tarihçimiz var, yeterli hürriyet var, bu iş niçin yapılmıyor?
Yıllardan beri tekrarladığım ikinci teklif, “TÜRKİYE YAHUDİLERİNİ ve DÖNMELERİNİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ”nün kurulmasıdır. Zenginlik, imkan, para içinde yüzen Müslüman kesim bunu da yapamadı.
Üçüncü teklifim “İSLAMÎ BİLGİ BANKASI” kurulmasıydı. Onunla da ilgilenilmedi.
Bu işler gazete kültürü ile yapılamaz.
Maalesef Müslümanların İbn Haldun’ları, GazalÎ’leri yok.
Birkaç değerli adamımız var, onlar da tek başına bir şey yapamıyor.
İSAM belki bu konularda hizmet edebilir ama... (Ama’dan sonrasını siz söyleyiniz.)
**
Hizmetler üçe ayrılır: (1) Teorik olarak mutlaka yapılması gereken hizmetler... (2) Eldeki imkanlarla yapılabilecek olan hizmetler... (3) Yapılan hizmetler. Müslüman kesim ikinci maddeye girecek, yapılması mümkün olan hizmetleri hayata geçirmelidir. Hizmet erbabı ve sorumluları bunları yapmazlarsa büyük vebal altında kalırlar.
Yapılabilecek hizmetler ile yapılan hizmetler arasında büyük seviye farkı varsa, doğru dürüst hizmet edilmiyor demektir.
**
Türkiyede, bugünkü imkanlarla, hürriyetle neler yapılabilir.
Günde beş milyon kişinin takip ettiği çok güçlü, ülke birincisi bir Tv kanalı kurulabilir.
Günde bir milyon bayi satışlı (şişirme abone tirajı değil) büyük güçlü etkili bir gazete çıkartılabilir.
İngilteredeki ETON koleji ayarında, belki ondan üstün İslam Mektepleri açılabilir.
Tarikatlar açılabilir ve tasavvufî hizmet ve faaliyetler zabt u rabt altına alınabilir.
Fütüvvet teşkilatı kurulur ve ticaret, sanayi, finans, iş, çalışma hayatı İslam ahlakının kontrolü altına alınıp ıslah edilebilir.
Ümmet birliği kurulur, bütün cemaatler tarikatlar sivil toplum kuruluşları Ümmet dairesi içinde bir araya getirilebilir, ittihad-ı İslam, iman kardeşliği tesis edilebilir.
Planlı ve programlı topyekun bir ıslah faaliyeti başlatılabilir.
Daha neler yapılmaz ki...
Lakin Müslüman kesim bunları yapmıyor.
En ufak birleşme, tek Ümmet olma teşebbüsü yok.
Râşid, faziletli, müdebbir bir dinî baş seçip ona biat ve itaat etme niyeti ve faaliyeti yok.
Doğru dürüst ortak bir plan program proje yok.
Müslüman halk yığınlarının vebali elbette çobanlara aittir. Resulullahın Sünnetinde, hadîslerinde bu konuda çok uyarıcı bilgiler bulunmaktadır ama hiçbir derlenme toparlanma görmüyorum.
**
(İngiliz arşivleri ile ilgili bilgiyi, 80’li yıllarda Nokta dergisinde çalışan, şu anda ismini hatırlayamadığım bir hanımefendi vermişti.
NOT: Müslüman kesimin büyük tarihçiler, büyük edebiyatçılar, büyük mimarlar, büyük düşünürler yetiştirmesi gerekiyor. Üniversitelerimizin bugünkü haliyle bunlar yetiştirilemez. İlim Yayma gibi büyük sivil toplum kuruluşlarının planlı ve programlı şekilde böyle elemanlar yetiştirmesi şarttır. Bir yabancı dille büyük tarihçi olunmaz. En az beş dil bilecek. Yüksek seviyede genel kültüre sahip olacak. Osmanlı edebiyatının derinliklerine inebilecek. Büyük tarihçiler, kıymetli kitaplar yazmalı, bunların telif ücretleri ile geçinebilmedir.)