Müslüman kardeşini düşmana teslim etmez
Allah’ın Resulü, “Müslüman kardeşini düşmana teslim etmez…” buyurur ve kardeşin güven telkin eden bir değer olduğuna vurgu yapar. Fakat çok ilginçtir geçtiğimiz günlerde ülkemde kardeşlik algılarımızı yerle bir edecek bir olay yaşandı. Dünyanın en azılı katillerine, İslam coğrafyasını kan gölüne çeviren vampirlere, cani ve diktatörlere kapılar sonuna kadar açılırken, Mısır’da idama mahkûm edilen ve ülkemize sığınıp iltica hakkı isteyen bir genç elleri kelepçelenerek geri gönderildi. Sizce bu vahim olay sokaklarda verdiğimiz mesajlarla eylemlerimiz arasındaki çelişkiyi ortaya koymuyor mu? Hani biz mazlumun yanındaydık? Bütün dünyada parmakla gösterilebilecek bir duruşumuz vardı? Hani zulme maruz kalan İhvan üyelerini destekliyorduk. Peki, ne oldu da savaş mağduru onlarca mülteciye kucak açan ülkem, ölümle cezalandırılan bir genci kapı dışarı etti? İnsan gayr-i ihtiyari şu soruyu da sormadan edemiyor: Acaba bu vahim olay, onlarca masum insanı katleden dikta rejimle bir yakınlaşmanın işareti mi?
İnandım demek büyük bir iddia fakat bizler bu iddianın üzerimize yüklediği sorumluluğu hakkıyla kavramış değiliz. Öyle günlerden geçiyoruz ki, ak ile kara birbirine karışıyor, hakları gasp edilen insanların sesi, uluslararası arenadan yükselen suni söylemler arasında kaybolup gidiyor.
Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. Fakat hak, hukuk, ölüm ve ölüm ötesine dair kaygı taşıyan fertler bir elin parmakları kadar… Tek dünyalı bir algı ile yaşayan insanlar bütün hesaplarını ölüm öncesine göre tasarlıyorlar. Oysa ölüm o kadar ötemizde değil, ölüm aldığımız nefes kadar yakınımızda. Ve şunu bilmeliyiz ki Allah’ın mahkemesinde, yapılan ve yapılması gerekirken yapılmayanların hesabı mutlaka sorulacak…
Ülkesinde idamla yargılanan Muhammet Abdulfahız Ahmet Hüseyin, hakkında idam kararı olduğunu ifade edip sığınma talebinde bulunduğu halde ellerine ters kelepçe vurulup ülkesine geri gönderildi. Gelen tepkiler sonucunda olayın faali olarak görülen memurların açığa alındığı bildirildi. Peki, bu saatten sonra birkaç memurun açığa alınması neyi değiştirir? Bu, ölüme gönderilen o genci geri getirebilir mi?
Sizden yardım isteyen bir kişiyi, darbeye karşı direnç gösteren kimselerin idamla yargılandığı, işkenceye maruz bırakıldığı, ölümle cezalandırıldığı bir ülkeye iade ederken, bunun uluslararası eksende nasıl değerlendirileceğine değil, böyle bir olaya vicdanınızın ne söyleyeceğine ve Allah’ın adaletine göre nasıl davranmanız gerektiğine odaklanmanız gerekmez miydi?
Hepimiz biliyoruz ki, İhvan mensupları Sisi rejimi tarafından ağır işkence ve cezalara maruz kalıyor ve zindanlarda insanlık dışı koşullarda mücadele veriyorlar… Ülkenin başına zehirli bir yılan gibi çöreklenen kukla zihniyet, dikta rejimine karşı çıkan herkesi terörist yaftasıyla eziyor, işkenceye maruz bırakıyor, idama mahkûm ediliyor. Bütün bunları bildiğimiz halde idamla yargılanan bir genci geri gönderdik ne kadar acı değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.