Obama’nın İran’la 16 ayı
Obama başkan seçildiğinde kucağında iki sıcak dosya buldu. Bunlardan birisi ekonomik buhran, diğeri de İran’ın nükleer programı. Obama daha önce İslâm dünyası ile diyaloğun arttırılmasını ve İran gibi ülkelerle görüşülmesini teklif etmiştir. Fakat gelinen noktada sanki Obama geri adım atar işaretler veriyor. ‘İran’la görüşmek lâzım, ama Ahmedinejad doğru bir adam mı emin değilim?’ diyor.
Dolayısıyla İran politikasının değişmesi en azından İran cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar tehir ve talik edilebilir. Nitekim, Obama’nın seçim “zaferi”ni yaşadığı günlerde Ortadoğu gezisi düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice “ABD’nin Ortadoğu politikalarında değişiklik olmayacağı” mesajı verdi. Yeni dış politika takımının İsrail yanlısı ve lobi ile alâkası da bu yöndeki değişim beklentilerinin de fos çıkabileceğine işaret ediyor. Bu bağlamda kısaca şunu söylemek mümkün: En azından seçimlere kadar İran’la bir savaş ihtimali oldukça düşük. Olursa İran’ın nükleer programında önemli bir gelişme olması gerekir. Genelde Demokratlar, Bush gibi işgalci bir politika izlemeyeceklerdir. Lâkin İran’ın nükleer programıyla alâkalı Bush’dan kalma bir önvuruş/önleyici darbe (preemptive strike) darbe gerçekleştirebilir. Demokratlar döneminde Bush döneminden farklı olarak iki şey gerçekleşmez. Bunlardan birisi ülke işgali. İkincisi de gizli kapaklı ilişkiler.
Bush yönetimi İran’la gizli kapaklı ilişkiler yürütebilirdi. Ama Demokratlar Clinton’ın Bosna’da yaptığı hacmin dışında İran’la gizli ilişkiler yürütmeyecektir. Ortadoğu’da İsrail ve Araplar arasında arabuluculuk yapan Denis Ross, Arap âleminin karşısına İran’a gizli pazarlıklar yapan bir ülke ve idare görüntüsüyle çıkmak istemediklerini söylemişti. Demokratların tarzı bu tür gizli kapaklı ilişkilere pek müsait değil. Bu politika daha ziyade şahinlere özgüdür. Bundan dolayı son seçimlerde İran rejimi ilk defa saf değiştirmiş ve Cumhuriyetçiler yerine Demokratlar’ı tercih etmiştir.
*
Bu bağlamda, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Barack Obama’ya kutlama mesajı gönderdi. Ahmedinecad, mesajında şunları kaydetti: “Amerikan halkının oylarının çoğunu alarak başkan seçilmenizi tebrik ederim. Allah’ın kullarına verdiği fırsatlar kalıcı değildir ve bu fırsatlar insanlığın gelişmesi ve halkların çıkarına kullanılabileceği gibi, zararına da kullanılabilir. Zatınızın bu fırsatı vicdan, adalet ve halkların gerçek çıkarı yönünde kullanmanızı ve ardınızda iyi bir ün bırakmanızı temenni ederim.”
Savaş ve işgal politikasının değişmesi gerektiğini vurgulayan Ahmedinejad, dostça samimî ilişkiler kurulmasını, ülkelerin bağımsızlığına saygı duyulmasını istediğini ifade etti. Muttaki de değişim taleplerinin hayata geçirilmesini gerektiğini söyledi. Hükümet Sözcüsü Gulam Hüseyin İlham ise hem iç hem de dış politikada Obama’dan farkını ortaya koymasını istedi. İç politikada bekledikleri daha farklı bir ekonomik reçete. İran dîni lideri Ayetullah Ali Hamaney’in danışmanı Haddad Adil ise “Obama’nın zaferi, Bush’un siyasetlerinin tüm dünyada yenilgiye uğradığının ispatıdır” diyerek, yeni başkandan eski siyasetleri terk etmesini istemişti. Bunlar İran yönetiminin yeni dönemle alâkalı olarak iyimser olmak istediğini ortaya koyan karineler.
*
Bütün dünya Obama’yı kutlama yarışına girerken, İsrail, ABD’nin yeni seçilmiş başkanına şu uyarıları gönderdi: 1- İran ile hemen masaya oturma, onlar bunu zayıflık addeder. 2- İran’a karşı askerî seçeneği masadan kaldırma.
Yeni ABD Başkanı Barack Obama’nın, ‘ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarında değişim yapacağı’ vaadine ilk tepki İsrail’den geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, ABD’nin İran ile yapacağı bir görüşmenin zayıflık işareti olarak görülebileceğini öne sürerken, Rice’la görüşen İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak ise, ülkesinin, “İran’ın nükleer silâh edinme çabalarını sürdürdüğüne inandığını” söyledi. Görüşmeden sonra açıklama yapan Barak, “İran’ın bir taraftan görüşmeler yoluyla dünyayı aldatmaya devam ederken, diğer taraftan da nükleer silâh edinme çabalarını sürdürdüğünü ve İsrail’in bundan şüphesi olmadığını” ifade etti. Ehud Barak, İsrail’in İran konusundaki tutumuyla ilgili olarak da, “Daha önce de defalarca söylediğimiz gibi, İran’ın nükleer tehdidi karşısında hiçbir seçeneği göz ardı etmiyoruz” dedi ve diğer ülkelere de “hiçbir seçeneği masadan kaldırmamaları” önerisinde bulundu.
*
Obama’nın kuracağı ekibin, Bill Clinton ve George Bush dönemlerindeki gibi Yahudi lobisine yakın isimler olacağı yönündeki iddialar ise Ortadoğu’da şimdiden “Obama da ötekiler gibi hayal kırıklığı mı olacak?” endişesine sebep oldu.
Londra’da yayınlanan Şark’ul Avsat gazetesi, Obama’nın selefleri George Bush ve Bill Clinton’la çalışmış “Chicago ekibini” göreve getirmeye hazırlandığını manşetinden duyururken, bu kişilerin iki Körfez Savaşı’nın gönüllü savunucuları olduğuna işaret etti. Haberde, Obama’nın göreve getireceği kişilerden pek çoğunun Yahudi asıllı olması ya da Yahudi lobisine yakın olmaları da endişe kaynağı olarak gösterildi. Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayınlanan Gulf News gazetesindeki makalesinde Patrick Seale ise “Neoconların Irak savaşının mimarları olduğunu, Arap dünyasına da silâhla reform getirmeye çalıştığına” değindi.
Meselenin genel bir muhasebe ve muhassalasını yaptığımızda Obama’nın İran konusunda pasif kalması halinde bu defa İsrail’in şahinleşeceği ve İran’ı vurma teşebbüsünü kuvveden fiile çıkarmaya çalışacağı beklenebilir. Martin İndeyk gibi Yahudi lobisine yakın isimler, “Bush’la kaybettiklerimizi Obama ile toplayacağız, geri alacağız” mealinde sözler sarf ederek beklentilerinin çıtasını göstermektedir. Obama döneminde Amerikan kuvvetlerinin çekilmesi veya muayyen üslere konuşlandırılması da İran’a yönelik önleyici darbe konusunda teknik olarak ABD’nin elini rahatlatacak gelişmelerden olacaktır. Obama’nın İran’ın nükleer silâh üretmek için muhtaç olduğu müddeti mühlet olarak vermesi uzak bir ihtimal olarak görülüyor. Bu hususta Arap dünyası, Türkiye, İsrail, Çin ve Rusya’ya danışarak hareket edeceği tahmin ediliyor. Hatta İran’ın hükleer programıyla ilgili telkinlerin diplomatik münasebetleri başlattıktan sonra daha etkili olacağını varsaydığı ve düşündüğü de bir gerçek. Lâkin bu hususta da İsrail vetosunu aşması gerek. Kissinger, İran’ın nükleer programıyla ilgili nihaî karar konusunda gelecek Amerikan başkanının önünde sadece 16 ay bulunduğunu söylüyor. Bu müddet içinde İran seçimlerini de aradan çıkmış olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.