İzmir CHP’nin kalesi olarak bilinir. İzmir’i böyle bilenler; Konak, Alsancak ve Karşıyaka sahillerinde yaşayanlardır. Onlara göre İzmir; alt ve üstyapısıyla her türlü hizmeti alan kendi yaşadıkları çevreden ibarettir. Dolayısıyla İzmir’in öteki yüzünü göremezler, görmeleri de mümkün değildir.
Hafta sonu İzmir’deydim. Çağdaş mekânlardan ibaret olan ve belediyenin bütünüyle hizmetini eksiksiz sunduğu semtleriyle, öteki İzmir’i gördüm. Her iki İzmir arasında öyle büyük farklar vardı ki, böyle bir farklılığı ancak CHP zihniyeti meydana getirebilirdi. Başka bir siyasi parti bunlar kadar umarsız olamazdı.
Belediyecilik bakımından İstanbul ile İzmir karşılaştırıldığında ise İzmir’in bugün görülen hali, yukarıda saydığım sahil semtlerinin ön yüzleri hariç, diğer semtleri 1980’lerin Türkiye’sini andırıyor. İstanbul veya Ankara Belediyeleri ile İzmir’i yan yana koymak hem belediyeciliğe hem de şehirciliğe karşı yapılmış büyük haksızlık olur.
Böyle giderse köye dönecek olan İzmir, nasıl oluyor da hâlâ CHP diye direniyor doğrusu anlamadım. Demek CHP inadı böyle bir şey oluyor. Rahmetli dedem aksi birine kızınca derdi ki, “Bu adamda CHP’lilik inadı var, milletin beyaz dediğine bunlar siyah der ve bir daha beyaz dedirtemezsin,” derdi. Meğer ne kadar haklıymış rahmetli.
Su konusunu herkes biliyor, sokakları temizlenmiyor, çarpık yapılaşma almış başını gitmiş. Nihayet kısmen yenilenmiş olsa da belediye otobüsleri o kadar eski, o kadar eski ki, ne zaman hangi parçası düşecek diye insan bir tarafından tutunamıyor bile. “Belediyecilik adına hangi hizmet var” diye soranlara cevap verilemez duruma gelinmiş.
“Ak Parti İzmir’i CHP tasallutundan kurtararak adam gibi bir kent haline getirmek ve insanlara adam gibi yaşanacak bir kent sunmak için, çok çalışmalı ve büyük şehir belediye başkanlığını almalı.” Öteki İzmirlilerin Ak Parti'den en büyük beklentisi bu.
CHP’li belediyeler ve yetkililer, İzmirlileri öyle yormuşlar, öyle bıktırmışlar, öyle canlarından bezdirmişler ki, belediyeden veya ilgililerden herhangi bir talepte bulunmak bir tarafa, şikâyet edilecek meseleleri bile gündeme getiremiyorlarmış.
Kişisel olarak benim yolum İzmir’e ya bir kere ya iki kere düşer. Onda da çok kısa süre kalırım, ilçelerine veya Aydın tarafına geçerim. Bu seyahatimde de yine Ödemiş’e gitmek için İzmir’e uğramıştım. Ama birazcık fazla kaldım ve iki gün konaklayarak neredeyse şehri baştan sona gezme imkânı buldum.
İzmirliler yerel seçimleri dört gözle bekliyorlar. Ak Parti'nin İzmir adayı kim bilmiyorum, bilebileceklere sordum onlar da herhangi bir isim veremediler. Tahminleri şöyle ve bu tahminlerine çok güveniyorlar. Diyorlar ki; “Başbakanımızın kafasında İzmir için çok uygun bir aday vardır ve en iyisini o seçer.”
Bu gidişle Başbakanın işi gerçekten zor. İzmir’in işi de çok zor. “CHP zihniyetli bir aileden gelmemek kaydıyla, Başbakan İzmir’e çok gözü kara birini seçmeli” deniliyor. Bu ifade İzmirlilere ait. “Gözü kara olmalı ki, CHP’nin yıllardan beri sırt üstü yatarak hizmet etmediği İzmir’imize hizmet etmeli hem de İzmir halkının yüzüne gülen, derdiyle ilgilenen bir kadro ile işbaşına gelmeli” deniliyor.
İzmirlilerin istekleri sadece bu kadar değil. CHP’ye ait ilçe belediyelerden de şikâyetler ayyuka çıkmış vaziyette. Yalnızca İzmir Büyükşehir’i Ak Parti'nin alması yetmezmiş. İlçelerin de eli ayağı düzgün ve çalışkan insanların elinde olması lazımmış.
Herkesin İzmir’e baktığı bir pencere vardır. Karşıyaka sahilinden İzmir’e bakılırsa, İzmir’in hakikaten CHP’de kalması düşünülebilir. Ama aynı Karşıyaka’nın arka semtlerinden, arka tepelerinden İzmir’e bakılırsa, kesinlikle Ak Parti'ye geçmesi gerekir.
Ben İzmir’e hem CHP sosyetesinin oturduğu semtlerden baktım hem de aynı semtlerin arka sokaklarından baktım. Tuzu kuru CHP’lilerin elbet bir şikâyeti yoktur ama halkın geriye kalan kısmı, gerçekten çok yorulmuşlar ve ümitlerini öyle yitirmişler ki; “O iyi birini seçecek ve CHP’lilerle mücadele ederek, hem İzmir’imizi hem de halkı kurtaracak” diye gözlerini Başbakan ve yerel seçimlere dikmişler.