AK Parti'nin sağduyusu
"Sağduyu"nun en sağlam anlatımı matematiktedir. Meselâ, iki haneli iki rakamın toplamı hiçbir zaman dört haneli yapmaz. Eğer karşınıza dört haneli bir rakam çıkarsa, işlemin yanlışlığını sağduyuya aykırılığından anlarsınız.
Sağduyu, olup biteni anlamak konusunda gerçeğe uygun sınırları gösterir. Bu sınırlar içinde isabet kaydetmek ise dikkat ve donanım ister. Mustafa Ünal'ın dünkü "Erdoğan değişiyor mu?" başlıklı analizi, hem sağduyuya uygun hem de isabetli. Ünal, Ankara politikasını avucunun içinde izleyen tecrübeli bir gazeteci. Erdoğan'ın "Buyursun istediği yere gitsin" söyleminin geçici ve DTP provokasyonlarına bir tepki olduğunu söylerken tamamıyla haklı.
Önce hep ihmal ettiğimiz bir şeyi hatırlayalım. Demokrasi, mevcut haliyle bir siyasî partiler demokrasisi. Demokratik yönetim sisteminin bütün aksanları, dişlileri siyasî partiler eliyle işletiliyor. Kişilerden değil, kurumlardan bahsediyoruz. Kurumlar vaziyet alana kadar liderler ilk hamlelere karşılık veriyor. DTP, şiddet araçlarını devreye soktuğu seçim kampanyasını çok erken başlattı. AK Parti lideri, çoğalan tehditlere ve artan gerginliğe anlık cevaplar verdi. DTP'lilerin "gelme" dediği illere meydan okuyarak gitti. DTP'nin kitlesel şiddet seferberliğine sert mesajlarla karşılık verdi. Mustafa Ünal'ın vardığı sonuç AK Parti liderinin sert çıkışlarını, DTP'nin şiddeti tırmandırarak açtığı savaşa karşı bir püskürtme hamlesi olarak değerlendirmek. Bu değerlendirme doğru; çünkü, bu sert mesajların AK Parti'nin Kürt politikası olduğunu ileri sürmek sağduyuya bütünüyle aykırı.
AK Parti liderinin tartışılan söylemi iki kısımdan meydana geliyordu. Birincisi 2005'teki "Kürt sorunu" çıkışı hariç, öteden beri Kürtlere yönelik mesajlarını içeriyor: Türkiye vatandaşlığını öne çıkartmak, etnik milliyetçiliğe karşı çıkmak, kardeşlik mesajları vermek ve bölge için yatırım seferberliği gibi. İkincisi de, DTP'nin tehditlerine ve tırmandırdığı gerginliğe teslim olmadığını göstermek idi. Asıl soru, AK Parti'nin geleneksel Kürt söylemine yeni şeyler ilave edip etmeyeceği.
AK Parti, bölge ile Türkiye'nin geri kalanı arasında yegâne bağ. Bu "yegâne bağ" dediğimiz şey aynı zamanda, Türkiye'nin belini büken Kürt sorunu için çok önemli bir fırsat. DTP'nin tırmandırdığı şiddetin, PKK'nın bölge üzerinde kurduğu baskı tekelinin tek alternatifi. AK Parti, demokrasiyi işleten temel aktörlerden biri, yani bir siyasî parti olarak özünde bir demokratikleşme sorunu olan Kürt sorununu çözmeye veya yönetilebilir düzeyde tutmaya çok yakın duruyor.
Kürt sorunundan bahsedildiği zaman bir kitle partisinin kurması gereken hassas dengelerden söz edilir. Bir yandan Kürtlerin rızasını alacaksınız, öbür taraftan Türkiye'nin geri kalanındaki desteğinizi kaybetmeyeceksiniz. Kürt sorunu bu hesabı tersine çevirecek bir evreye girdi. Türkiye'nin geri kalan kısmını, Kürt sorununun çözümüne ikna etmek; bölge insanını da şiddet tekelini kırarak Türkiye'nin geri kalanına entegre etmek mümkün. Kısaca Kürtleri Türkiye'nin geri kalanına entegre olmaya, Türkiye'nin geri kalanını da Kürtlerin temel insanî haklarını savunmaya ikna etmenin ciddi bir karşılığı var. Zira, şiddet yöntemleri kendi kendisini tüketti. DTP'nin vaat edebileceği yegâne şey kavgayı, yani şiddet ortamını sürdürmekten ibaret.
Siyasî endişelerin dışında hepimizin buluşacağı ortak payda, şiddetin mahkûm edilmesi olmalı. Şiddeti bir şekilde meşrû kılma çabaları teşhir edilmeli.
AK Parti'nin Kürt politikasının, sağduyuya uygun bir mecraya girmesi doğal bir gelişme olacak. 29 Mart'ta bölge halkını kırk satırla kırk katır arasında bir tercihe zorlamak sadece Kürtlere değil Türkiye'nin tamamına haksızlık.
Gerekli bir ilavede bulunmayalım. NTV'deki Can Dündar'ın programında Profesör Mithat Sancar'ın DTP'nin tırmandırdığı kitlesel şiddeti (Çocukların ellerinde taşlarla polisin önüne sürülmesini ve arabaların yakılmasını), Fransa'daki banliyö olaylarını emsal ve toplumsal sıkıntıları gerekçe göstererek meşrulaştırmaya çalışması beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. Aydınların ortak sorumluluğunun, şiddetin her türüne karşı çıkmak olduğunda ısrar ediyorum.