4 ay sonra yerel seçimler var. Ben bu seçimleri AK Parti için bir dönüm noktası olarak görüyorum. Sadece AK Parti için değil, CHP ve önümüzdeki dönemin siyasî yapılanmaları için de bir dönüm noktası...

Çok kişi AK Parti'nin, İzmir gibi CHP'nin ayakta kalışının sembolü olan illerin ve ilçelerin belediye başkanlıklarını kazanmaya kilitlendiğini ifade ediyor. Ben tersi bir şey söyleyeceğim. Son mahallî seçimlerde Ankara'yı, Adana'yı, Antalya'yı, Gaziantep'i kazanan AK Parti, bu illerde başarısız olursa Türkiye'de siyasî dengeler nasıl etkilenir? Bu illerin, başarılı hizmetlerle anılan başkanları yerine, parti içi mülâhazalarla, hissiyatla hareket edilirse, bu yaklaşım AK Parti'ye neye mal olur? Başarılı başkanlar, gönülleri alınmadan, dışlanmışlık muamelesine uğrayarak aday gösterilmezlerse, seçim sonrasında faturayı kim öder?

22 Temmuz genel seçimlerinde, oylarını artırarak yeniden iktidar olan AK Parti'nin asıl sınavı yerel seçimlerdir. Elindeki sembol belediye başkanlıklarını kaybetmesi halinde, iktidar partisi için sıkıntılı bir dönem başlayacaktır. İktidar partilerinin ikinci dönemleri hep sancılı olmuştur. Bu gerçek, AK Parti'yi daha çok ilgilendirir. Zira bu partinin başarısızlığı için çırpınan fakat sonuç alamayan çevreler çok güçlü. Onlar için önümüzdeki mahallî seçimler bir fırsat olarak görülecektir. Bütün hesaplar, AK Parti'ye yanlış yaptırmak üzerinedir. Adayların belirleneceği o birkaç gün içerisinde kulaklara fısıldanacaklar çok önemli.

Bazı AK Parti ileri gelenlerinde, "adaylar o kadar önemli değil, biz yine partimizin ve liderimizin rüzgârı ile siler süpürürüz" havası olsa, bu yadırganmaz mı? Mesela, yüzde 50-60 oyla büyükşehir belediye başkanı seçilen ve başarıları ile göz dolduran isimler hakkında bile "o ismin kıymeti harbiyesi yok" dense, bu şaşırtıcı olmaz mı? Başkanlarla yıldızı barışmamış yöneticilerin ve milletvekillerinin, bu kendilerine çok güvenen yaklaşımları, ya Başbakan Erdoğan üzerinde etkili olursa? Seçimlerin başarısı için ölçü haline gelmiş 5-6 ilde AK Parti kaybederse, parti içindeki bütünlüğü korumak da zorlaşabilir. Siyasette tersine gidişler, hep seçim mağlubiyetleriyle başlamıştır.

Demek istediğim; AK Parti, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir...

Adayların belirleneceği güne kadar siyasetin en ağır yükü Başbakan Erdoğan'ın omuzları üzerindedir. Aday belirlerken onun için tek bir ölçü var. Eldeki belediye başkanlıklarını kaybetmemek ve yeni belediyeler kazanmak. Erdoğan, iki konuda hata yapma lüksüne sahip değil.

Birincisi, isimleri yıpranmış ya da başarısızlıkları herkesçe görülmüş isimlerle yola devam edemez. Onların yerine yeni ve liyakatli isimler bulmak zorunda.

İkincisi de, "Bu ilde ya da ilçede seçimi kiminle kazanabiliriz?" sorusuna, parti teşkilatlarının yönlendirmelerine ve baskılarına rağmen doğru cevabı verebilme...

Yerel seçimler, genel seçimler gibi değildir. Oy yüzdeniz düşse, daha az milletvekili çıkarsanız bile iktidarda kalabiliyor ya da koalisyonun büyük ortağı olabiliyorsanız, başta biraz eleştirilseniz bile yola devam edersiniz. Ama elinizdeki belediyeleri kaybederseniz, bunun getireceği moral çöküntü, iktidarınızı da etkiler. Hele Anayasa Mahkemesi'nin "kapatırım ha" tehdidi devam ederken, sendelemenizin faturası ağır olabilir.

Bir fark da adayların isimleriyle ilgilidir. Genel seçimlerde özellikle büyük şehirlerde milletvekili isimleri o kadar önemli değildir. Ama yerel seçimlerde belediye başkan adaylarının isimleri çok önemlidir. "Biz kimi koyarsak seçtiririz" havaları, yerel seçimlerde hüsranla sonuçlanır.

AK Parti'de kimse genel başkanının işini zorlaştırmamalıdır. AK Parti iktidarının en büyük başarısı belediyelerdedir. Türkiye'nin çehresi, belediye hizmetleriyle değişti ve değişmeye devam ediyor.

Bizimkisi, başarılı yönetimler için "iyi düşünün" tavsiyesinden öte bir anlam taşımaz...