Gün oldu devran döndü, Kürtçe kıymete bindi
Birlik ve bütünlük adına Kürtçeyle savaşmanın ne kadar abes olduğu –tam tersine Kürtçeye iltifat edilmesi gerektiği- iyice anlaşılınca "Kürtçe televizyon" için düğmeye basıldı, ama TRT bünyesinde yayın yapacak olan bu televizyona kalifiye eleman bulmakta güçlük çekiliyor. Kalifiye eleman: Anadilini iyi derecede okuyup yazabilen Kürt.
İnsan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Ulus devlet de öyle. Gün oldu devran döndü, Kürtlerin ana dillerinde okuyup yazmayı öğrenmelerine 80 sene boyunca mani olmaya çalışan –hatta bazı dönemlerde Kürtçe konuşmayı bile yasaklayan- ulus devlet bu faşizan siyasetin acısını kendi bedeninde hissetmeye başladı. Ders olsun. Türkiye Kürtlerinin konuştuğu Kurmanci ve Zazaki'nin yanı sıra Irak Kürtlerinin konuştuğu Sorani'ye de itibar edilsin. Dünya dönüyor. Şartlar değişiyor. Küresel meydan okumalar Türkiye'yi kabuklarını kırmaya zorluyor, bölgesel entegrasyon arayışlarına sevk ediyor. Yarın öbür gün Çerkez/Çeçen/Abhaz dillerini, Boşnakçayı, Arnavutçayı, Gürcüceyi, Ermeniceyi iyi derecede okuyup yazabilen vatandaşlara da külliyetli miktarlarda ihtiyaç duyulacak. Geleceğe hazırlıksız yakalanmamak için bu ihtiyaçların gereğini şimdiden yapmaya başlamak lazım.
Federal Almanya Eğitim Bakanları Konferansı Başkanı Jürgen Zöllner, Frankfurter Rundschau gazetesine verdiği bir beyanatta şöyle demişti: "İki kültüre ait insanlar iki kültürün imkânlarını birleştirirler. Almanya'da binlerce çocuk Arap, Türk, Rus, Ukrayna yahut Vietnam dilini konuşuyor. Müthiş bir şey bu! Onlara ana dillerini unutturmaya çalışmamalı, tam tersine bu çocukların ana dillerine iyice vakıf olmaları için elimizden geleni yapmalıyız. Okullarda bu amaçla özel sınıflar açılmalı."
Jürgen Zöllner'in dedeleri, boyundurukları altına aldıkları Çeklerin dilini yeryüzünden silmeye çalışmışlardı. Biz ise dil ve kültür farklılıklarını baş tacı eden bir medeniyetin çocuklarıyız. Bir Alman böyle konuşabiliyorsa bizim hayli hayli konuşabilmemiz lazım. Hatta biz daha ileri gidebilmeliyiz. Şöyle diyebilmeliyiz mesela:
"Memleketimizde konuşulan bütün dillerde eğitim-öğretim teşvik edilse, hatta devlet buna öncülük edip –mesela- Diyarbakır'da bir Kürt koleji, Artvin'de bir Gürcü koleji, Kayseri'de bir Çerkez koleji, Adapazarı'nda bir Arnavut koleji, İstanbul Bayrampaşa'da bir Boşnak koleji, Hatay yahut Mardin'de bir Arap koleji kursa, ilk ve orta dereceyle yetinmeyip lisans ve lisansüstü eğitim de verse, Türkçeyle beraber kendi 'etnik' dillerine de son derecede vakıf nesiller yetiştirip onlar üzerinden Irak Kürdistan Bölge Yönetimi, Arap dünyası, Kafkasya ve Balkanlarla safları sıklaştırmaya baksa ne güzel olur, değil mi?"