Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Notlar...

Notlar...

Kürtleri sevme, Türkleri sev...
Ya da Türkleri sevme, Kürtleri sev...
Başörtülüleri sevme, başaçıkları sev...
Çember sakallıları sevme, Lenin sakallıları sev...
Camie gidenleri sevme, meyhaneye gidenleri sev...
Muhafazakâr giyinenleri sevme, plajda soyunanları sev...
Pardösülüleri sevme, mini eteklileri sev...
Cübbelileri sevme, şortluları sev...
İmam-hatiplileri sevme, liselileri sev...
Nikâhlıları sevme, “beraber” yaşayanları sev...
Kur’an Kurslularını sevme, kitapsızları sev...
99’luk tespih çekenleri sevme, otuzüçlük tespih şakırdatanları sev...
Hocaları-hacıları sevme, şarkıcıları-mankenleri sev...
Cirit sevme, tenis sev...
¥
Derken CHP’de müthiş bir dönüşüm: “Çarşaflılar partimize!”
Birden bire ne oldu?
“Ama bizim örtülülerin maksadı iyi.”
Tansiyon ölçen alet gibi, “maksat ölçen” bir alet çıkmış sanırım; CHP Genel Başkanı onu kullanarak herkesin iç dünyasını ve maksadını ölçüyor!
¥
“Hayatım gerçekten de roman” diyen, buna güvenip hayatını romanlaştırdığını söyleyen ve yayınlayıp yayınlamayacağımı soran Erzurumlu sevgili Mustafa Kuman’a küçük bir not:
Sevgili Mustafa; hiçbir hayat roman olacak kadar zengin değildir...
Küçücük bir not daha:
Roman, hayat ile hayalin izdivacından doğar.
¥
“Sayısız şiir yazdım, aroooookadaşlara okuttum, çok beğendiler; bunları yayınlamama aracılık eder misiniz?” diye soran Urfalı “bağrıyanık” (kendi ifadesidir) İbrahim Çetin’e de kısa birkaç not:
1. “Sayısız şiir” yazmaya insan ömrü yetmez...
2. İnsan şiirleşmeden şairleşemez...
3. Kırılma, üzülme ama “Şair”in mektubu senin mektubundan çok “farklı” olmak zorundadır.
4. Yazdıklarının ne kadar “şiir” olduğunu öğrenmenin yolu arkadaşlara okutmak değil, “şair” olarak bilinen birine okutmaktır.
¥
“Malım-mülküm haczedildi, gelirime el konduğu için de artık çalışmıyorum” diyerek doğrudan doğruya benden borçlarını ödememi, ya da olmazsa bir devlet büyüğüne ulaşıp kendilerine yardım edilmesini sağlamamı isteyen, bu isteklerinin gerçekleşmesinin imkân dâhilinde olmadığını söylediğimde ise, “Hani yardımı savunuyordun, ‘infak’ diye bağırıyordun, şimdi neden yardım etmiyorsun?” şeklinde hesap soran okuyucularıma notlar:
1. Gelir düzeyim hayat çarkımı zar-zor döndürüyor, ama öyle olmasa bile hiçbir gelir düzeyi bu tür talepleri karşılayabilecek kadar sınırsız değildir...
2. Ayrıca bu satırları yazan adamın, istediği anda istediği üst düzey yöneticiye ulaşabilecek kadar devasa bir “gücü” yoktur. Ulaştığımı varsaysanız dahi, hangi yönetici böyle talepleri karşılayabilir? Çünkü her gün bu tür taleplerin onlarcası geliyor.
¥
“Çocuklarımıza karşı görevlerimiz nelerdir?” diye soran yüzlerce okuruma notlar:
1. Çocukların savaş (şu an bile milyonlarca çocuk silâh altında) ya da terör (iç savaş provalarında polisi-askeri etkisizleştirmek için çocukları öne çıkaran alçaklık) amaçlı kullanılmasının ve cinsel istismar başta olmak üzere her türlü istismardan korunmasının teminine çalışmak...
2. Çocuğun yaşama hakkına (savaşsız ve terörsüz bir dünya);
3. Çocuk olma hakkına (hoplayıp zıplama ve yaramazlık yapma);
4. Eğitim hakkına (mümkün olan en iyi imkânlarla) saygı göstermek ve bunları sağlamak anne-babaların birincil görevidir.
¥
Alçağa “alçak”, yüzsüze “yüzsüz” demek, iltifattır!..
Başkalarını “irşad” için yazı yazanların, “mürşid” gözüyle kendisine gelenleri “istismar” etmesi, iğrençlik ötesi bir “iğrençlik”tir!
Buna rağmen niçin bu konuya girmediğimi soranlara, tek cümlelik bir not:
İğrendiğim için elim varmadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi