'Tanklar değil, TIR'lar gelsin...'
Türkiye'nin, artık iç mesele olmaktan çıkmış, birbirine geçmiş, bu yüzden de çözümü hayli zorlaşmış bir problemi var: Kürt sorunu ve PKK terörü. Birinin çözümü, diğerinin de çözümünü kolaylaştıracak.
Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra bu mesele yeni bir zemine kaydı. Şartlar değişti, devreye yeni unsurlar girdi. En önemli üç unsur ise; ABD'nin Irak'taki varlığı, Kuzey Irak'ta bir Kürt Bölgesel Yönetimi'nin kurulması ve AK Parti'nin PKK tabanını zayıflatan seçim başarısı.
Başbakan Erdoğan'ın Washington ziyareti yeni yol haritasını çizdi. Hem ABD ile hem Barzani yönetimi ile karşı karşıya gelinmeyecek, ABD ile Kürtlerin arası da açılmayacaktı.
Pekiyi bu yeni dönemde Türkiye ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl belirlenecek?
Öncelikle bizim bir kısım medyamızın Irak Kürtlerini düşman ilan etmekten, Talabani ve Barzani ile alay etmekten vazgeçmesi gerekiyor. İkincisi de, Kuzey Irak Kürtlerinin Türkiye ile ilgili bakış açılarının, değerlendirmelerinin bizim kamuoyumuza doğru aktarılmasıdır... Gerçekten Kuzey Irak Kürtleri Türkiye için ne düşünüyor, bizi nasıl görüyorlar?
Geçen hafta Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan Erkam Tufan Aytav'ın organizatörlüğünde bir grup gazeteci ve akademisyen Kuzey Irak'a gittiler. Sayın Aytav'la uzun uzadıya görüştüm. Kısaca anlatayım.
İstanbul'dan Erbil'e direkt uçuş var. Vizesiz gidiyorsunuz, sadece pasaportunuzun olması yeterli. Irak Özerk Kürdistan Bölgesi için Kürtler "biz devletiz" diyorlar. Bölgede Irak bayrağı hiç yok, sadece kendi bayrakları var. PKK'yı sevmiyorlar. "Aramıza kan girdi, onlara karşı savaşırken 3.500 şehit verdik" diyorlar. "Türk-Kürt meselesi, Türkiye'nin iç meselesi, biz Türkiye ile dost olmak istiyoruz" ifadesini her görüşmede tekrarlıyorlar.
Türkiye'nin, kendi varlıkları için en önemli ülke olduğunu söylüyorlar. Saddam döneminde zulümden kaçtıklarında (2001'de) kapılarını sadece Türkiye'nin açtığını, İran'ın açmadığını hatırlatıyorlar. Suriye ve İran'a hiç sempatileri yok. Ziyarete gittiklerinde Erbil valisi aynen şöyle demiş: "Siz asırlarca üç kıtada onlarca ülkeyi idare ettiniz, Güneydoğu'daki Kürtleri mi idare edemiyorsunuz? Koskoca bir devletsiniz, size şimdi ne oldu ki?"
Heyet, hem resmi yetkililerden hem de sivillerden çok yakın ilgi görüyor. Çarşıda, "Türkiye'den geldik" deyince esnaf ikram yarışına giriyor. İki sebepten: 1. Kuzey Irak'ta 15 yıldır faaliyette olan Türk okullarının varlığı. 2. Türkiye'ye olan sempati, beklenti. Kuzey Irak'ta 8 Türk okulu var. Erbil'de bir üniversite kurma hazırlığı devam ediyor. Yine Erbil'deki Sema Hastanesi, öğretmenler gibi Türk doktorlarını da sevgi kahramanları haline getirmiş. Ülkedeki gerginliğin yaşanmadığı okullar tam bir huzur adası gibi. Kürt, Türkmen, Arap, Asurî, Keldani, Müslüman, Hıristiyan öğrenciler aynı sınıflarda okuyor. Yetkililerin en çok söylediği şu: "Bu okullar, Türkiye'nin, bizim düşmanımız olmadığını gösterdi..." Önümüzdeki yıl yapılacak Türkçe Olimpiyatı'na hazırlıklar sürüyor. Akif'in Bülbül şiirinin bir Kürt öğrenci tarafından okunması heyeti oldukça duygulandırmış. Bir davette, "Yemeklerimizde hiç acı yoktur, çünkü acıdan usandık.." demişler.
Türkiye ile ticareti, Türkiye'ye gidip gelmeyi çok istiyorlar. Ayrılırken, "sınırdan tanklar değil, TIR'lar gelsin" demeyi ihmal etmemişler.
Düşmanlıkla bir yere varılamaz. Kuzey Irak'ta bizi seven, bizimle dost olmak isteyen milyonlar var. Oradaki Türk okulları ise Türkiye'ye, gerçekte ne yapması gerektiğini en güzel şekilde anlatıyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.