Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Böyle bir tablo, hangi dinde var?

Böyle bir tablo, hangi dinde var?

Bayram günleri, "büyük"lerin ziyaret edildiği, ellerinin öpüldüğü, bayramlarının tebrik edildiği, "küçük"lerin ise sevilip okşandığı, hediyelerle sevindirildiği günler olmasının yanı sıra, "ahirete intikal edenler"imizin de hatırlandığı, "dua ve rahmetle" anıldığı günlerdir... Ben, bugün ahirete intikal edip de, "bütün iz bırakanlar"ın şahsında M. Esad Coşan Hocaefendi'yi, her zamanki gibi yine hayırla anmak istiyorum... Çünkü M. Esad Coşan Hocaefendi, benim gözümde "tebliğin zirvesi"ndeki isimlerden biriydi... Hocaefendi, gerek "söylem"leri ve gerek "eylem"leriyle, hâlâ "yaşamaya" ve hâlâ "tebliğ"e devam ediyor... Cenab-ı Allah; ondan ve "hizmetlerini sürdürenlerden" razı olsun...
Biliyorsunuz, 14 Nisan 1938'de Çanakkale'de doğan M. Esad Coşan Hocaefendi, 4 Şubat 2001'de, Avustralya'da mevcut camileri ziyaret ve teftiş amacıyla yaptığı bir seyahat esnasında, hâlâ sebebi anlaşılamayan bir "trafik kazası"(!) sonucu Hakk'a yürümüştü.
Ama, "hizmet"leri hâlâ sürüyor.

HOCAEFENDİ’NİN ‘BAŞMAKALELER’İ
Hocaefendi'nin, gerek "Hadis Sohbetleri"ni, gerek Kadın ve Aile Dergisi'nde yayınlanan "Başmakale"lerini, hemen her akşam Akra FM radyosunda dinliyorum.
Birkaç gün önce, "Kurban Bayramı ve Hac"la ilgili bir "başmakalesi"ni dinleyip; "Enteresan... Sanki daha yeni yazılmış" diye düşünüyordum ki; "kargo"dan gelen bir kitap paketi, beni son derece heyecanlandırdı...
Heyecanlandım, çünkü;
Malatyalı okurum Edib Resul Derinpınar'ın gönderdiği paketten, M. Esad Coşan Hocaefendi'nin, Server İletişim tarafından 3 cilt halinde basılan "Başmakaleler" adlı kitapları çıktı, iyi mi?..
Edib Resul Derinpınar'a ne kadar teşekkür etsem az... Çünkü, "her zaman canlı ve taze" olan, üstelik bugüne hitap eden o "makale"lerin, bir "kaynak eser" olarak daima elimin altında bulunmasını çok arzu ediyordum...
Kitapları aldım ve hemen, o çok hoşuma giden "Kurban Bayramı ve Hac"la ilgili makaleyi okudum...

RENK RENK, ÇEŞİT ÇEŞİT KARDEŞ!
İşte o makaleyi, şimdi sizlerle de paylaşmak ve sizlerin de istifadesine sunmak istiyorum...
Buyurun, birlikte okuyalım:
“Sıkı tahditler ve engellere rağmen hamdolsun Rabbimiz bize bu sene de Hac ziyaret ve ibadetini nasip eyledi.
Hac, İslâm dininin, çok değerli, çok hikmetli, çok esaslı ibadetlerinden biri... Fevkalade önemli sosyal yönlere sahip: Tüm dünyanın en zengin, en sıhhatli, en uyanık, en aydın Müslümanlarını her sene, insanlık tarihinin beşiği olan bu mukaddes beldelerde bir araya getiriyor; onlara ölümü, kıyameti, mahşeri, hesabı, azabı hatırlatıyor, kulluk görevlerini iyi yapmalarını, birbirleriyle tanışıp yardımlaşmaları gerektiğini ihtar ediyor. Hz. Âdem atamız ile Hz. Havva anamız, bizzat kendileri ve onlardan itibaren daha nice Peygamberler buralarda dolaşmış -onlara salât ü selâm olsun-. Yeryüzünde ilk yapılan mâbed Mekke'de, şimdiki Kâbe'nin yerinde imiş. Fevkalade kutsal, nurlu ve feyizli yerler.
Hacc'ın menasik ve merasimlerinde de sonsuz ibret ve hikmetler var; çeşitli imtihanlar, sıkıntılar, meşakkatler, Müslümanlar için son derece lüzumlu, faydalı ve eğitici. Bence Hacc'ın en başta gelen vasfı, sabır ve edep imtihanı oluşu... Kişi, Hacc'ının kabulünü istiyorsa çok sakin, çok sabırlı olacak; olanca gücünü toplayarak, Yüce Rabbi'nin onu her zaman görüp gözlediğini, davranışlarını değerlendirdiğini düşünecek, kulluk edeplerine çok dikkat ve riayet eyleyecek; her türlü kötü fiil ve davranışı bırakacak; hatta kalbinden geçirdiği duygularına bile hâkim ve sahip olacak, içinden kötü niyet, kötü fikir, kötü zan gibi menfi şeyleri sürüp çıkaracak; zamanını iyi değerlendirecek, derunî bir vecd içinde ibadet, dua ve zikirle meşgul olacak, çok kimseye ömründe bir kere nasip olan bu imkân ve fırsatları boşuna heba etmeyecek...
¥¥¥
Hacc'a gelen kardeşlerime bakıyorum: Elhamdülillah çok; dünya nüfusunun dörtte birine sahibiz, her kıtadan renk renk, boy boy, çeşit çeşit kardeş. Ah, bir iyi tanışsak ve tam işbirliği kurabilsek! O zaman kimse bizim karşımızda duramaz, bize kötülük edemez, bize kem gözle bakamaz. Ama maalesef birbirimize asırlarca çok ilgisiz kalmışız. Bence Hacc'a giden herkes birçok diğer ülke hacısıyla tanışmalı, adresini almalı, onları ülkesine davet etmeli, mümkünse kendi de onları ziyaret etmeli, devamlı mektuplaşmalı ve onlarla ticarî, kültürel çeşitli işbirliği imkânlarını araştırmalı.
¥¥¥
Ben, bilhassa Malezya tarafından gelenlerin sakin ve edepli tavırlarına sevgi ve hayranlık duydum. Hanımları tam ve zarif tesettürlü, tepeden tırnağa iyi örtünüyorlar, elleri eldivenli, ayakları çoraplı, başları boyunları kapalı. Onları hiç sert ve ters bir durumda görmedim.
Bizim Anadolu bacılarımız belirli renkte kıyafetleri, grup halinde peş peşe, el ele hareketleri, kaybolmamak veya gruptan kopmamak için gösterdikleri tatlı telaşları, iyiliksever, sakin ve olumlu tavırları, samimi, sokulgan konuşmalarıyla, sâfî ve sade duygu ve dualarıyla dikkat çekiyorlardı.
Yemen illerinde ayakları bilezikli, çok zayıf, eciş bücüş, gariban kadınlarının cefakeş ve yoksul tavırları ise gerçekten yürek burkucu; Mısırlı çok aşırı şişman, devâsa hanımların beyaz giysilerle, iki tarafa çalkana çalkana ilerleyerek zorlukla yürüyüşleri; siyah Afrika'nın çevik ve hızlı, rengârenk giyimli kadınlarıyla tatlı bir tezat teşkil ediyor.
Bu sene İranlı hacılar yok; geçen seneler onların baştan ayağa tek parça, genellikle küçük puanlı çarşaflarını arkalarından uçura uçura sağlam yürüyüşleri vardı. Tunus, Cezayir ve Fas hacılarının arkaya salınmış sivri kukulata başlıklı dar pardesümsü açık sarı üst kıyafetleri değişik bir manzara.
Pakistan kadınları genellikle, çok ince pamuklu kumaşlardan dize kadar uzun entari ve dar şalvar giyiyor ve maalesef kol, baş, saç ve göğüs tesettürüne riayet edemiyor. Burunlarına yerleştirdikleri küpe benzeri ziynet eşyaları, bize göre enteresan.
¥¥¥
Hacceden kadınlarda benim hiç aklımın almadığı bir iş, Hacer-e Esved'i öpeceğim diye, erkeklerin arasında o müthiş izdihama girmeye kalkışmaları! Maalesef buna nadir de olsa bazıları teşebbüs ediyor. Allah akıl ve izan ihsan eylesin!
Allah cümlemize İslâm'ın değerini, ibadetlerin hikmet ve esrarını kavramayı, O'na, O'nun istediği tarzda edep ve irfan ile kulluk etmeyi nasip buyursun!”
..............
Bu duaya, herkes gibi ben de "amin" diyor ve bu yıl "Hacı" olan "4 milyona yakın Mü'min"i tebrik ediyor, M. Esad Coşan Hocaefendi'nin şahsında, bütün ölülerimizi rahmetle anıyorum.
Ve, düşünmenizi istiyorum:
Böyle bir "kardeşlik", böyle bir "adalet" ve böyle bir "eşitlik" hangi dinde var?..
"Milyonlarca insan"ın yan yana, omuz omuza geldiği bir tablo hangi dinde var?..
Bir "din" ki; insanın kendi nefsinden evvel, "önce din kardeşin" diye emrediyor!..
Uzun lâfın kısası;
"Dinimizin kıymetini bilelim!"
Dinimizi yaşayalım ve yaşatalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi