Pakistan başarısız devlet mi oluyor?
Robert Gates ansızın Irak’a giderken, Gordon Brown Afganistan’a gitti. Son sıralarda Afganistan’da, Fransız askerleriyle birlikte İngiliz askerleri büyük kayıplar veriyor. Bundan dolayı, Afganistan’a yeni asker sevkiyatı gündemde. Brown’a göre henüz kararlaştırılmış bir durum yok, lakin kimi kaynaklara göre, 2009 yılında Taliban’ı dizginlemek için, binlerce Amerikan askeri Afganistan’a gidecek ve İngiliz askerlerinin yerini alacak.
Brown, Afganistan gezisi sırasında ilginç bir mesaj verdi. Mesajının mahiyeti şu: Afganistan ve Pakistan üzerinden İngiltere’ye kadar bir terör zinciri uzanıyor. ‘Chain of terror’ ifadesi insana bir Batılının, daha doğrusu insani nedenlerden dolayı vaktiyle ABD’den Kanada’ya hicret etmiş hakşinas bir batılının tespitlerini hatırlatıyor. Bilahare Taliban’a esir düştükten sonra Müslümanlığı seçen Yvonne Ridley gibi Müslüman olan Kanadalı gazeteci Fred A. Reed de vaktiyle Suriye gibi İslâm aleminin parçalarını işgal eden sömürgecilerin direnen ve ülkesini savunan dindarları ve halkı terörist olarak damgaladığını hatırlatıyor. Arapların deyimiyle, bu gece de dünkü geceye ne kadar benziyor (ma eşbehelleyletü bilbariha)! Şimdi Brown da bu bozuk plağı çalıyor. Afganistan gibi ülkelerde işgale karşı mücadele edenleri ‘teröristler’ olarak yaftalıyor. Doğrusu hile ile hareket ettiklerinden dolayı, işgalciler hem arsız hem de yüzsüzler. Aksi takdirde, ev sahibini bastıran hırsız gibi olmaları kolay mı?
¥
Onların derin planlarını analiz edenlerin başında Pakistan İstihbarat Teşkilatı (ISI)’nın eski başkanlarından ve son sıralarda Abdulkadir Han gibi kara listeye alınan ve Leşker-i tayyibe ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle terör listesine alınan Hamid Gül, Müşerref zamanından beri ABD ve müttefiklerinin Pakistan’da bir iç savaş çıkarmaya çalıştıklarını ve bunun sonucunda ülkenin ‘başarısız devletler listesine’ alınacağını ifade etmektedir. Bilindiği gibi, Amerikalıların kendilerine göre hem iktisatta hem de siyasette devletleri derecelendirme kurumları ve kavramları var. Öyle ya da öyle istemedikleri ülkelerin ipini çekiyor. İpliğini pazara çıkarıyorlar. Bir ülkenin ekonomik olarak itibarlı olup olmadığına derecelendirme kurumlarıyla onlar karar verir. Ve siyasi olarak terörü destekleyen ve terör hâmisi ülkeler diye de bir tasnifleri vardır. Bir sonrası ‘rogue state’ dedikleri haydut ve korsan ülkeler tasnifidir. Bir de başarısız ülkeler (failed state) grubu var. Normal fonksiyonlarını kaybetmiş ve yerine getiremeyen ülkeler sonunda başarısız ilan edilir. Temel vasıflarını kaybeden ve kaosa sürüklenen; savaş ağalarının veya paramiliter grupların kontrolüne veya eline geçen ülkeler bu vasıfla anılmaktadır. Pakistan bu ülkeler kategorisine sokulmak ve sonra da vesayet altına alınmak, ardından da tasfiye edilmek istenmektedir. Haddizatında bu tahlil yanlış değil. Neocon zümreden Robert Kagan da Pakistan’ın hükümranlığı hak etmediğini ve devlet olamadan devlet görüntüsü taşıdığını ileri sürmüştür. Demek ki, derinlerde Pakistan’a yönelik pişirilen bir komplo vardır ve Pakistan’a yönelik planlar bir şekilde Obama döneminde hayata geçirilmek istenmektedir.
¥
Hamid Gül ikili bir plandan söz etmektedir. Önce Pakistan halkı ile ordu terör adı altında karşı karşıya getirilecek; birbiriyle çarpıştırılacak ve mesele büyüdükten sonra da ülke başarısız devlet olarak tanımlanacak ve ardından da ABD müttefikleriyle birlikte nükleer silahlarına el koyacaktır. Kendi halkına terörist diyen bay komisyoncu Asıf Ali Zerdari de bunun için biçilmiş bir kaftandır. Zerdari, Karzai kadar, belki Maliki’den daha ileri derecede Amerikan işbirlikçisidir. Ülkesi pahasına onun emellerine hizmet eder bir bedbahttır. Keşmir’e ve Pakistan’a Yeni Delhi zaviyesinden bakmaktadır. Onun Keşmir’e bakışı bir zamanlar Yeltsin döneminde Çiller’in Moskova’da: “Kafkaslar’a Rusya ile aynı pencereden bakıyoruz” demesini hatırlatıyor. Yine bu tavır bana geçenlerde rahmet-i Rahman’a kavuşan Ezher hocalarından Abdulvedut Çelebi’nin ‘El Arabu lilbey’ kitabının başlığını hatırlattı. Yani, Satılık Araplar. Pakistan da çapsız, ufuksuz ve yolsuz liderler yüzünden neredeyse satılığa çıkarılmıştır. Hamid Gül, Nevayı Vakt gazetesine ABD’nin korkunç planını şöyle açıklıyor: “Müşerref, Veziristan bölgesinde Amerikalılara 6 km eninde askeri operasyon yapma alanı tanıdı ve izni verdi. Bu da halk ile Pakistan ordusunu karşı karşıya getiriyor. ABD bununla aslında Afganistan savaşını Pakistan’a taşımış oldu. Müşerref döneminde Lal Mescid’e yönelik saldırının arkasında da maalesef yine ABD vardır. Bununla Amerikalılar halk ile Peştular ile devleti karşı karşıya getirmek ve bununla ‘yaratıcı kaos’a ulaşmak ve ardından da maksatlarına nail olmak istiyorlar...” Afgan cihadı sırasında cihadı organize edenlerden birisi olan Gül, Rusların çekilmesinden sonra ABD ile ittifakı sonlandırma düşüncesini savunanlardan birisi olmuştur. Resmi 11 Eylül rivayetine hiç inanmayan Gül, 11 Eylül dosyasının yeniden açılmasını da talep ediyordu. ABD müttefik satmayı pek sever. Hem satar hem de ‘satılık müttefik’ diye pazarlar ve suçlar. Bir zamanların New York Times’ın Emin Çölaşan’ı sayılabilecek olan William Safire Türkiye’yi kaç defa sattıkları halde adını ‘satılık müttefik’e çıkarmıştı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.