Solda ittifak, AK Parti ve MHP tabanını nasıl etkiler?

Solda ittifak, AK Parti ve MHP tabanını nasıl etkiler?

Seçim takvimi yaklaştıkça, tıpkı 22 Temmuz seçimleri öncesi olduğu gibi "solda ittifak" arayışları hız kazandı. "Taşıyıcı annelik" gibi siyasetteki bu yapay oluşumların, matematiksel doğrulara göre şekillenmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Bazen "2+2=5"yaptığı gibi, bazen "2+2=3" edebiliyor.

Örnek vermek gerekirse; 1991 yılında Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş ve Aykut Edibali'nin üçlü ittifakı sinerji oluşturmuştu. Ne var ki, 1995'de aynı yolu deneyen ANAP ve BBP'nin partideki hesabı sandığa uymadı. En azından ANAP açısından...

Görüyoruz ki, 29 Mart öncesi pilot bölge olarak Ankara seçildi. Murat Karayalçın'ın adaylığı karşısında CHP, SHP ve DSP bir araya geldi. Muhtemelen CHP, Eskişehir'de güçlü olan DSP'nin adayını destekleyecek.

Her ne kadar 2004 seçim sonuçlarına baktığımızda Melih Gökçek'i favori olarak görsek de Karayalçın'la birlikte sol ittifakın seçimlere ayrı heyecan katacağı bir gerçektir.

5 yıl önce 899 bin 412 oy alarak (yüzde 55.35) seçimi kazanan Gökçek'in karşısında SHP'li Karayalçın 341 bin 149 oyda (yüzde 20.99) kalmıştı. CHP'nin adayı Yılmaz Ateş ise 206 bin 603 oy (yüzde 12.71) oy almıştı.

Karayalçın ve Ateş'in oylarını hiç dağıtmadan toplarsak, 547 bin 752 oluyor. Yine de Gökçek ile aralarında 351 bin 600 oyluk fark kalıyor.

Bu farkın kapatılabilmesi için sol ittifaka ek olarak, Gökçek'in oy kaybetmesi, diğer sağ partilerin şaha kalkması, sol oyların firesiz bütünleşmesi gibi birden fazla faktöre ihtiyaç vardır.

Mümkün müdür? Bir seçimden diğerine kısa vadeli kitlesel oy kaymalarına cevaz vermeyen sosyolojik kuramlara göre mümkün değildir. Ancak Türkiye'nin kendine özgü sosyolojik şartları tüm bilimsel kuramları ters yüz edebilecek özellikler göstermektedir.

Sol ittifak sağı kamçılar

Bir başka gerçek ise şudur: Bu tür yapay siyasi bloklar, partiler arasında olmasa bile tabanda karşı blokları oluşturur. Yani, sol ittifak, sağ ittifakı kamçılar. Siyaset iki kutuplu hale dönüşür.

Anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarının demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde düzenlenmediği, lider sultasının hüküm sürdüğü, parti teşkilatlarının mafya tipi kurumsallaştığı bu coğrafyada iki kutuplu siyaset, demokratik rejimi mevcut durumundan daha geriye götürür.

Uzlaşma kültürünü baltalar.

Bundan en çok zararı da Devlet Bahçeli, Zeki Sezer, Numan Kurtulmuş, Muhsin Yazıcıoğlu gibi tırnaklarıyla siyaset duvarına tutunmaya çalışan liderler ve bu ara partilerin başkan adayları görür.

Sol siyaset ise kötürüm olur. Bugün yüzde 20'lere sıkışmış, lider ve vizyon sorunu yaşayan genel solun, yapay ittifaklarla sandıktan aldığı payı arttırma çabası fanteziden öte anlam taşımaz.

Ankara Modeli

Melih Gökçek'in Ankara'daki başarısının gerisinde yatan sebeplerden biri, sağ ittifakı tabanda gerçekleştirmiş olmasıdır. Bunu seçim sonuçlarında çok açık görürsünüz. Mesela 2004'de MHP'li adayın Gökçek karşısında aldığı oy (yüzde 3.99) sadece 64 bin 767'dir. DYP'li aday 33 bin 351 (yüzde 2.01), SP'li aday 11 bin 194 (yüzde 0.69), BBP'li aday 8 bin 372 (0.52), ANAP'lı aday 5 bin 936 (yüzde 0.37) oy alabildi.

O nedenle Ankara'da yerel siyaset, Gökçek ve CHP'nin çıkaracağı aday arasına sıkışıp kalmıştır.

Gökçek'in Ankara'da başarıyla uyguladığı bu politika, Türkiye geneline yayılmaya çalışılan "sol ittifak" girişimiyle tahrik edilirse, AK Parti ve MHP arasında zımni mutabakatları zorunlu kılabilir.

Sözgelimi Mersin'de MHP lehine desteğin önü açılabilir. 2004'deki Büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde CHP yüzde 34.06 (78 bin 792), SHP yüzde 22.54 (52 bin 138), AK Parti yüzde 19.96 (46 bin 174), MHP yüzde 18.58 (42 bin 980) oy aldı. 22 Temmuz seçim sonuçlarına göre, Mersin genelinde ise MHP birinci parti konumundadır.

Malum, SHP oylarının neredeyse tamamı DTP'ye aittir. 29 Mart'ta CHP'ye kanalize olma ihtimali sıfıra yakındır. MHP'ye küçük bir omuz verilebilirse burada rahatlıkla seçimi kazanabilir. MHP ise kazanma ihtimalinin bulunmadığı birçok bölgede AK Parti lehine jestler yapabilir.

Parti liderleri veya yöneticileri bu varsayımlara şiddetle karşı çıkacaklardır. Ancak "solda ittifak" rüzgarı, liderleri ve yöneticileri aşan "karşı ittifak" çabalarına zemin oluşturur, "Ankara Modeli" tüm Türkiye'ye yayılırsa kimse için sürpriz olmasın.

Kararı millet versin

Böyle bir tablo, hiçbir siyasi partinin gerçek gücünü ortaya koymayacaktır.

Eğer bölünmüşlüklerin "yapay" olduğunu düşünüyorsanız, o zaman seçimden seçime hatırlamak yerine aynı çatı altında bütünleşmek daha doğru bir yol değil midir?

Kişisel ikballerine gem vuramayanların seçime doğru aynı aile albümünde pişmiş kelle gibi sırıtarak poz vermeleri ve seçim sonrası birbirlerine veryansın etmeleri halkı aldatmak değil de nedir?

Süleyman Demirel'in Türk siyasetine armağanı (!) olan, Deniz Baykal'ın da siyasi ömrünün sonunda can havliyle sarıldığı ödünç oylarla siyaset yapma tekniğinin artık çöpe atılma zamanı gelmedi mi?

Bırakın su kendi mecrasında aksın. Unutmayın, vatandaşın kendini en özgür hissettiği alan, sandık başıdır. Orada gerekeni yapar.

Siz millete güvenirseniz, o da size güvenir. Siz bir adım yaklaşırsanız, o size iki adım gelir. Hele güvenini suistimal ederseniz tokatı yersiniz.

Unutmayasınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi