Alevi zirvesi -II-
Alevi zirvesi ne anlama geliyor’ başlıklı yazıda 6 Aralık Cumartesi günü Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleşen toplantıyı ele almıştık. Devam edelim.
Hatırlayacağınız gibi Başbakan Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Sait Yazıcıoğlu, İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ile birlikte Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan ve bazı Alevi önderleriyle önemli bir görüşme yaptı.
Tarafların açıklamalarına da yansıdığı gibi, toplantıyı bir seçim yatırımı olarak değerlendirmek mümkün değil. Aksine, Türkiye’nin hassas sorunlarından birisinde, son derece olgun ve kuşatıcı yaklaşımın öne çıktığını söyleyebiliriz.
* * *
Peki nedir Alevi meselesini bu kadar hassas kılan? Eğer seçim yatırımı gibi yaklaşımlar içermiyorsa, Dolmabahçe toplantısına nasıl gelindi?
Sürecin önemli isimlerinden AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, dün 24 ekranlarında Yaşar Taşkın Koç’a önemli değerlendirmeler yaptı. Bu konuşmadan yararlanarak sorunu ele almaya çalışalım.
Dünyadaki büyük güçlerin, eski deyimle Düvel-i Muazzama’nın Alevilere ilgisi geçtiğimiz yüzyılın başında artıyor. Zayıflayan Osmanlı topraklarında Ruslar, İngilizler, Anadolu’daki farklılıkları daha da keskinleştirmek için ciddi bir çaba sarfediyorlar. Hatta altınlar dağıtıp ‘Kayıp Hırıstiyanlar’ teorisiyle Alevileri yanlarına çekmeye çalışıyorlar; ama ummadıkları bir direnişle karşılaşıyorlar.
Tıpkı Kürt meselesinde olduğu gibi, burada da geçen yüzyıldan devraldığımız bir miras var.
* * *
Bugün de soruna ‘ilgi’ gösterenler hayli fazla.
Mesela Danimarka’da küçük bir Alevi topluluğu, devlete Aleviliği ‘ayrı bir din’ olarak resmen kabul ettiriyor.
Reha Çamuroğlu ilginç bir örnek daha veriyor. Almanya’da Alevi çocukları için hazırlanan 50-60 sayfalık din dersleri notunda ‘İslam’ ya bir kez geçiyor ya da hiç yok. Üstelik ülkedeki Sünni çocuklara din dersleri Türkçe verilirken, Aleviler Almanca ders alıyorlar. İki toplum arasında varolan farklılıklar daha da derinleştirilmeye çalışılıyor.
* * *
Asıl üzerinde durulması gereken vahim gelişme, Alevi vatandaşlarımız üzerinden yeni bir ‘etnik grup’ oluşturma çabası.
Böyle bir yaklaşım, varolan sorunları çok daha keskin ve başa çıkılması zor boyutlara taşıyabilir.
Ankara’da gerçekleşen Alevi mitingi, gerek verdiği mesajlar, gerekse meseleyi taşıdığı nokta itibarıyla bu yöndeki endişeleri artıran bir gelişmeydi.
* * *
Türkiye’de Alevilerin % 95’i kendilerini Müslüman olarak görüyor. Ancak sesi gür
çıkan ve lobisi olan % 5’lik kesim, özellikle Avrupa’da etkin olan yapının yönlendirmesiyle ‘Aleviliği İslam dışı göstermek’ için inanılmaz
bir çaba içinde.
Çamuroğlu, iyi organize olmuş bu lobinin çabalarını ‘Alevileri kendilerine yabancılaştırma’ olarak tanımlıyor. ‘Farklılıkları kabul etmek başka bir şey, yeni farklar, ayrılıklar oluşturmak çok başka bir şey’ diyor.
Bir nokta daha. Devlet ya da hükümet hangi talebi karşılamak için adım atsa, sorundan beslenen lobiler, ‘talebi deforme ederek’ işleri karıştırıyor. ‘Devletten maaş
alan dedeler düşkündür’ yaklaşımı, aynı anlayışın ürünü.
Şu günlerde önemli açılımlara imza atan CHP’ye de ciddi bir çağrıda bulunuyor Reha Çamuroğlu.
‘CHP Aleviliği İslam’ın içinde bir inanç olarak mı görüyor? Görüyorsa gereğini yapıyor mu?’
* * *
Şöyle bitirelim. Dolmabahçe toplantısı, meselenin nereye gidebileceğini öngören ciddi bir mutabakat arayışıydı.
Herkesin bu sürece katkısı gerekiyor. Geçmişte bazı sorunlar karşısında gösterilen ‘Bir şey olmaz’ yaklaşımının, bugün bize ne kadar pahalıya malolduğunu unutmayalım.