Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bush’a veda... ABD’den havuç, Irak’tan pabuç!

Bush’a veda... ABD’den havuç, Irak’tan pabuç!

Dün, Yayın Kurulu’nda haberler okunuyor... İlgili arkadaşımız, “televizyon ekranından altyazı geçer gibi” tek tek okuyor haberleri... Neymiş; Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı kapsamında emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün ifadesi alınmış!.. Veli Küçük, bir “askerî taktik” olan “en iyi savunma, taarruzdur” ilkesi gereği olsa gerek; “kendisini savunmak” yerine sürekli “saldırı” halindeymiş!.. “Hakim”e saldırmış, “savcı”ya saldırmış, “kendisini suçlayan herkese” saldırmış!... Kendisi “o kadar masum”(!) imiş ki; kendisinin yanında “süt” bile “kapkara” kalırmış!.. Hem “Ergenekon”a nasıl “terör örgütü” denilirmiş ki; bir kere Ergenekon, “Türk’ün kâbesi”(!) imiş!..
Dedim ya; ilgili arkadaş tek tek okuyor haberleri!.. Kimi “Haber Merkezimiz”den gelmiş, kimi “Ankara Büromuz”dan ve kimi de “ajans”lardan!..
Meselâ, “Ecevit’in mezarı taşınıyor”muş... CHP’li Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın girişimiyle, Ahlatlıbel Sosyal Tesisleri’nde mezar yeri ayrılmış!.. Biliyorsunuz, bu tesisler, “Cumhuriyet gazetesinin bedava dağıtıldığı tesisler”dir!..
Meselâ, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Okudan’ın evinde çıkan “300 bin dolar artı 200 bin Euro”nun, rektör tarafından daha önce “mal bildirim listesi”nde gösterildiği ifade edilmiş!..
Meselâ, korsanlar “Türk gemileri”ni hâlâ bırakmamış, pazarlık hâlâ sürüyormuş!..
Meselâ, Adalet Bakanı M.Ali Şahin, “af beklentisi” içinde olanlara seslenmiş ve demiş ki; “Gündemimizde af yok!.. Hiç kimse af beklemesin!”
Meselâ, “Meclis’te bütçe maratonu” başlıyormuş... Muhalefetin eleştirilerini Başbakan Tayyip Erdoğan cevaplayacakmış!..
Bunun gibi, nice haber...
İlgili arkadaş, okuyor da okuyor!..
HABERİN KRALI, PABUÇ HABERİ!
Ama benim aklım “o haber”de!..
Sanki dünyada “başka hiçbir şey” olmamış da, “sadece o olay” olmuş!.. Bu kadar heyecanlıyım!..
Dünyadaki saatlerin tamamı, sanki “o an” durmuş ve “tarihe tanıklık” ediyorlar!..
“Görüntü” hâlâ gözlerimin önünde!..
Bush oğlu Bush, sürpriz bir karar alıp “veda ziyareti” için Bağdat’ta!.. Biraz önce Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile görüşmüşler, daha sonra da “kürsü”ye geçip, “ortak açıklama” yapıyorlar!..
Bush oğlu Bush; Irak topraklarını “kan gölü”ne çevirdikleri, “yüzbinlerce insanı katlettikleri” ve “binlerce kadını kirlettikleri” yetmiyormuş gibi; “Savaş henüz bitmedi!.. Irak için, daha yapacak çok iş var” diyor!..
Aaa, o da ne?!?..
Tam o anda, salondan havalanan bir “pabuç” Bush’a doğru uçuşa geçiyor!..
Bush oğlu Bush’un “tam alnına” odaklanan “pabuç” bir “füze” edasıyla havada ilerlerken, Bush oğlu Bush, “beklenmedik bir refleks”le aşağıya eğiliyor ve “taarruz”dan kurtuluyor!..
Bu defa, “ikinci bir pabuç” havalanıyor salonun ortasından!..
“Birinci taarruz”u hasarsız atlatan Bush oğlu Bush; aynı “refleks”le ikinci saldırıyı da savuşturuyor!..
“47 numara” olan pabuç, maalesef Bush oğlu Bush’a değil, onun kafasının bir karış üzerinden geçip, duvara çarpıyor!..
Bana göre;
Irak’taki “El Bağdadiye Televizyonu muhabiri Muntasar El Zeydi”nin bu eylemi, “gün”ün değil, “hafta”nın veya “ay”ın değil, hatta “yıl”ın bile değil, “yılların eylemi”dir!..
“Yılların öfkesi”dir!..
Hele o söz!..
Birinci ayakkabıyı fırlatışta;
“Al sana veda öpücüğü, köpek!”
İkinci ayakkabıyı fırlatışta;
“Bu da dullar, yetimler ve Irak’ta öldürülenler için!”
Bu sözler, Bush’un şahsında ABD’ye, ABD’nin şahsında “emperyalist işgal”lere karşı söylenmiş “büyük bir nefret”in ifadeleridir!..
Muntasar El Zeydi, Kahramanmaraş’ta “işgalci düşman”a karşı “ilk kurşun”u sıkarak “kurtuluş meşalesi”ni yakan Sütçü İmam gibi belki “kurşun” sıkamadı ama fırlattığı o “bir çift pabuç” var ya, işte o pabuçlar, zaten devam eden “özgürlük mücadelesi”nin “sembol”leri olacaktır!..
HAVUCA KARŞI BİR ÇİFT PABUÇ!..
Hani, her zaman deriz ya;
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
Bana öyle geliyor ki;
O pabuçlar, “tarihin akışı”nı değiştirecek ve ABD için gerçekten de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!..
“Amerikan rüyası”nın sonunun geldiği, ABD’nin sadece “ekonomik” alanda değil, “nüfuz” olarak da çöktüğü; fırlatılan “pabuç”larla tescil edilmiştir!..
Ne diyordu Bush oğlu Bush;
Saddam, “kimyasal silah”(!)lar üretiyordu... Bunu “uydu”larla tesbit etmişler, “delil”lerle kanıtlamışlardı!..
Çünkü ABD, “Bağdat Meydanı”nda duvara yaslanmış bir Iraklı’nın içtiği sigaranın markasını bile bilebilecek kadar “teknolojik donanıma” sahiptir!..
İşte bu “teknolojik üstünlük” ile Saddam’ın “kitle imha silahları” ürettiğini tesbit etmişlerdi!..
O halde, “Saddam cezalandırılmalı”ydı!..
Evet, Saddam cezalandırılmalı, Irak’a “demokrasi” getirilmeli, Irak halkı da “özgürlük”lerine kavuşturulmalıydı!..
Kim getirecekti “özgürlük ve demokrasi”yi?..
Elbette, Bush oğlu Bush’un ABD’si!..
Sonra anlaşıldı ki;
Saddam’ın “kimyasal silah” ürettiği sadece ve sadece “palavra”dır!..
Ama, ne çare ki; bu gerekçeyle Irak toprakları “işgal” edilmiş, ülkede “talan ve tecavüz”ler başlamıştır!..
“Demokrasi ve özgürlük” vaadleri, sadece bir “havuç”tur!..
Peşinden “sopa”nın gösterildiği bir havuç!..
Peki ya o pabuç?..
Ayaktan çıkarılıp Bush’un kafasına fırlatılan o “pabuç”, Amerika’nın “havuç”una verilen en güzel cevaptır!..
Yani;
“Havuç”a karşı “pabuç!”
Çünkü Irak toprakları, ne “demokrasi”yi görmüştür, ne de “özgürlük”lerle tanışmıştır!..
Gördüğü tek şey;
“İşgal”dir, “yıkım”dır, “kan”dır, “gözyaşı”dır, “tecavüz”dür ve “sömürü”dür!..
Başka bir şey değil!..
BİZ OLSAYDIK, NE YAPARDIK?
Iraklı televizyon muhabiri Muntasar El Zeydi’nin fırlattığı pabuç, aslında “Amerikan vaadleri”ne de güzel bir cevaptır!..
Bu “pabuç”tan sadece Bush oğlu Bush değil; ülkeleri “işgal” eden, halklar üzerinde “devlet terörü” estiren herkes ders almalıdır!..
Bir defa daha görüldü ki;
Bu işler, “bindirilmiş tayfa”lara yaptırılan “göstermelik sevgi törenleri” ile olmuyor!..
Malûm; ABD askerleri Irak’a girerken, Irak halkı güya “çiçek”lerle karşılamıştı onları!..
Bu “yapmacık gösteri”den 5 yıl sonra, “çiçek”lerin yerini, Bush oğlu Bush’a “köpek” diye bağıran bir gazeteci almışsa, bu manzarayı Bush oğlu Bush da düşünmelidir, Barack H. Obama da!..
Herkes düşünmelidir!..
Biz “gazeteciler” de düşünmeliyiz!..
Sorgulamalıyız kendimizi!..
Acaba, “biz” ne yapardık?..
Iraklı televizyon muhabiri Muntasar El Zeydi gibi “işgalciye pabuç” mu fırlatırdık, yoksa “Amerikan yalakalığı” yapan “yalama” gazeteciler gibi, “özür” mü dilerdik?!?..
Gerçekten ne yapardık?..
Iraklı gazetecilerden “ABD yalakası” olan bazıları, “meslektaşları adına Bush’tan özür” dilemişler de, onun için soruyorum!..
İster “özür” dilesinler, isterse “ABD kıçı yalamaya” devam etsinler, atı alan Üsküdar’ı geçmiştir!..
Muntasar El Zeydi, tarihe geçmiştir!..
14 Aralık 2008 tarihi de, “Uluslararası Ayakkabı Fırlatma Günü” olarak herhalde tarihe geçecektir!..
BİR PABUÇ DEYİP GEÇMEYİN!
Söyleyecek söz çok...
Ama dedim ya;
Bu olay, bence “yılın olayı” değil, “yılların olayı”dır!..
“Alt tarafı bir pabuç” deyip geçmeyin!.. O, öyle bir “pabuç”tur ki, önünde Bush bile “eğilmek” zorunda kalmıştır!..
Bir pabuç karşısında eğilen Bush, hiç şüpheniz olmasın ki, “pabuçlar” karşısında “diz çökmeye” mecbur kalacaktır!..
Nitekim dün, birçok yerde “işgalci”lere karşı “pabuçlar fırlatılmaya” başlanmıştır!..
Pabuç, bunun için önemlidir!..
İstedim ki;
Duygularımı sizlerle paylaşayım!..
=========================
Mahalle baskısı zannederler!
Muhabirlerimiz, “içip içip birbirlerini vuruyorlar” başlıklı bir haber getirip de, Şişli’de bar işleten Engin Temel’in, geçtiğimiz hafta evinin önünde başından vurularak öldürülmesinin ardından, Şişli Elmadağ’da bulunan Kodes isimli barda önceki sabah saat 06.30 sıralarında kavga çıktığını, barda iki grup arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, kavganın aşırı alkol tükettiği belirlenen iki grup arasında, yanlarındaki kadınlara taciz edici şekilde bakıldığı iddiasıyla başladığını, bıçak, şişe ve cam parçaları kullanılarak büyüdüğünü belirtip, kavganın sonucunda 2 kişinin öldüğü, 2 kişinin de yaralandığını bildirince; espriyle karışık, “Böyle haberler yapmayın!” dedim...
Şaşırdılar... “Ortada 2 ölü, 2 yaralı varken de mi?” deyip, yüzüme baktılar!..
Yine, “yapmayın” dedim; “Bu tür haberler yapmayın!.. Kartel medyası, mahalle baskısı yaptığımızı filan zanneder!.. Bırakın, içsinler, vursunlar birbirlerini!..”
Ama, olmuyor işte... Onlar da bizim insanımız!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi