Davaları pazarlamak

Davaları pazarlamak

Fikir adamı, dava adamı olmak zordur. Çilelere, yokluklara,imkansızlıklara dayanmayı gerektirir.

Omuzlarınız size inanları taşıyacak kadar güçlü, sinirleriniz her türlü toslamayı kaldıracak kadar sağlam değilse, yanaşacak liman, yükünüzü boşaltacak zemin ararsınız.

Liderlik işte böyle zamanlarda belli olur.

Lider taşıdığı misyona herkesten çok inanandır.

Lider,omuzladığı davayı herkesten çok sakınan, üzerinde titreyendir.

Lider,herkesten dik, herkesten yürekli ve sabırlı olandır.

Siyaseti ticaret için yapar, kendinizi bir yerlere taşımanın aracı haline getirirseniz ilk durakta iner, arkanızdakileri bir ticaret metaı gibi pazarlamış olursunuz.

Türk siyaseti tüccar siyasetçi tipleriyle dolu.

Büyük, büyük laflar edip, küçük, küçük hesaplar peşinde koşan siyasetçilerle.

Bizde maalesef bu tipler partilerde daha çok revaç buluyor.

Birilerinin kan terleyerek verdiği mücadele bir bakıyorsunuz üç beş mirasyedi tarafından ona buna peşkeş çekilebiliyor.

Büyük dava edebiyatıyla yola çıkanların küçük hesaplarını nasıl ambalajladıkları zamanla ortaya çıkıyor.

Sonunda onca emeğe, onca çile’ye, onca kahıra yanıyorsunuz. Neyin mücadelesini verdik nereye pazarlandık diye üzülüyorsunuz.

Türk siyaseti bu suret-i haktan görünüp hasis menfaatlerinin peşinden koşan –satıcı- tiplerden kurtulmadıkça tabandaki insanlarımız daha çok hayal kırıklığına uğrar.

Müslümanlık satılıyor, ülkücülük satılıyor, alperen’lik iki üç tüccara yeni sermaye kazandırmak için satılıyor.

Benim davam mavam yok ben milletvekilliği peşlinden koşuyorum, ya da bu koltuğu ticari itibarım için kullanıyorum diyene saygı duyarım. Ama münafıklık yapıp gerçek niyetini gizleyen,peşinden gelenleri pazarlayanlardan hiç haz etmem.

Bir defa daha pazarlanıyoruz.

Geçmişte gençleri sisteme pazarlayanlar şimdi onun sağ ayağına pazarlıyorlar.

Pazarlananlar sesini yükseltmezse, pazarlayanlar elbette istediğini yapar.

Ne zamana kadar onun bunun saltanatına sermaye olacaksınız?

Ne zamana kadar üzerinizden ticaret yapılmasına müsaade edeceksiniz?

Ne zamana kadar, sırtınızda tivist oynayan davasız, gayesiz, muhterislere göz yumacaksınız?

Yoksa iyi pazarlar, iyi satışlar mı demeliyim.

Hadi alperenleri satıp önümüzdeki seçime birkaç koltuk kapalım. Ne güzel olur değil mi? Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünde ağlamakla sızlamakla dava adamı olunamıyor. Olunsaydı en iyi ağlayanlardan bir kadro kurar bir ağlama heyetiyle milletin önüne çıkardık. Artık ona gerek kalmadı, İşte şimdi buyurun Yazıcıoğlu’nun cenaze namazına.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi