Islak imza, TSK ve sorumlu davranmak!

Islak imza, TSK ve sorumlu davranmak!

Sonunda Genel kurmay başkanlığı da ıslak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu kabul etti. Bu kabul, ibresini Genel kurmay’a çevirip oradan aldıkları izlenime göre yazanlar veya düşünenler için de önemli bir balans ayarı oldu.

Haber Genel Kurmay’ın sitesinde yayınlanır yayınlanmaz bazı gazeteciler( mesela Mehmet Tezkan) aldatıldığımızı hissediyoruz demeye başladılar. Süreci baştan beri takip edenler aslında kimsenin kimseyi aldatmadığını göreceklerdir.

Aldatıldık diyenler kendi kendilerini aldattılar. Onca belgeye, silaha, telefon kaydına rağmen burunlarının ucundaki gerçeği görmek istemediler. Biraz da işlerine geliyordu. Çünkü çoğu geçmişte cuntacılara iş tutan, suç ortaklığı yapan insanlardı. Biraz da kendi akibetlerinden korktukları için inanmıyor gibi görünmeyi, karartma yapmayı tercih ettiler. Ama yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı.Emniyet kriminale, adli Tıp’a,Tübitak’a inanmayanlar Jandarma kriminale inanmak zorunda kaldılar.

  Demek ki askerin içinde de bu yasa dışı oluşumlardan haz etmeyen, cuntacıların TSK yı asli görevinin dışına çıkardığını düşünen ve ne pahasına olursa olsun doğrudan vaz geçmeyen bir kesim var. Aksi takdirde Jandarma kriminalden böyle bir raporun çıkması imkansızdı.Muhtemelen bu belge incelenmek üzere bu gazeteci taifesine verilseydi sahte der çıkarlardı. Hakikat duygusunu kaybetmiş olanlar için doğruya yanlış demek zor değil. Yıllarca zaten bunu yapmadılar mı? Okumaktan başka gayesi olmayan gencecik çocukları irticacı diye fişleyip öcü gibi göstermediler mi?

Üniversite kapılarında yeterince şiddet kullanmayan polisleri başörtülüleri az dövüyorlar diye tenkit etmediler mi? Lafa gelince de işkenceye karşı olduklarını, son derece hümanist olduklarını söylerler. Oysa onların kendilerinden başka kimseye sevgi ve sempatilerinin olmadığını yüzlerce defa bu toplum tecrübe ederek gördü.Hala köşelerinde öfkelerini, kinlerini kusan bir sürü yazar var. Danıştay’ın katsayı kararını alkışlayıp, Üniversite kapılarının imam hatiplere kapatılmasını teşvik eden içi nefret dolu gazeteci var.Toplumsal uzlaşmayı, sosyal barışı sabote eden de bunlar. İstiyorlar ki her dakika birilerinin canı yansın, birileri acı içinde inlesin.Topluma, işkence etmekten zevk alıyorlar.

Suç ortaklığı dedim, 40 civarında gazeteciye 28 Şubat cuntasının teşekkür belgesi gönderdiğini dün bazı gazeteler yazdılar.Cuntacılarla bir olup milletin boğazına yapışanların omuzlarında bu büyük günahın vebali ve hesap verme korkusu dururken Balyoz’a, Ergenekon’a inanmaları mümkün mü? Çünkü böyle bir şeye inanmak biz suç ortağıyız demekle eş anlamlıdır. Bunu da diyemezler. Sonuna kadar kendilerini müdafaa etmek için, balyoz’u, kafesi, millete ihanet planını da savunacaklar.

Bazı eleştirilere rağmen ben yine de Genel kurmay’ın tavrının dengeli olduğunu düşünüyorum. Bu kadar büyük bir dönüşümün sancısız olması beklenemez. İlker Başbuğ her şeye rağmen süreci baltalamaktan kaçındı. Hukukun işlemesine mani olmadı.TSK nın bu süreçten yıpranarak değil, güçlenerek çıkacağını düşündü. Ben de içindeki safraları temizleyen, ayrımcılığa son veren, mensuplarının sadece askerlik bilgisine bakan bir Ordu’nun bugünkünden daha güçlü olacağına inanıyorum. TSK'nın safralarını temizlemesi ile hem TSK hem de Türkiye kazanacaktır. Sürecin başarılı olmasını isteyen, tahrikçi, kışkırtıcı, kurumları direnmeye zorlayacak tavırlardan kaçınmalıdır. Bu ülke de, bu mecliste, bu Ordu’da bizimdir sonunda.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi