Kıbrıs'ta 28 Şubat dönemi

Demokratik rejimlerde din ve vicdan özgürlüğünün en temel hak olduğuna dikkat çeken eski Başbakan, yaşanan gelişmelerden hükümeti sorumlu tuttu. Kursların basılacağının önceden bilinmesine rağmen hükümeti bu duruma seyirci kalmakla suçlayan Soyer, polisin neden önlem almadığını sordu. Soyer, "Manzara karşısında çok üzülüyorum. Yaşanması doğru olmayan gelişmeler." dedi. Soyer, yaşanan gelişmeler sonrasında ilginç tespitler yaptı. Adadaki baskınların temelinin Türkiye'deki gelişmeler olduğunu ifade etti. Örnek olarak da katı uygulamaları ile hafızalarda yer edinen 28 Şubat sürecini gösteriyor. Yaşanan gelişmelerin temelinin o dönemlere dayandığını söyledi. Soyer şöyle devam etti: "Son olaylar, geçmiş dönemde Türkiye'de yaşanan gelişmelerin Kıbrıs'a yansımasıdır. Önümüzde bir 28 Şubat örneği var. Sürecin etkileri adaya da taşındı, başörtüsü yasağı getirildi. Din dersleri seçmeli yapıldı. Kıbrıs'ın bir daha o dönemlere götürülmek istenildiği, son gelişmelerde açıkça görülüyor." 

28 Şubat'ın katı uygulamalarına karşı çıktıkları için sol parti olmalarına rağmen şeriatçılıkla suçlandıklarını belirten Soyer, "İnanç ve düşünce özgürlüğü kapsamında insanlar istedikleri gibi yaşarlar, kimse buna karışamaz. Siyasiler de buna uygun zemin hazırlar. Bireyin inanç ve özgürlüğüne devletin ağırlığıyla çökerseniz siz demokrat olamayacağınız gibi katı uygulamaların sahibi olursunuz." sözlerini kullandı. Din konusunu adada kimsenin tam olarak bir yere oturtamadığını ifade eden Soyer, bunda Türkiye'de kendisini laik diye tanımlayanların etkisi olduğunu savundu. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun kurs baskınlarına el atması gerektiğini söyleyen eski Başbakan Soyer, sözlerini şöyle tamamladı: "Eroğlu'nun geçmiş dönemlerde özellikle Kur'an kurslarına yönelik birçok vaadi vardı. Yaşananlar ortadadır. Makamının sorumluluğu gereği bir çözüm sunması gerekiyor."