Çarpıcı iddia: Bölge halkı PKK’nın rehinesidir!
“PKK mutlaka ezilmelidir!” başlıklı yazısında Özcan Yeniçeri, Güneydoğu’dan gelen barış çağrılarının zayıf olmasını “PKK rehineliği”ne bağladı. İşte o çarpıcı yazı:
“Bir bakıyorsunuz Diyarbakır’dan altı yüz kırk dokuz STK “parmaklar tetikten çekilsin” bildirisi yayınlıyor. Barış ve kardeşlik istiyor. Bir de bakıyorsunuz İstanbul’da yazarlar, sanatçılar ve meslek kuruluşları, “Tek yol kaldı: Barış” adlı aynı anlama gelen bir bildiri yayınlıyor. Onlar da kanın dökülmemesini ve barışın gelmesini istiyor.
Bu durum Türkiye’de son günlerde barışın en büyük ihtiyaç haline geldiğinin işaretidir. Öyle ki önüne gelen barış çağrısı yapmak zorunda kalıyor. Barış talep edenler iyi de ediyorlar. Ancak barışın nasıl geleceğini söylemiyorlar ya da yanlış söylüyorlar. Bu nedenle de değişen bir şey olmuyor. Bildirilerin yayınlanmasının ardından PKK terör örgütü saldırıya geçiyor ve Türkiye de şehit üstüne şehit veriyor.
Herkes barış istiyor ama terör de ara vermeden mesaisine devam ediyor. Güneydoğu’dan gelen barış çağrılarının ürkek, utangaç ve çekingen olması da anlaşılır bir durumdur. Çünkü bölge halkı büyük ölçüde teröristlerin rehinesidir. Onlar bağımsız iradelerini ortaya koyacak durumda değiller. Ancak mümkün olanı yapabiliyorlar. Batıdan gelen barış ve çözüm çağrıları ise adeta PKK’ya teslim olun türünden söylemlerden ileriye gitmiyor.
Abant ve TESEV!
Bu bağlamda iyi niyetli olarak yapılan çağrıların yanı sıra kan döken terörü fırsat bilerek adeta Türkiye’nin teröre teslim olmasını talep eden sayısız platformlar türemiştir. Abant Platformu gibi, TESEV ekibi gibi - “Atatürk”, “Türk” ve “Türk Milleti” ile sorunu olanlar- var gücüyle meydana gelen olayları PKK terör örgütünün talepleri doğrultusunda istismar etmeye devam ediyorlar. PKK’nın aslında bir sonuç olduğu, sorunun “Kürt” ve “Ermeni” gerçeğinin inkâr edilmesinden ve haklarının verilmemesinden kaynaklandığını bilimsel (!) bir biçimde ortaya koyuyorlar. Bunlar PKK’nın suikast, katliam ve cinayetlerinin aslında masum bir hak arama faaliyeti olduğunu da dolaylı olarak savunmuş oluyorlar. Bütün bunları da liberal, çağdaş değerler, temel hak ve özgürlükler sorunu olarak pazarlıyorlar. Bu nedenle PKK’nın silahla yaptığını bu tür mahfiller de farklı yöntemlerle yapıyor. Hepsi de “milli devlet”i hedefe koyduklarından, TSK’yı da milli devletin muhafızı olarak kabul ettiklerinden var güçleriyle ona saldırıyorlar. Çünkü bu zevat, TSK aşılmadan Türkiye Cumhuriyeti milli devletinin dönüştürülemeyeceğinin farkındalar.
PKK ezilmelidir!
Bu çevreler açıkça söylemeseler de PKK’yı “Kürt Silahlı Kuvvetleri” olarak görmektedir. Bu yüzden de PKK’nın ezilmesini ve yok edilmesini istemiyorlar. Türkiye’yi “federasyon” talepleri doğrultusunda pazarlığa zorlayabilmek için PKK’nın bir koz olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorlar. Bu nedenle de PKK’nın yenilemez, Kandil’in de ulaşılamaz olduğu yalanını yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bunun kanıtı olarak yirmi altı yıldır TSK’nın PKK’yı yenememesini gösteriyorlar. Hâlbuki TSK, defalarca PKK’yı ezmiş, yok edilme noktasına getirmiştir. PKK’nın yok edilmesini engelleyen gerçekte dış bağlantılı gelişmeler ve iç siyasi kaygılar olmuştur.
PKK adlı terör örgütü var olduğu sürece Türkiye’ye barış ve huzur gelmeyecektir. PKK ile hiçbir şart altında yapılacak her hangi bir tür pazarlık da netice vermeyecektir. PKK mutlaka ezilmeli ve döktüğü kanın hesabını vermelidir. Bu işin başka yolu yoktur. (Yeniçağ)”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.