Kim bu Göçmen Dedesi?
Vakit yazarı Yener Dönmez'in yazısı:
Başımıza bir de “Göçmen Dedesi” çıktı
Yazı İşleri Müdürümüz Ahmet Karahasanoğlu’na 1 hakim tarafından 2 haftada 3 mahkumiyet kararı verildiğini biliyorsunuz.
Bunun üzerine vaktimin büyük bir bölümünü tarihte örneğine bir tek 90 yıl önce İstiklâl Mahkemesi’nde rastlanan bu konuya ayırdım…
Karahasanoğlu'nu mahkum eden sözkonusu mahkemeye, üç davadan ikisini “Etro” Siyaset Dedesi; diğerini de tutuklandığı günden bu yana hapis yüzü görmeyip, hastanelerde keyif çatan “Ergenekon’un altın kalplisi” Meşrik-i Azam açmış.
Verilen kararı incelediğimizde açıkça haber “yalan” ya da “iftira” denilemiyor.
Yani haberler yalanlanamıyor.
Ne deniliyor peki?
Haberin veriliş tarzı eleştiriliyor..Yani deniliyor ki, “Haber doğru ama bu tarzda haber yapamazsın.”
Bu kararını veren kim?
Hakim Kürşat Hamurcu.
Hamurcu, Ergenekon sanıklarıyla yakınlığı ile bilinen HSYK üyesi Ertosun'un yakın arkadaşı.
2 ay evvel, Ertosun’un Ankara Basın Mahkemesi’ne el attığını, buraya kendisine yakın bir isim olan Kürşat Hamurcu’yu getirmek için çalıştığını yazmıştım.
Aynen öyle oldu. Bu kritik göreve Hamurcu getirildi.
Ve böylelikle Ertosun’un göz göre göre kadrolaştığı belgelenmiş oldu.
******
Mahkumiyet kararını hangi hukuki kıstaslara dayanarak verdiğini sormak için Hamurcu'yu aradım dün. Konuşmak istemediğini söyledi, ben de saygıyla karşıladım.
Bunun üzerine Hamurcu'nun dostu HSYK üyesi Ertosun’u aradım.
Uzunca bir görüşme geçti aramızda.
Ali Suat Bey uzun uzadıya Hamurcu’yu övdü bana.
Savcılık döneminden tutun da Ceza ve Tevkif Evleri, İşyurtları Kurumu ve 25. Asliye dönemlerine kadar…
Hamurcu'nun yakın arkadaşı ve çok iyi bir hukukçu olduğunu söyledikten sonra ilginç birşey söyledi Ali Suat Bey.
Nerden icat ettiyse, “Valla Kadir Bey'in (Kadir Özbek) mezhebini sizin yazınızdan okudum ve bu zamana kadar Kadir Bey’e birkez olsun mezhebini sormamıştım” dedi.
Bunun üzerine “Sormanıza gerek yok! Birlikte çalıştığım arkadaşlarıma ben de mezheplerini sormam” cevabını verdim.
Mezheb konusunu açmışken, önemli bulduğum şu ifadeleri de kullandı Ali Suat Bey: “Beş dakikada ortaya çıkartabilirsin benim mezhebimi. Ama neyi değiştirirsin benim mezhebimi ortaya çıkarmakla. Ben Hıristiyan olsam, Yahudi olsam, Müslüman olsam ne olur? Önemli olan adaletli olmam değil mi? İnsan olmam değil mi?”
Ali Suat Bey'in bu söylediklerine hiçbir itirazımız yok! Amenna.
Çünkü, hukuk devletinde hukukçulara mezhebi sorulmaz. Ama “Yargıya bizimkileri değil de Refah ve MHP'lileri mi atasaydım” diyen Adalet Dedesi'nin sözlerini düşününce, mezheplerin hukuklaştırılmadığını, hukukun mezhepleştirildiğini görüyoruz maalesef.
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek de “Mezhepler değil önemli olan hukuk. Ben Aleviyim ama hukuktan ayrılmam” demişti bana. Ama bir diğer Adalet Dedesi’yle nasıl bir atama planı yaptıkları resmi kayıtlarla ortaya çıktı.
Keşke, Ali Suat Bey'in kamuoyu önünde dile getirdiği “önemli olan hukuk ve adalet” ilkesi, perde arkasında mezhepleştirilmese...
Ama mezheple bozmuş bunlar kafayı...
Benim mezhebim, senin mezhebin, onun mezhebi falan filan…
Ertosun’la hukuktan mezhebe doğru kayan görüşmemizden sonra tekrar Hamurcu’ya döndüm.
Hamurcu yine konuşmak istemedi ama benim “Ertosun’un bu konuda ki yorumu şöyle” demem üzerine anî bir şekilde görüşme talebimi kabul ederek, verdiği kararın hukuka uygun olduğunu iddia etti.
Malum kararı yani...
Oysa arkadaşı Ertosun bile “İfadesi alınmadan karar vermek hukuki değil” demişti...
İster istemez akıllara şu soru geliyor: İki gündür konuşmak istemeyen Hamurcu, Ertosun adını duyunca birden bire neden her şey değişti?
“5 dakikada tespit edebilirsin mezhebimi” diyor ya…
Gerçekten öyle…
Siyaset Dedesi’nden, Adalet Dedesi’nden, HSYK Dedesi’nden sonra yargıda başımıza bir de “Göçmen Dedesi” çıktı.
Hadi şimdi çık işin içinden çıkabilirsen!
Ah bu sihri, bu tılsımı bir çözebilsem…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.