Cemaatin farketmediği ajan

Cemaatin farketmediği ajan
Bu kadar güçlü, eli – kolu her yere uzanan bir cemaatin içine Jandarma İstihbarat Teşkilat’ı nasıl ajan sokabildi?

"CEMAATE BAK" CAMBAZLIĞIYLA YENİ DOLAPLAR PEŞİNDELER!

'DEVLETİ ELE GEÇİREN' CEMAAT YÜKSEL DİLSİZ'İ NASIL FARKETMEDİ?


Ergenekon’a yönelik operasyonları hatırlıyor musunuz? Hani sabahın erken saatlerinde televizyonun karşısında sakin sakin haberleri izlerken birdenbire “Son Dakika” yazısı belirir, ardından da birbirinden ünlü isimlerin evlerinde arama yapıldığı bilgisi ajanslara düşerdi. İşte öylesi günlerin birinde Bursa’da Yüksel Dilsiz adında bir isim yakalandı. Çevresine kendisini “JİTEM’de çalışan yüzbaşı” diye tanıtıyordu. Ergenekon’da yakalanan şöhretli isimlerin arasında Dilsiz ismi kimseye ilgi çekici gelmediği için arada kayboldu gitti. 

Oysa Dilsiz yaşadıkları ve yaptıklarıyla, roman kahramanı olabilecek renklilikte bir isimdi. Sizleri daha fazla merakta bırakmadan anlatayım; Dilsiz jandarmanın istihbarat yapma amacıyla Nurcuların arasına yerleştirdiği bir ajandı. Ancak sıradan bir ajan değildi. Rolünü o kadar iyi oynamıştı ki, Said – i Nursi’nin öğrencisi Mustafa Sungur’un en yakınına kadar sokulmuştu. İhlaslıydı, samimiydi, beş vakit namazına beş daha katar, Risale – i Nur derslerini hiç kaçırmazdı. Risalelere hakimiyeti oldukça iyiydi. Bu yüzden cemaat içinde de çeşitli sorumluluklar almıştı. İşte bu Dilsiz’in bir gün ajan olduğu anlaşıldı.

İstanbul’da, Sakarya’da, Çanakkale’de çeşitli görevler almıştı. Orada Nur cemaatine ait evlerde kalanlara ağabeylik yapıyordu. Evlerin günlük düzenini kontrol ediyor, geleni – gideni ağırlıyor, haftalık dersleri organize ediyordu. Dilsiz kendi anlatımına göre “vazifeli” olarak Bursa’ya gönderildi. Vazifeyi veren cemaatti. Burada Jandarma İstihbarat Teşkilatı’ndan (JİT) görevlilerle tanıştı. Bu görevliler Dilsiz’deki cevheri çabuk keşfetmiş olacaklar ki Dilsiz’i kısa bir süre sonra Bursa İl Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz’le tanıştırdılar. Bu Levent Ersöz yıllar sonra karşımıza Ergenekon sanığı olarak çıkacak Ersöz’den başkası değildi. Dilsiz bir müddet sonra da ücret karşılığı Levent Ersöz’le çalışmaya başladı. Önce Ersöz’ün bulunduğu şehirde, Bursa’da Nur talebelerine ait her şeyin bilgisini Ersöz’e verdi. Ardından da çevre illerin, Sakarya’nın, Kütahya’nın, Bilecik’in, Balıkesir’in ve Çanakkale’nin. Dilsiz’in çalışmaları Jandarma Genel Komutanlığı’nın da ilgisini çekmişti. Bu yüzden dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, Bursa’yı ziyaret etmiş, Dilsiz’le tanışmıştı. Eruygur hizmetlerinin karşılığı olarak Dilsiz’i alnından öpmüştü. Şener Eruygur’a göre “jandarma jandarma olalı irticai örgütlere karşı ilk defa böylesi bir çalışma yapıyordu.”

Dilsiz’in hizmetleri tabii ki bu kadarla kalmadı. Levent Ersöz, albaylıktan tuğgeneralliğe terfi edince Dilsiz de nakl – i mekan eyledi, Bursa’dan Ankara’ya taşındı. Şimdiki hedefi “Türkiye’de irticanın taktik resmini çıkarmaktı”. Bunun için Malatya’ya, Adıyaman’a gitti. Aczmendi lideri Müslüm Gündüz’ün yanında kaldı. Gündüz’ün konuşmalarını gizli kamera ile kaydetti. Ankara’da da Mustafa Sungur’u ziyaret için gelen milletvekillerinin fotoğraflarını çekerek Hürriyet’e servis etti. Başbakan’ın, bakanların, milletvekillerinin adreslerini, ev, iş, cep telefonlarını TBMM’ndeki bir yakını vasıtasıyla öğrendi. Jandarma istihbarata bu telefon numaralarını ulaştırdı.

Nur talebelerinin yanına gidip – gelen askeri öğrencileri, muvazzaf subayları tespit etti. Elazığ’da Kurdoğlu cemaatinin evlerine gidip, kaldı. Bu cemaatlerden aldığı bilgilerle gittiği illerdeki tüm tarikat ve cemaat mensuplarının kaldığı evleri, yurt ve okulları kayda geçirdi. Bu arada Yüksel Dilsiz kendi anlatımına göre jandarmadan sürekli para alıyordu.

Ancak Şener Eruygur’un yaptığı hazırlıklar boşa çıkınca önce Levent Ersöz tasfiye edildi. Tayin mevsimi olmayan bir zamanda sürgün gibi bir tayinle Ankara’dan gönderildi. Dilsiz de boşa çıktı. Eruygur ve Ersöz’ün bundan sonra yaşadıkları zaten kamuoyuna mâloldu. Dilsiz ise bir müddet daha jandarma istihbarat ile bağlantılarını sürdürdü. Ancak ifadesinde anlattığına göre bir müddet sonra çok yüksek meblağlı bir yolsuzluk olayına karıştığı için jandarma ile arası açıldı. Kendisine verilen kredi limiti çok yüksek bir karttan üçyüzelli milyar lirayı (şimdi üçyüzelli bin lira) çekip bir arkadaşına vermişti. Arkadaşı da bu parayı ödememişti.

Dilsiz jandarma ile bağlantısını en aza indirmişti. Gerçekte de jandarmanın Dilsiz’e artık eskisi kadar ihtiyacı kalmamıştı. Çünkü içindeki darbeci grup tasfiye olmuştu. Dilsiz farklı arayışlara girdi; gazetecilerle görüşmeye başladı. Elindeki bilgileri paraya dönüştürmenin derdine düştü. Bir taraftan da genç erkeklerle ilgileniyor, gençleri pahalı hediyelerle ağına düşürmeye çalışıyordu. Nihayet yolun sonuna geldi ve Bursa’da polis tarafından kıskıvrak yakalandı. Şimdi yargılanacağı günü bekliyor.

Bu uzun hikayeyi şunun için anlattım; Hanefi Avcı’nın yazdığı kitapla birlikte “Cemaat”in devleti ele geçirdiği, poliste, askeriyede, adliyede örgütlendiği iddiaları tekrar ısıtılıp gündeme getirildi. Acaba bu kadar güçlü, eli – kolu her yere uzanan bir cemaatin içine Jandarma İstihbarat Teşkilatı nasıl ajan sokabildi? Bu ajan nasıl, hiç kimseye sezdirmeden cemaatlerin ileri gelenleri arasına katıldı? Sorarım size her şeye gücü yeten bir cemaat buna niye izin versin ya da bu olayı zamanında fark edemesin? Böyle bir şey mümkün mü? Yoksa birileri yine “cemaate bak” cambazlığı içinde yeni yeni dolaplar mı çeviriyor? Doğrusu merak ettim.

Tuncay Opçin/Liberalses

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.