Sarıkız plânı hortladı!
2003 yılında hazırlanan, kod adı Sarıkız olan ve “AK Parti iktidarını devirmeyi” amaçlayan “darbe” plânı, yeniden sahneye konuldu... Sarıkız’ın “5 aşamalı plânı”ndan biri de “öğrencileri sokağa dökmek”ti... İstanbul’dan sonra dün de Ankara’da eylem yapan “öğrenci” kisveli provokatörler, “Sarıkız’ın piyonları” olduğu ihtimalini güçlendirdi.
ÖĞRENCİ DEĞİL, SARIKIZ’IN ÇOCUKLARI!
2003 yılında hazırlanan, daha sonra deşifre edilen “darbe plânı”nın arkasında “cuntacı paşalar” vardı... Şimdi, onların çoğu “Ergenekon”dan yargılanıyor... “Cuntacılar” deşifre olunca, devreye “Ergenekon avukatı CHP” ve “kartel medyası” ile “avukatlar” girdi... Zaten, “Sarıkız”ın amacı da buydu... Önce basın ele geçirilecek, sonra öğrenciler sokağa dökülecek ve “hükümet aleyhinde bir ortam hazırlanacak”tı!..
KAOS PLÂNLARINA DİKKAT!
“Maocu” bir ideolojiye sahip Genç-Sen adlı sendikanın İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirdiği, “CHP ve kartel medyası”nın da büyük destek verdiği eylemlerin, bir “öğrenci eylemi” değil, “1960 ve 1980 darbeleri öncesinde uygulanan kaos plânının bir parçası” olduğu ifade ediliyor. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu; “CHP 12 Eylül arayışında” derken, uzmanlar ve öğretim üyeleri; “Kaos plânlarına dikkat” uyarısında bulundular.
“CHP, 12 EYLÜL ARAYIŞINDA”
Bu arada, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle görüşmesini protesto eden öğrencilere yönelik polis müdahalesi, başta CHP olmak üzere laikçi kesim tarafından hükümete karşı kampanyaya dönüştürülmeye çalışılırken öğrenci protestolarının provoke edilmesinden endişe ediliyor. Memur Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, CHP’nin 12 Eylül öncesindeki gibi öğrenciler üzerinden toplumsal kutuplaşma çabası içinde olduğunu ifade ederek, “Ancak vatandaşımızın sağduyusu polisten çok daha ilerdedir. Bu projeler ülkemizde bir daha tutmaz” dedi.
Solcuların özgürlük anlayışında çifte standart içinde olduğunu kaydeden Gündoğdu, “Polisin bu olayda aşırıya gittiği açık. Ancak bu eylemi yapan Genç Sen ve arkasındaki mihrakların özgürlük talepleri konusundaki çifte standartlı tutumu da en az polisin kullandığı aşırı şiddet kadar kabul edilemez. Polis copu kendilerine yönelince özgürlük diye bağıran bu kişiler, başörtülülerin, İmam Hatiplilerin özgürlüğü söz konusu olduğunda polise alkış tutmuşlardır. Katılırsınız katılmazsınız; devletten özgürlük talebinde bulunanları ötekileştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Şimdi bu kişiler öncelikle kendi özeleştirilerini yapmalı. Medyada, dün polis turnike önünde başörtülülerin boğazını sıkarken ‘Başörtülüler polisi tahrik ediyor’ diyenler şimdi polise düşman kesiliyorlar” diye konuştu.
ÇELEBİ’DEN ÇELİŞKİLİ TAVIR
Polisle çatışan göstericileri destekleyen DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ise Genç Sen’in DİSK bünyesinde faaliyet gösteren bir oluşum olduğu için destek verdiklerini söyledi. Çelebi, “Biz ilkesel olarak özgürlüklerden yanayız. Başörtüsüne de karşı değiliz” dedi. Oysa Çelebi, başörtüsü ile ilgili tartışmalar konusunda daha önce yaptığı bir açıklamada, “Hak ve özgürlük konusu değil, halkın temel haklarını ortadan kaldıran düzenlemeleri gizlemek için kullanılan bir örtüdür” demişti.
FENDOĞLU: “KAOS PLANLARINA DİKKAT”
Başbakanlık İnsan Hakları eski Başkanı Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, geçmişte darbecilerin üniversite öğrencilerini kullanarak kendilerine zemin hazırladığını ifade ederek, “Hatırlanacağı üzere rahmetli Adnan Menderes hükümetine karşı yapılan darbe de bu şekilde başlamıştı. Yine deşifre olan Sarıkız darbe planında da, kaos ortamı oluşturmak için üniversite öğrencilerinin harekete geçirilmesinden söz edildiği ortaya çıkmıştı. Türkiye şu an dünyanın odağında bir ülke. Üniversite öğrencileri olası provokasyonlara karşı dikkatli olmalı. 1980 öncesinde sağ için vuruşanlar, sol için vuruşanlar cezaevinde bir araya geldi, kullanıldıklarını söylediler, itiraflarını kitaplarda yazdılar. Şiddet kendini ifade biçimi olamaz. İnsanların gönlüne barışçıl yollarla girilmeli” dedi.
PROF. AKTAY: “KARANLIK KOMPLOLARA YOL AÇILMAK İSTENİYOR”
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay da, öğrenci olaylarının geçmişte darbe ve karanlık komplolar için bir araç olarak kullanıldığına dikkat çekerek, “Öğrenci olayları siyaseti geliştiren değil, tahrip eden bir noktaya doğru götürülmek isteniyor. Bazı çevreler öğrencileri kullanarak karanlık komploların yolunu açmak istiyor. Polis de, masum öğrenciler de sinirlerine hakim olmalıdır. Özellikle polisin çok dikkatli olması gerekir. Zira istenen şey şiddet var görüntüsü oluşturmak. Bu oyuna gelinmemeli” diye konuştu.
DOÇ. DR. ÇAĞLAYAN: PROVOKASYONA DİKKAT
Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Çağlayan, üniversite öğrencilerinin 12 Eylül öncesinde de siyasi olaylara alet edildiğine dikkat çekerek, “Son günlerde özellikle İstanbul ve Ankara’da meydana gelen bu olaylar tesadüf mü değil mi, buna bakılmalı. Önümüzdeki kritik seçimler öncesi daha da artabilir. Arkasında kimler var, katılanların hepsi öğrenci mi, kimler organize ediyor, Emniyet bir provokasyon olup olmadığı konusunu araştırmalı” şeklinde konuştu.
PROF. HAKYEMEZ: TEPKİLER ÖLÇÜLÜ OLMALI
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Hakyemez ise şunları kaydetti: “Öğrenciler demokratik tepkilerini ortaya koyabilmelidir. Ancak bu tepkinin dozu kaçırılmamalıdır. Yumurta atmak demokratik tepki midir bu tartışılmalı. Bence buna bir sınır getirilmeli. Bir iki yumurta atılması kaldırılabilir, ancak söz konusu kişinin yumurta yağmuruna tutulması da demokratik tepki olarak görülemez. Ölçü iyi ayarlanmalı, tepkiler de makul ölçüde olmalı.”
KAYNAK: AKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.