O artık duble çürük
Konuyu ısrarlı yazılarıyla gündeme getiren Zaman Gazetesi yazarı Bülent Korucu bugün yayımlanan "Rapor sağlam, Ömer Bey çürük!" başlıklı köşe yazısında kamu vicdanına tercüman oldu;
Rapor sağlam, Ömer Bey çürük!
"Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun durumu nihayet netleşti. Elinde kapı gibi raporu var, kimse onu askere alamaz. Uğurlama merasimi yapmak için hazırlananların hevesi kursağında kalacak, 'en büyük asker bizim asker' tezahüratı başka Ömer'lere kaldı.
Şu anda silâh altındaki binlerce Ömer, sırasını bekleyen milyonlarca Faruk, daha önce bu vazifeyi yapmış oğullar, bilesiniz bu defter kapandı. Ve ey okur, yazılarımızın altına 'İnşallah gerçekten o hastalığa duçar olur.' türünden beddua muhtevalı mesajlar yazmayın. Anlamıyor musunuz; rapor sağlam, Ömer Bey hasta, hatta çürük. Bundan ötesi yok, koskoca Milli Savunma Bakanlığı'na güvenmeyip kime güveneceğiz?
Aslında şüphelerinizde haksız sayılmazsınız, olayın seyri kamu vicdanını rahatsız edecek izler barındırıyor. Mesela 'sağlam' raporunu veren emekli tabip Albay Osman Artuç'un iddiaları kafaları karıştırmaya devam edecek. Rapordaki yetkili imzanın sahibi, bazı nüshalara sonradan ve bilgisi dışında eklemeler yapıldığını ileri sürüyor. Bunun hukuktaki adı evrakta sahtecilik. Adı geçen konu, Milli Savunma bürokrasisinin değil, hukuk bölümünün görev alanına giriyor. 'Evraklar üzerinde kriminal inceleme yapıldı mı? İmza sahiplerinin tanıklığına başvuruldu mu?' soruları cevaplanmalı. Diyelim gazetecilerin 'notlar asıl nüshada yok, yazı karakterleri farklı bir el olduğunu gösteriyor' haberlerini kaale almadınız. Albaylıktan emekli bir doktorun sözleri duymazdan gelinmemeli. Büyük ihtimalle bu sorular askerî savcıların ve hukuk bürosunun aklına gelmiş ve gerekli incelemeyi yapmıştır. Ömer Bey'in eşinin Genelkurmay hukuk bürosunda görevli olması farklı muameleye yol açmamıştır. Eski rapor 20 yıl sonra nasıl gündeme geldiyse, bugünkü işlemler de bir gün ortaya döküldüğünde mahcup olmak var. Bakanlık açıklamasında "Milli Savunma Bakanlığı resmî kayıtlarında söz konusu sağlık raporu da dâhil, Eminağaoğlu ile ilgili mevcut evrakın asılları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, anılan raporun, hiçbir şüphe ve tereddüde yer kalmayacak şekilde doğru ve mevzuata uygun olduğu tespit edilmiştir." diyor. Eminağaoğlu, ilk çürük raporunda hastalık kod numarasının sehven yanlış yazıldığını ileri sürmüştü. Bakanlık, belgenin başındaki kodu esas alarak mı işlem yaptı, yoksa metinde geçen hastalığı mı? 'İnceledik, uygun' geçiştirmesi yerine Ömer Bey'in bile kabul ettiği yanlışlığa açıklık getirilmesi doğru olmaz mıydı?
Diğer kafa karıştıran nokta ise, hastane kapısında bir tuğgeneral tarafından karşılanması. Ömer Bey, Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne gelişinde ta bahçe kapısında GATA'da dekan temsilciliği, baştabip yardımcılığı yapmış Tuğgeneral Tahir Ünal tarafından karşılanmış. Askerlik muayenesi olanlar bilir, rutin uygulama bu değil. 'Karşılama merasimi kamuoyuna mesaj anlamı taşıyor mu? Kandıra ziyareti gibi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kurumsal tavrını mı gösteriyor?' sualleri zihinlerde yer ediyor. Bunların ötesinde tuğgeneral tarafından kapıda karşılanmış bir 'asker adayı'na verilen rapor şüphe oluşturmaz mı? Kurulda görev yapan daha düşük rütbeli doktorlar için baskı ve 'ihsas-ı rey' anlamı taşımaz mı? Ömer Bey teşekkür ziyaretine gitse veya sağlık sorunlarıyla ilgili uğrasa, bahçe kapısında değil isterse ilçe kapısında karşılansın. Bizi ilgilendirmez. Ama asker adayı olarak gittiğinde sarı çizmeli Mehmet ağa ile eşit muamele görmelidir.
Neyse hikâye benim için burada bitti. Gökten üç elma düştü, biri Ömer Bey'in vicdanına, biri ona rapor verip işleme koyanların vicdanına, üçüncüsü ise KAMU VİCDANI'na. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.