Ergenekon savcıları, 1 numaraya neden dokunmuyor?
Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasının tanığı Zihni Çakır, “Ergenekon’un bir numarasının emekli bir asker olduğunu savcıların da bildiğini tahmin ediyorum. Sadece hukuki bir süreç olduğu için, ellerinde yeterince hukuki done olmadığını tahmin ediyorum ya da yapının eğer soruşturmada Türkiye’nin bu kamburdan kurtulması amaçlanıyorsa, yapının tüm kollarına uzanmak için dokunulmadığını zannediyorum” dedi.
Çakır, PKK-Ergenekon ilişkisi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çakır, Ergenekon’un, PKK’ya taşeronluk yaptığını belirterek, “Dağlıca’ya bakın örneğin. Dağlıca, Türkiye’de Ergenekon yapısına moral motivasyon sağlayan bir eylemdi. Kim yapmış? PKK yapmış. Ergenekon, PKK’yı taşeron olarak kullanmış. Bu girift ilişkiyi çözmediğiniz sürece, PKK Terör Örgütü’nün eylemlerini bitirmek ve mücadele etmek istemeniz mümkün değil” dedi.
SORGULANAN YAPIDAKİ 1 NUMARAYI KİTAPLARIMDA KODLAYARAK VERDİM”
• Ergenekon’un 1 numarasıyla ilgili ifadeleriniz basında yer aldı...
O konu, Türkiye’de medyanın nasıl işlediğini, gazetecilik yapanların nasıl bir gazetecilik mantığına sahip olduklarını görmek açısından çok iyi oldu. Ben iddianameye monte edilen 1 numara tanımlamasını, 1997 yıllarında “Ergenekon’un Çöküşü 1” ve “Ergenekon’un Çöküşü-2”de anlattığım sürecin geldiği noktadaki ilk ayağında o yapıyı yönlendiren kişiyi tarif etmiştim. Bu benim savcılık ifademde çok açık ve nettir.
Bir kanadın bir numarasını tarif etmiştim. Ne yazık ki medya ‘İddianamede tek bir yerde 1 numara tanımı var... O da Zihni Çakır’ın ifadelerinde...’ diye kullanıp benim ifademi tam metin okumadan, bugünkü örgütlenmenin bir numarası noktasında kullanıp, bir de şuursuzca eleştirip, “Bu tanımdan 10 numara bile çıkmaz” diyerek kendi kendine prim yapmaya çalıştılar. Ben o dönemdeki o kesimin, Ergenekon’un bir kanadını olduğunu iddia ettiğim kesimin 1 numarasını tanımlamıştım.
• İsmi neydi?
Zaten tanımdan belli... İsim oradan da veriliyor... Ben o kişiyi tanımlamıştım ama birileri bunun üzerinden prim yapmak için Zihni Çakır’a saldırı planı yapmak için o tanımı bugünkü 1 numara olarak algıladılar veya algılamak istediler. Halbuki bugün sorgulanan yapıdaki 1 numarayı ben gerek Kod Adı Darbe’de, gerekse Ergenekon’un Çöküşü 2’de tanımladım ve kodlayarak verdim. Bugün savcının cesaret edemediği öne sürülen bir ismi ben yayınlayacak kadar aptal birisi değilim. Kodlayarak verdiğim halde hâlâ 1 numarayı o tanımdan yola çıkarak benim düşüncelerimi eleştirmiş olmaları, sadece benim üzerimden kendilerine prim yapmaktan başka bir şey değil. Bu şahısların Ergenekon soruşturmasının bugüne kadarki sürecinde, hangi noktada durduklarını görebilmek için Ergenekon soruşturmasında gizli tanık sıfatındaki şahısları ifşa etmelerine yönelik eylemlerini sorgulamak yeterli...
Şu ana kadar duymadım. Ama ben savcıların bildiğini tahmin ediyorum. Sadece hukuki bir süreç olduğu için, ellerinde yeterince hukuki done olmadığını tahmin ediyorum ya da yapının eğer soruşturmada Türkiye’nin bu kamburdan kurtulması amaçlanıyorsa, yapının tüm kollarına uzanmak için dokunulmadığını zannediyorum. Zaten öyle değilse, yapı lağvedilip yargı karşısına çıkarılmayacak ve sadece arındırılacak demektir. Susurluk’ta yaşanan benzeri bir süreç yaşanacak demektir.
• 1 numaranın ilk harfi...
Emekli bir asker... Kitaplarımda var, hem de 200 isim arasından seçmek durumunda değilsiniz...
• Şemdinli iddianamesinde, Jandarma eski Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt sorgulanmadan bu iş sonuçlanmaz deniliyor... İşin ilginç yanı bu ilk isim geçmesine rağmen, Fevzi Türkeri’nin ismi hiç geçmiyor... Hiçbir haberde geçmiyor...
Haberleri yapanlar daha net açıklamaz mı bunu?
• Gözaltına alınmanıza ve cezaevine konulmanıza neden olan kitap çalışmanıza gelelim... PKK ve derin devletin ilişkisi... Kitabınızda çarpıcı neler olacak?
Benim gözaltına alınışım ve 5 ay cezaevine konuluşum sürecini tetikleyen nedenlerden birisinin bu kitap çalışması olduğunu düşünüyorum.
Bu çalışmam ilginçtir, yeni yeni tartışılmaya başlanan Ergenekon (Derin Devlet) ile PKK ilişkisiyle ilgili çalışmaydı. Devletin bazı birimlerindeki üst düzey yetkililerin PKK’nın üst düzey insanlarıyla yapmış olduğu görüşmeler de dahil olmak üzere, bu kitapta PKK gafleti ve ihanetinin her noktası vardı. Devlet yöneticilerinin PKK konusundaki gaflet ve ihaneti belgeleriyle, tanıklarıyla her şeyiyle bu kitabın içeriğinde yer alıyordu. En azından planlama aşaması böyleydi. Uluslararası boyutu olan PKK terörüne lokal bir terör örgütüymüş gibi bakış açısı irdeleniyordu. PKK terörünün Ortadoğu’da daha çok Kuzey Irak bölgesinde Türkiye’nin etrafında şekillenen illegal ve kara paranın yönlendirilmesindeki rolü ve bu kara parayı paylaşan üst düzey kamu görevlilerinin ilişkileri, PKK’nın varlığının devamı için devletin nerelerde ne tür ihanetlere uğradığı...
Bugün Dağlıca baskını gibi... İlginçtir, bu tartışmalar birinci ağızlardan da yapılmaya başlandı. Zaten Ergenekon’u siz sorgularken, bu işin PKK ile ilgili boyutunu bir tarafa atamazsınız. Çünkü Ergenekon operasyonunda düğmeye basılmasının sebeplerinden birisi de budur. Devletin terörü bitirmek için, PKK ve Kuzey Irak’taki Kürt devletine yeni konseptte politika ürettiğini, bugün Ergenekon diye sorgulanan zihniyetin bu politikayla ters eylemler içerisinde olduğunu, çünkü PKK’dan beslendiğini biliyoruz. Siz bu ayağı sorgulamazsanız, kamuoyuna koyamazsanız, yine Ergenekon soruşturmasında ve derin devlet kamburunda eksik kalırsınız.
O dönem hazırlığını yapmış olduğum, ciddi anlamda hazırlığını tamamlama noktasına geldiğim çalışmada bugüne kadar günyüzüne çıkmamış birçok bilgi ve belgeye yer vermeyi planlıyordum. Bu anlamda bana yapılan hukuk garabetiyle belki yıldırılmak, susturulmak istenmiş olabilirim ama devletten ciddi destek görürsem, kamuoyu tarafından sahiplenileceğime kanaat getirirsem, bu çalışmayı tamamlamayı ve kamuoyuna sunmayı planlıyorum...
“KURUCULARINDAN BİRİ, KENDİ DEVLETİMİZİN ETKİN ELEMANI”
• PKK- devlet arasındaki girift ilişki en başından beri mi var?
PKK’nın kuruluşundan en şiddetli eylemlerin gerçekleştiği döneme kadar olaylarıyla, bilgileriyle ve belgeleriyle bu girift ilşki var. NATO’nun örgütlediği Gladyo tarzı yapının bir çalışması sonucu PKK’yı kuruyorsunuz. En etkin 3 kurucudan biri kendi devletinizin etkin bir elemanı... Böyle bir yapı oluşturuyorsunuz ve bu yapıyla savaşıyorsunuz. Savaş sırasında kimlere çıkar sağlıyorsunuz. Bu bölgeden Avrupa’ya akan uyuşturucu ziyaretinin baronlarına çıkar sağlıyorsunuz. Bu bölge üzerinden silah sanayii güçlü ülkelerin silah lobilerine çıkar sağlıyorsunuz. Bu bölge üzerinden Türkiye’nin Güneydoğu’sundaki yeraltı zenginliklerinin yerüstüne çıkarılması ve Türkiye’nin ekonomik gelişimine katkı sağlanmasının önüne geçiyorsunuz. Bu tarz lobilere hizmet ediyorsunuz. Doğal olarak NATO konseptinde kurulan Gladyo yapısıyla PKK’nın kuruluşunu, gelişmesini ve bugün devletle pazarlık haline gelmesini ayrı tutamazsınız. Bunu ayrı tuttuğunuz sürece de PKK’nın eylemlerinin ve tehdit boyutunun önüne geçemezsiniz. Terörle ve terörizmle mücadele etmiş olmazsınız, olamazsınız. Ama siz terör ve terörizmle mücadele etmek istiyorsanız, bu açılımlarını, PKK’nın bu ilişkilerini ve birinci muhatapla ülkenin en üst düzeyle olan ilişkilerini su yüzüne çıkarmak zorundasınız. Ben bu çalışmada kamuoyuna bu hizmeti sunmak istiyordum.
• PKK, bu ortadan kalkmadıysa dış destekten dolayı değil, iç destek yüzünden mi ayakta duruyor?..
Dış desteği istediğiniz kadar alın, siz evinizdeki hırsızı göndermek istemiyorsanız, istediğiniz kadar polise haber verin, o hırsız evinizde kalır. PKK da aynıdır. Siz devlet olarak PKK’yı bitirmek istemediğiniz sürece, dış destek size istediğiniz kadar gelsin, PKK’yı bitiremezsiniz. En basitini Dağlıca ve Aktütün’de gördük. Daha eylem öncesi eylemi yapacak terörist gruplarının her türlü iletişim bilgilerine sahip olduğunuz iddia ediliyor, her türlü eylem planlarına ulaşabildiğiniz öne sürülüyor ama o saldırılarla karşı karşıya kalıyorsunuz. O kadar şehit veriyorsunuz, o kadar adam kaçırılıyor. Ya da PKK ile Türkiye devleti arasında geçmişte yaşanan 1993 yanlış hatırlamıyorsam silah bırakma ve af sürecinde devletin üst kademeleri tarafından bir ilişki başlatılıyor ama 5 kilometredeki gezici timlere rağmen 33 tane eri şehit veriyorsunuz (Bunu, bizzat soruşturmayı yürüten Tuğg’den işittim). Bu; kabul edilemez. Bizim PKK’yı bitirmek istemeyişimizin en net göstergesidir aslında.
“ERGENEKON, PKK’YI TETİKÇİ OLARAK KULLANMIŞ”
• 28 yıl boyunca süren savaşta 35 bin evlat öldü. Kendi çocuklarımızın kafasına kendimiz mi sıktık?
Maalesef öyle algılanıyor gelişmeleri doğru okuyunca.
• Bu hiç sorgulanmadı...
Bu sorgulanmaya başladı. Ben belki onun için bu kadar rahat konuşuyorum. Bugün PKK ile çok yakın ilişki içinde olduğunu bildiğimiz kişiler, PKK’ya ters tepki göstererek bunu açıklamaya çalıştılar. Ne zaman? Ergenekon yargı karşısına çıkarıldıktan sonra... Çünkü kitapta yer vermeyi düşündüğüm konulardan birisi; PKK’ya yardım ettiği iddia edilen işadamlarından bazıları, bugün anlıyoruz ki, Ergenekon’da eylem bazında etkili isimlerin yönlendirdiği operasyonlar sonucu ortadan kaldırılmış. Şimdi o faili meçhul cinayetlere kurban giden isimleri araştırdığınız zaman, öldükleri süreçte PKK ile ters düştüklerini görüyorsunuz. Yani sadece Ergenekon PKK’yı tetikçi olarak kullanmamış, sindirme eyleminde kullanmamış. Aynı zamanda PKK da Ergenekon’un Türkiye’deki eylem kanadını kendisiyle ters düşen, (Örneğin uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir işadamı PKK’nın Avrupa’ya yapmış olduğu ticaret trafiğinin dışında bir rotadan ticaret yapınca ortadan kaldırılıyor. Nerede? Sapanca üçgeninde kaldırılıyor. Kim kaldırıyor? Ergenekon diye adlandırılan yapı... Bu kitapta yer alacak) Burada bakıyoruz ki; PKK ile Ergenekon içli dışlı...
Ergenekon, PKK’ya taşeronluk yapmış. Dağlıca’ya bakın örneğin. Dağlıca, Türkiye’de Ergenekon yapısına moral motivasyon sağlayan bir eylemdi. Kim yapmış? PKK yapmış. Ergenekon, PKK’yı taşeron olarak kullanmış. Bu girift ilişkiyi çözmediğiniz sürece PKK Terör Örgütü’nün eylemlerini bitirmek ve mücadele etmek istemeniz mümkün değil. Bu kitapta bunlar yer alacaktı.
• Peki, sınırötesi operasyonu neden yaptık o zaman? Milyonlarca dolar harcandı, 5 tane PKK’lı öldü...
Bunu devletin ve ilgili birimin kendisinin sorgulaması lazım. PKK Kandil’de kongre topluyor, siz kongrenin bilgilerini aylar önce alıyorsunuz. Canlı yayınlanıyor. Sizin sınırötesi operasyon yetkiniz var. Gidiyorsunuz o kadar alan bombalıyorsunuz ama ne hikmetse kongre halinde orayı bombalayamıyorsunuz. Elinizde yetki var mı? Var... Elinizde silah teçhizat kullanma yetkisi var mı? Var... Ama yapmıyorsunuz.
Bu hatayı sergileyenlerden, bu ülkeyi yöneten yürütmenin ve siyasi iktidarın hesap sorması lazım. Zaten siyasi iktidar, Türkiye’deki güvenlik kuvvetlerine hesap sorma noktasına girmediği sürece ne terörle mücadelede, ne de iç güvenlikte asayişi başarılı olma şansı yakalanabilir. Abdullah Öcalan tutuklandıktan sonra bir generale teklifi var, “PKK’yı tasfiye etmeyelim. Kuzey Irak da TSK’yı korusun” diyor. Bugün Ergenekon belgelerinde de var... Bugün Türkiye’nin devlet olarak geldiği nokta o.
• PKK’yı bahane ederek Kuzey Irak da sürekli inisiyatifi elinde mi tutuyor?
Şu anda yürütülmek istenen politika bu. Türkiye’de Ergenekon’a yol veren ve hoş gören yapılar, bugün Ergenekon’u sahiplenen yapılar, Abdullah Öcalan’sız bir PKK çözümü beklemiyorlar. Bu anlamda hem Barzani’yle ilişkili yeni açılımlar, hem Abdullah Öcalan’a yakın isimlerin beyanatlarından ortaya çıkan gerçek, devletin PKK ile mücadelede böyle bir konsepte girdiğini gösteriyor ki; bence üniter yapı için büyük tehdittir. Federal sisteme kadar gider. O anlamda önümüzdeki 5 yıl içerisinde Apo’nun özgürleştirilmesi bence çok sürpriz olmaz. Çünkü yeni açılım bu. Bu ne hikmetse, bugünkü siyasi iktidarla Ergenekon’un o kanadı aynı çizgiye gelmiş durumda... Acaba bir pazarlık yapıldı, bir noktada mı anlaşıldı? Ergenekon soruşturması üzerinde birtakım soru işaretleri var kafamda. Yeni seçilen mücadele yönteminde çözüm noktasında aynı çizgiye mi gelindi? Kitapta bütün bunları irdelemeyi düşündüm...
• Ordu üzerinde bir cenah, Türkiye üzerindeki etkinliğini kaybetmek istemediği için PKK’nın bitmesine engel oluyor ya da istemiyor, diyebilir miyiz?..
Böyle bir iddiayı TSK’nın geneli için öne sürmemiz mümkün değil ve kurumları bireylerin hata ve ihanetleriyle karalamanın doğru olmadığına inanan biriyim. Ama TSK’dan aldığı güçle kendisine ve kendisini görevlendirmiş odaklara hizmet etmeyi düşünenler, elbette ki bu anlayışla hareket ediyor. Siz bir yandan evlatlarınızı şehit vereceksiniz, bir yandan da savaştığınız örgüte yol vereceksiniz. Böyle bir mantık olamaz. Bulunduğu konumda bu devlete ve millete hizmetten ziyade belli odaklara hizmet amacını öncelik sayan kamu görevlileri ister TSK içinde olsun, ister siyasette olsun, ister istihbarat birimlerinde olsun, ister emniyet birimlerinde olsun... Bunu görev sayanlar, bu tür ihanetlerin ve gafletlerin içinde bulunuyorlar. Terörle mücadelede başarılı olunmamasının öncelikli sebebi budur. Yoksa siz ekonominin büyük oranda, bütçenin büyük oranını terörle mücadele anlamında Silahlı Kuvvetler’e ayırıyorsunuz ama her zaman 3-5 bin kişi dediğiniz terör grubuyla baş edemiyorsunuz. Bu, başlı başına bir komedidir.
KENAN KIRAN / MURAT ALAN - VAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.