FLAŞ: Genelkurmay Başkanı hakkında suç duyurusu

FLAŞ: Genelkurmay Başkanı hakkında suç duyurusu
İzmir Barosu'na üye Avukat Gültekin Avcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında 28 Şubat post-modern darbesini övdüğü gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Avukat Gültekin Avcı, Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusunda, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 16-17 Eylül tarihlerinde basın mensuplarına verdiği brifingde, 28 Şubat post-modern darbesi ile 27 Nisan e-muhtırasını öven açıklamalarda bulunduğunu ifade etti.

"Hiçbir Genelkurmay Başkanı, kahraman ordumuza suç işlettiremez" ifadelerini kullanan Avcı'nın Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede şu ifadeleri kullandı:

"Genelkurmay Başkanlığı tarafından 16 ve 17 Eylül 2008 tarihlerinde Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ve bir kısım basın mensupları katılımıyla toplantılar gerçekleştirilmiştir. Toplantılarda TSK’nin yeni dönem stratejileri ve toplumla iletişimi üzerine bir dizi açıklama ve hasbihaller tüm basın organlarında yer almıştır. Tüm basın organlarında yer alan ve kamuoyunda şaşkınlık ve polemik konusu olan Genelkurmay Başkanının açıklamalarında şu ifadeler göze çarpmaktadır:

'Evet, TSK 28 Şubat düşüncesinin, nedenlerinin arkasındadır. Çünkü o düşünce ve nedenler bugün değişmedi, yarın da değişmeyecek. O temeldir, zaten MGK bildirisinde hangi tedbirlerin neler olması, o sürece neden olan şeyler bellidir. Dolayısıyla biz elbette 28 Şubat düşüncesinin, çizgisinin arkasındayız. Bunda bir tereddüt yok. 28 Şubat sürecinde bazı uygulamalarda hatalar olmuş mudur? O ayrı bir konu. Onu bırakın, zaman değerlendirsin. O bizi ilgilendirmiyor. Bizim için önemli olan 28 Şubat sürecinin arkasındaki felsefe, düşünce... Bu sorunlar devam ettiği müddetçe bu konuların arkasında olmamız gayet tabidir…'

Keza Org. Yaşar Büyükanıt imzalı 27 Nisan E-Muhtırası için de “27 Nisan bildirisiyle ilgili söylediğimiz çok açık: 'Genelkurmay Başkanı, TSK’nin komutanıdır'… Anayasamızda TSK’nin komutanının Genelkurmay Başkanı olduğu açıkça ifade ediliyor. Bu şudur, Genelkurmay Başkanı'nın her türlü attığı adım, TSK adınadır. Bazen kişisel olarak değerlendiriliyor. Çok yanlış. Genelkurmay Başkanı eşittir TSK. Bu bildiri de TSK adına yayımlanmıştır.” Beyanlarında bulunmuştur.

Ülkemizdeki pozitif hukuk normlarına göre Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan’a bağlı bir kamu kuruluşudur. Statüsü, görev ve yetkileri, Anayasa’nın 117. maddesi ile 31.7.1970 tarih ve 1324 sayılı Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Ait Kanun’da tespit edilmiştir. Kanunun, görev, yetki ve sorumluluk başlıklı 2. maddesi aynen şöyledir: “Genelkurmay Başkanı, Silâhlı Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında; personel, istihbarat, harekât, teşkilât, eğitim, öğretim ve lojistik hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programlarını tespit eder.” Bu ve ilgili diğer kanunlarda açıkça belirtildiği üzere Genelkurmay Başkanının sivil toplumu ilgilendiren sosyal ve siyasal konulara müdahale ve bu konularda aktivite gösterme gibi bir yetki ve görevi bulunmamaktadır.

Anayasanın 2. maddesinde Türkiye’nin demokratik yapısı açıkça vurgulanmıştır. Demokratik sistem ise tabii olarak parlamentarizm ve millet iradesine dayanmaktadır. Ülkenin siyaseti, yönetimi ve istikbalinde özgür seçimlerle işbaşına gelen seçilmiş iradenin etkin olacağı, bu iradenin ancak kanun ve seçimlerle değiştirilebileceği açıktır. Uluslararası arenada yıllardır demokratikleşme ve üniversal hukuka adapte olma yolunda ülkemizin gayretleri sürerken yaşadığımız demokratik sistemi sabote eden pek çok askeri müdahale söz konusudur. 28 Şubat süreci de demokratik geleneğin lanetlediği, milletin yüz çevirdiği, hukuk ve demokrasinin katledildiği bir süreçtir. Zira Cumhuriyetin yapısının demokratik olduğu Anayasada belirtilmişken, komitacı ve illegal askeri işgüzarlıklarla, ‘koruma ve kollama sendromunun getirdiği durumdan vazife çıkarma patolojisiyle’ hukuku ve demokrasiyi kesintiye uğratmak, seçilmiş bir siyasal iktidarı tasfiye etmek ciddi bir suçtur. Zira demokratik hukuk sistemi kendisini koruyacak hukuki mevzuatı ve ilgili norm ve kuruluşları tesis etmiş durumdadır.

Takriben 11 yıl önce yaşadığımız 28 Şubat 1997 utancı, gerek yürürlükten kaldırılan 765 sayılı TCK.147 ve gerekse şu an yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK. 311 ve 312. maddelere göre açıkça suçtur ve faillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmektedir. Bu konunun soruşturulmamış olması veya yargılanmamış olması suç vasfını elbette ki ortadan kaldırmamaktadır. Genelkurmay Başkanı zikrettiğimiz açıklamalarında ülkenin istikbalini ve sistemin meşruiyetini demokratik hukuki kurumlara bırakmaktansa, böyle bir hengâmeyi gerektiğinde yine kendilerinin illegal bir müdahaleyle değerlendireceği izlenimini oluşturmuştur. Hâlbuki yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Genelkurmay Başkanlığının sisteme illegal bir şekilde müdahale etmek gibi bir görev ve yetkisi bulunmamaktadır.

Askeri darbe ve muhtıraların ciddi bir suç olduğu hususunda hiçbir hukuki otoritenin kuşkusu olamaz. Zira halen derdest bulunan ve dünya kamuoyunun yakinen takip ettiği Ergenekon davası ve bir yandan devam eden Ergenekon soruşturması da TCK.312’de tasrih edilen seçilmiş hükümetleri kısmen veya tamamen görev yapamaz hale getirmekle ilgilidir.

Hiçbir Genelkurmay Başkanının da kahraman ordumuza suç işlettirme gibi bir yetkisi olmadığı gibi böyle bir lüksü de olamaz. Ama yıllardır hukuk işletilemediği için bu tür kanun ihlalleri bir ‘teamül ve imtiyazlı bir statü’ halini almıştır.

Genelkurmay cihetiyle çoğu zaman bu tür kollama ve vesayet düşüncelerine istinad teşkil eden TSK İç Hizmet Kanunu 35. madde ise net bir şekilde Anayasaya aykırı olup, hukuki mazeret sadedinde hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır.

Avrupa Birliği müktesebatını kendi iç hukukunun bir parçası haline getiren ve AİHS’ne taraf olan bir Türkiye’de Genelkurmay Başkanının bu açıklamasının ülkemizin uluslararası platformlarda da itibarını ciddi şekilde sarstığı ortadadır.

Hal böyleyken aziz milletimizin gözünü kırpmadan can verdiği ocak olan ordumuzun başındaki Genelkurmay Başkanının, ciddi bir suç olan 28 Şubat illegal askeri müdahalesinin arkasında olduğunu deklare etmesi, üstelik hakikatte şahsi olan bu görüşünü TSK’nin görüşü olarak ilan etmesi ve bu müdahalenin haklılığını savunması, 5237 sayılı TCK.215 şümulünde suçu ve suçluyu övme mesabesinde olup kanun ahkâmını ve demokratik hukuk devleti prensibini ihlal etmektedir.

Demokratik hukuk devleti düşüncesi ancak, bu modeli sabote eden ve vesayete tabi tutan inisiyatifleri ve devlet adamlarını bu fiil ve tavırlarından dolayı soruşturmak ve gerektiğinde cezalandırmakla kemal bulabilir.

Türkiye’de hiçbir bürokratik aygıtın demokratik hukuk devleti modeli üstünde ve bu sisteme aykırı bir teamüle sahip olma statüsü olamaz. Kanunun suç saydığı fiil ve kişilerin övülmesi ve bunlara taraftar olunması cihetiyle; isabetli olarak vatana ve asker evlatlarımıza kasteden bölücü terör ve teröristbaşı taraftarlığı ve övücülüğü nasıl cezalandırılıyorsa, anayasal demokratik hukuk devleti prensibine aykırı illegal askeri müdahalelere tarafgirlik ve övücülük de aynı şekilde cezalandırılmalıdır.

Demokratikleşme sancılarını çok ağır bir şekilde yaşayan ve her askeri darbeyle başladığı noktaya geri dönmek zorunda kalan ülkemizde, Genelkurmay Başkanı seviyesinde yapılan bu talihsiz açıklamanın suç unsuru ihtiva ettiğini düşündüğümüzden;

Olayın Başsavcılığınızca soruşturularak şüpheli hakkında kamu davası açılmasını talep ederim."

habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.