İşte Yenerer'in Veli Küçük ile ilişkisi!
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Gazeteci Vedat Yenerer, evinde ele geçirilen top ve havan mermilerinin içerisine çiçek koyduğunu söyledi. Veli Küçük ile saygı ve sevgi çerçevesinde ilişkilerinin olduğunu ifade eden Yenerer, Ergenekon savcılarına "Bir de oturmuş sırıtıyorlar" şeklinde hakaret etti. Cezaevinden çıktığında basın kartını iptal ettireceğini söyleyen Yenerer, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ni kendisine sahip çıkmamakla suçladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında tutuklu sanık Vedat Yenerer savunmasını verdi. Yazılı savunmasında özgeçmişiyle ilgili bilgi veren Vedat Yenerer, 75 ülkeye gazeteci olarak seyahat ettiğini ve savaş muhabirliği yaptığını söyledi. Gözaltına alındığı gün evinin her tarafının polisler tarafından arandığını ifade eden Yenerer, "Ne arıyorsunuz?" diye sorduğunda polislerin "Senin gizli belgelerin nerede?" diye sorduklarını iddia etti. Kendisine gelen gizli belgeleri haber yaptığını söyleyen Yenerer, "Bunu onlara söyledim. Ayrıca ben dosya gazeteciliği yapmam." diye konuştu. "Kanlı kukla PKK" isimli kitabıyla ilgili Irak'taki PKK kamplarında Celal Talabani ile çektirdiği fotoğrafların orijinalini polislerin aldığını belirten Yenerer, "Polisler nedense Çeçenlerin efsanevi liderleri Şamil Basayev ve Aslan Maşhadov ile Grozni'de çekilmiş fotoğrafları, dünyanın en kanlı örgütlerinden Hamas lideri Şeyh Ahmet Yasin ile Gazze çektirdiğim fotoğrafı, Başbakan Erdoğan'ın dizinin dibine oturduğu Ortaçağ zihniyetindeki Gülbettin Hikmetyar gibi Afgan lideri ile çekilmiş fotoğrafımı almamışlardır." ifadelerini kullandı.
İş yerinde savaş bölgelerinden getirdiği ve içine çiçek koyduğunu söylediği dekor amaçlı boş top, havan ve bomba kovanlarına da polislerin altın bulmuş gibi sevinerek el koyduğunu iddia etti.
Bir televizyon programında gösterdiği tüfeğin polisler tarafından kendisine sorulduğunu belirten Yenerer, "2000 yılında Erbil şehrinde bir antika dükkanında 75 dolara satın almıştım. Habur gümrük kapısındaki polis ve gümrükçüler eski ve pas içinde olması nedeniyle dikkate almadılar. Tüfeği yasa dışı yoldan Türkiye'ye sokmadım. Tüfeğin annemin evinde olduğunu ben söyledim. Gidip aldılar, savcının talimatıyla kriminoloji raporu alındı. 1873 Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde yapılan Wendl marka silahın vahim nitelikte olduğu Savcı Nihat Taşkın tarafından bana söylendi. Vahim silah olarak kayda geçmek, hukuki iyi niyet ve ciddiyet ile bağdaşmaz. Kaldı ki söz konusu antika tüfeğin yiv ve setinin atışa müsait olmadığı da açıkça anlaşılacaktır. Ayrıca mermisi de yoktur." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ü bir asker olarak tanıdığını söyleyen Vedat Yenerer, "Sevgi ve saygı çerçevesinde bir ilişkimiz var. Toplam 3-5 kez yüz yüze geldik. Hepsi de gazetecilik ya da hal hatır sorma, kitabımla ilgili bilgi danışma şeklinde olmuştur. Hiçbir ortak işimiz yok. Başka hiçbir ortamda bir araya gelmedik." diye konuştu. Hiç kimsenin propagandasını yapmadığını söyleyen Yenerer, "Bugüne kadar hakkımda açılmış bir dava ya da şikayet de yoktur." dedi.
"BURADAN ÇIKTIĞIMDA BASIN KARTIMI İPTAL ETTİRECEĞİM"
Sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Zekeriya Öztürk, Ferid İlsever, Ümit Oğuztan ve Emin Gürses'i mesleği nedeniyle tanıdığını söyleyen Yenerer, sanık Oktay Yıldırım'ı hiç tanımadığını, sadece Gazeteci Altemur Kılıç tarafından sahibi olduğu sitede bir yazısının yayınlanmasının istendiğini ifade etti.
Yenerer, "Meclis'e kahramanlar da girsin" başlıklı yazısına ilişkin, "Meclis'te hırsız var, uyuşturucu baronu var, çifte tabanca ile gezen milletvekilleri var, Meclis'in yarısının suç kaydı var." iddiasında bulundu.
Hakkıda asılsız suçlamalarda bulunduklarını iddia ettiği Ergenekon savcılarının duruşmalara katıldığını hatırlatan Vedat Yenerer'in, "Bir de oturup sırıtıyorlar" şeklindeki sözleri dikkatlerden kaçmadı.
Yenerer savunmasının sonunda şu ifadelere yer verdi; "Devletin verdiği diplomaya ihanet etmedim, kalemimi satmadım. Kirli işlere girmedim, kimsenin adamı olmadım. İnsan haklarına hep saygılı oldum. Devletimin savcılarının bana saygısı yok. Hakkımdaki suçlamalar aldığım aile terbiyeme ters. Buradan çıktığımda basın kartımın iptal ettirmeyi düşünüyorum. Bana Gazeteciler Cemiyeti sahip çıkmadı. Hac vazifesini yerine getirmiş Müslüman biriyim. Herkesin dini kendine ama ben Müslüman'ım, kendimi esir olarak hissediyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.