Kuşatılan Gazze değil, Osmanlı!
Çağımızın Evliya Çelebisi olarak nitelendirilen FP eski Milletvekili Dr. Mehmet Sılay, bu sefer Cansuyu gönüllüsü olarak soykırıma maruz kalan Gazzelilerin yaralarına merhem olmak için Gazze’ye gitti. Gazze dönüşü ise bütün izlenimlerini Vakit ile paylaşan Sılay’ın ilk sözü, “Gazze değil, kuşatılan Osmanlı” oldu.
Siz araştırmacı bir yazarsınız. Ancak bir duyduk Cansuyu ekibi ile Gazze’desiniz... Nasıl oldu bu?
Son haftalarda haber programlarında ve televizyonlarda görüntüye gelen tablolar karşısında yerimde duramaz oldum. Sabah-akşam söz ve sohbetimizde konu sadece Gazze üzerine yoğunlaşmıştı. Ayrıca bu hunhar soykırımı ajanslar açıktan duyurmaya başlayınca her ülkede Amerika ve ortağı İsrail’e karşı nefret dolu eylemler çığ gibi artmaya başladı. ‘Neden ekranlara sıçrayan kan manşetleri kızartıyor da, yüzleri kızartmıyordu?’ İnsanların kimi Gazzeli kardeşleri için dua ediyor, kimi ise eylemlerde sokakları inletiyordu. Yüzümün kızarıklığı yüreğimi sarınca Cansuyu’na koştum. Ben de belki bir yaraya şifa olurum düşüncesiyle Cansuyu’nun Gazze yardım ekibi içinde yola çıktım. Elimizde Filistin Sağlık Bakanı Dr. Besim Naim’in bildirdiği acil ihtiyaç listesinde yer alan antibiyotik, analjezikler, tampon, sargı bezi ve komple serum setlerinden oluşan iki TIR dolusu, çoğu acil semptomatik ilaçları görevli personelle birlikte meydana yığıp, araçlara yerleştirdik. 1 Ocak sabahı ise tıbbi malzemeleri Gazze’ye yetiştirdik. Kardeşlerimize ve ilaç bekleyen yaralılara Türkiye’den bir yardım eli uzatmanın, onların derdine derman olmanın mutluluğunu yaşadık.
“MISIR, GAZZE’Yİ GÖZDEN ÇIKARMIŞ”
Mısır, İsrail ile işbirlikçilikle suçlanıyor. Sizin gözlemleriniz nedir?
Mısır resmi ideolojisinin Gazze’yi gözden çıkardığını gördüm. Arap Tabipler Birliği mensubu ve yöneticisi olan, bizleri karşılayan, otelde ziyaretimize gelen arkadaşlarımızdan biri tutuklanmıştı. Gece yarısına doğru bu sayının kırklara yükseldiğini öğrendik. Özellikle sosyal etkinliği olan, güçlü, teşkilatçı ve hatip gençler gözaltına alınıyordu. İsrail bombardımanıyla şehit sayısı artarken duyarlı halk, galeyana geliyor, izinsiz mitingler düzenleyerek Mısır ordusunun bu orantısız savaşa müdahale edip durdurmasını istiyordu. Gazze konusunda kılını kıpırdatmayan başkan Hüsnü Mübarek’in böyle hayırlı bir niyeti yoktu. Cuma günü bütün büyük camilerin ibadete kapalı olduğunu işitince de Mısır’da halka karşı yapılanan sistemin nasıl işlediğini görmüş oluyorduk. El Ezher Camii başta olmak üzere bütün büyük camiler Cuma namazı boyunca kapalı olacaktı. Önlerine asker bile dikilmişti. Küçük bir mahalle camiinde namazı eda ettik. Fakat Hz. Hüseyin, Muhammed Ali ve Fustat’taki Amr İbn’ul As camilerinde hutbelerde büyük heyecan yaşayan duyarlı Müslümanlar namaz sonrası yaptıkları gösteri sırasında sloganlar atmışlar. Cemaat arasında hazır bekleyen İstihbarat birimleri de hemen tutuklayıp merkezlere götürdüler.
“YÜZLERCE SAHİPSİZ AİLE VAR”
Gazze mülteci kamplarını görme imkanınız oldu mu?
Ürdün, Suriye ve Mısır mülteci kamplarını gezdik. 60 kilometrelik dar bir alan içindeki Gazze Şeridi’nde 12 mülteci kampı var. En çok tanınmışları Cibaliye, Şeyh Rıdvan, El Megazi, Deyrul Belah, Han Yunus, Rafah kampı ve Brezilya mahallesi. “Brezilya da nereden çıktı” diye soranlar olabilir. Brezilya, Filistin kökenli bir kabilenin adıdır. Nice gün görmüş varlıklı aileler şimdi mülteci kamplarının daracık sokaklarında ve 60 metrekarelik evlerde yaşıyorlar. Okullar, camiler, sosyal tesisler ve pazaryerleri var. Kamp alt yapıları arızalı... Patlayan su boruları ve kanalizasyonun birbirine karışması sebebiyle kamplarda bağırsak hastalıkları yaygın... Halk tarım ve balıkçılıkla geçimini sağlıyordu. Ambargoyla birlikte İsrail muhripleri balıkçı teknelerinin denize açılmasına izin vermiyor. Gazze’de işsizlik oranı yüzde 40. Mülteciler arasında, İsrail saldırılarında şehit düşen veya tutuklandıkları için süresiz hapis yatanlar çoğunlukta. Bir ailenin geçimini temin etmesi beklenen erişkinler devre dışı bırakıldığı için sahipsiz aileler yüzlerce.
“RAFAH SINIR KAPISINI İSRAİL KAMERAYLA İZLİYOR”
Gıda ve ilaç yardımına koşan insani yardım kuruluşları, İsrail’in “teröre yardımcı oldukları” ithamı üzerine Mısır’a ait olan ve Gazze halkının yegane soluk borusu konumunda olan Rafah sınır kapısını kameralarla anında kontrol etmektedir. Bu kapıya gelip dayandık. Evrakları ve içeri girebilmek umuduyla pasaportlarımızı da verdik. Türkiye’nin hemen bütün İnsani yardım vakıfları ve yardım dernekleri Mısır’ın egemen olduğu Rafah kapısına gelip dayanmıştı. İzin verilen yük araçları içeriye doğru süzülüyor, sonra kapı hemen geri kapanıyordu. İsrail’in ördüğü utanç duvarları dışına tonlarca bomba bırakılıyor. Patlamadan sonra bulunduğumuz zemin titriyor. Bombardımandan sonra Rafah sınır kapıları birden açılıyor ve El Ariş’le İsmailiye istikametine doğru içindeki yaralıyı ulaştırmak için fırlayan ambulanslar kapıda beliriyor. İçeride İsrail’in uzaktan fırlattığı uranyum içeren fosfor bombaları yaraladığı büyük-küçük hemen her insanı bütün tıbbi çabalara rağmen öldürüyor.
Gazze sokaklarında mücahidler ile Siyonistler arasında çatışma var mı?
Siyonistler omuz omuza çarpışmıyor. Çarpışacak ne inançları ne de cesaretleri var. Gazze Şeridi’ni havadan ve denizden bombardıman altına aldığı halde, hâlâ ilk hedefine ulaşamadı. Gazze’de sokak çatışmalarına girmeyen Siyonistler, uzaktan attığı bombalarla çocukları ve silahsız kadın ve savunmasız yaşlıları katlediyor.
TEKNOLOJİK VE AĞIR SİLAHLARI TEKBİRLERLE KARŞILIYORLAR
Hastaneler çok zor durumda... Tıbbi cihazlar yetersiz; elektrik ve su yok. Halk aç, her an şehit olmayı bekliyor ve zalimin son teknolojik silahlarına tekbirler ve el yapımı silahlarla karşılık veriyorlar.
Şimdi ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye ne yapmalı?
Öncelikle Gazzelilerin gözünün kulağının bizde olduğunu unutmayalım. Yaptığımız sohbetlerde; “Biz Osmanlı’nın torunlarıyız. Sizden başka çaremiz yok. Yanımızda olun ve duanızı eksik etmeyin” diyorlar ve yardımlarınızdan ötürü sizlere dualar ediyorlar. Biz de onların yanında olduğumuzu eylemlerimizle, dualarımızla, yardımlarımızla göstermeliyiz. Hugo Chavez gibi elçimizi Tel-Aviv’den çekmeli ve İsrail Büyükelçisini sınır dışı etmeliyiz. İsrail karşısında kararlı bir güç yok. Türkiye bu boşluğu doldurabilir. Yaptırımlar İsrail’i köşeye sıkıştıracaktır.
Aslan Değirmenci
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.