Türkiye için yeni tarihi dönemeç: 24 Haziran!
Bugün demokrasiye ilk adım atılmasının üzerinden tam 68 yıl geçti. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle başlayan ilk demokrasi tecrübesinin kısa sürmesi ve arkasından yaşananları düşününce, bugün yapılmaya çalışılan sistem değişiminin anlamını kavramak daha kolay olacaktır.
“Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki engelleri aşmak elbette çok zor olmuştur. O ilk adımı atan rahmetli Başbakan Menderes ve arkadaşlarının başlarına gelenler, 1950 baharının kısa sürmesi tesadüfi değildir. Türkiye’deki yüz yıllık ‘bürokratik tahakküm geleneği’ iktidarını kaybetmemek, devlet üzerinden toplumu biçimlendirme iddiasından vazgeçmemek için her türlü yola başvurmaktan çekinmediğini muhtelif aralıklarla ortaya koymuştur.”
Mesele, elbette sorun sadece CHP-DP ekseninde ele alınacak sınırlı bir olay değildir. İşin esasında yatan çelişki, toplum ve devlet arasında yapılaşmış olan ilişki biçiminde toplanmaktadır. Toplumu, müdahale edilebilir, şekillendirilebilir, istenilen kalıba sokulabilir bir ‘nesne’ olarak gören ideolojik anlayışın, bu anti-demokratik tutumun temellerinde yatan bir zihniyet vardır.
TARİH DEĞİŞİR
Burada birkaç önemli husustan bahsedilebilir.
Bunlardan ilki, pozitivist toplum görüşünün 19. yüzyıldan itibaren ‘resmi toplum anlayışı’ haline gelmesidir. Yakın zamanlara kadar eğitim siteminde tartışılmadan benimsenen bu kaba-saba toplum anlayışının, ‘insan özgürlüğünü’ yok sayan otoriteryan bir davranış biçimini ürettiğinin üzerinde fazla durulmamıştır. Toplumu biçimlendirilecek bir nesne olarak kabul eden, bu yüzden devletin bu müdahaleyi yapabilecek en uygun, gerçek özne olduğu varsayımına dayanan bu ideolojik tutumun, devletle özdeşleşen bir zümreyi kutsayarak, onun egemenliğine korumak üzere demokrasiye karşı tavır alması elbette tesadüfi bir olay değildir.
İkinci önemli mesele, zaman zaman vurguladığım gibi imparatorluk sürecinde bürokrasinin giderek ‘politik bir güç merkezi’ haline gelmesi ve başta Sultan olmak üzere devletin bütün kurumsal yapısı üzerinde hâkimiyet alanını genişletmesidir.
“Şüphesiz üzerinde durulması gereken esas mesele, imparatorluktan cumhuriyete kadar tarihsel olarak bu toprakların bünyesinde önemli zenginliklere sahip olan bütün sivil birikimin, nasıl olup da bu bürokratik zihniyetin karşısında etkisiz hale geldiği, toplumsal varlığını siyasala yansıtmakta karşılaştığı sorunlardır.”
14 MAYIS’TAN 24 HAZİRAN’A
İşte bütün bunlara rağmen, 14 Mayıs 1950’de atılan adım önemlidir daha önemlisi ise bu adımın toplumsal bakımından sahiplenilmiş olmasıdır. Menderes ve arkadaşlarının attığı ilk adıma karşı gösterilen tahammülsüzlük, ortaya konulan hunharca yaklaşıma rağmen bugün demokratikleşme sürecinde teslimiyetçi bir tavır takınılmamış, inatla yürümeye devam edilmişse, bu bazı önemli faktörlerin tarih sahnesine çıktığına, bazı toplumsal gelişmenin yaşandığına işaret eder.
Bu gelişmeler arasında en önemlisi, sivil güçlerin devletten gelen baskılara rağmen siyasal varlık olarak kendilerini ifade etmesidir ki, bunun son göstergesi 15 Temmuz darbe girişiminin sivil güçler tarafından mağlup edilmiş olmasıdır. Diğer önemli faktör, demokrasinin sadece bir siyasal rejim meselesi olarak görülmeyerek sivil toplumun kendi varlığıyla onu özdeşleştirmesidir. Şüphe yok ki bütün baskı ve tehditlere rağmen, demokratikleşme yönündeki reformları sürdürecek, demokratikleşme sürecinin devamını sağlayacak, bu yolda ileriye doğru yürümek için kararlı bir siyasi kadronun mevcudiyeti olmadan hiçbir şey mümkün olmayacaktı.
“Bugün Menderes ve arkadaşlarının attığı ilk adımdan sonra yeni bir dönemeçteyiz, sistem değişimi bu yolun üstündeki son engellerin kaldırılması için 24 Haziran Seçimleri de, tıpkı 14 Mayıs 1950 gibi tarihi bir önem taşımaktadır.”
Bilgileri Vedat Bilgin Akşam Gazetesi'ndeki, köşesinde paylaştı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.