Celal Bayar'ın kızı: O binbaşı kolyemi ısırdı

Celal Bayar'ın kızı: O binbaşı kolyemi ısırdı
Celal Bayar’ın kızı o günleri Vakit’e anlattı: 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, 27 Mayıs’ın ilk günü ve daha sonraki süreçte Bayar ailesinin yaşadıklarını arkadaşımız Ali Eyvaz’a anlattı.

27 Mayıs 1960 günü sabaha karşı Çankaya Köşkü içinde gezen tankların paletlerinden çıkan madeni sesle uyandığını belirten 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar Gürsoy, Köşk’ün bir anda askerle dolmasına ve babasının götürülüşüne şahit oldu. Annesi, 3 kızı ve ninesiyle birlikte Köşk'ten alınıp Çeşme'deki yazlıkta asker muhasarası altında kaldıkları dört buçuk aylık “zorunlu ikamet” günlerini yaşadı. 88 yaşındaki Nilüfer Bayar Gürsoy, cumhuriyet tarihinin en kanlı askeri darbesi olan 27 Mayıs'ın yıldönümünde, yaşadıklarını Vakit’e anlattı. 

“ATATÜRK’ÜN ESKİ EVİNİN KAPISINDA TANK DURUYORDU”
Nilüfer Bayar Görsoy'un darbenin ilk saatleri ve ilk günlerine ilişkin anlattığı dikkat çeken çok çarpıcı anekdotlar şunlar: “Atatürk'ün eski evinin kapısı önünde namlusu bize çevrili tank duruyordu. 26 Mayıs 1960 akşamı erken yattım, sabaha karşı (27 Mayıs sabahı) omzuma değen bir el uyandırdı. Benim uyanmamla beraber ilk idrak ettiğim şey uykumda kim bilir ne kadar zamandır duymakta olduğum şuur altıma yerleşmiş bir ses, tank sesi oldu. Bu madeni sesin ne olduğunu anlamak için pencereye koştuğumda oda penceremizin dibinde, Atatürk'ün eski evinin kapısı önünde duran tankı gördüm. Namlusu bize çevrikti.” 

“KOLUMDAN TUTUP GERİYE FIRLATTILAR” 
“Giriş holü doluydu. Kalabalığı yarıp babama (Celal Bayar) yaklaşmak istediğim zaman birisi kolumdan tutup geriye fırlattı. Derece farkı ile bundan sonra karşılaşacağımız kaba hareketlerin ilkiydi bu. Kalabalığın içinde babamı görememiştim... Başı kasketli, çatık çehreli bir subay (Sıtkı Ulay) 'Babanızı Harbiye'ye götürdük' dedi. 'Bu hareketleri nasıl izah ediyorsunuz Beyefendi?' diye sordum. 'Radyo dinlemediniz mi' diye cevap verdi.” 

“BİNBAŞI KOLYEMİ ISIRDI” 
“Binbaşı Fuat Üstün aynı zamanda eşyalarımızı tespitle görevlendirilmişti... Fuat Üstün'ün 'hakiki mi' diye çekmecemden çıkardığı 'yalancı' inci kolyeyi ısırması, elimde tuttuğum boncuklu anahtarlığımı çekip alarak tetkik etmesi, eşya tespitinin garibime giden teferruatındandı.” 

“EV TUTMAMIZ ENGELLENDİ”
“Kiralık ev için bir iki yerden müsbet cevap geldiği halde sonradan vazgeçtiklerini söylediler. Sebebini aylar sonra öğrendik: Arkadan gelip evlerini bize vermemeleri için baskı yapıyorlarmış... 'Ankara'da oturtmazlar, İstanbul'da da örfi idari var, belki Çeşme'de oturmalarına müsaade ederler' denmiş.” 

“BAVULDA DON VAR ÇORAP VAR”
“Çeşme'ye giderken (asker gözetiminde zorunlu ikamet için) bavullarımız bir bir açıldı, bakıldı. Bundan üç buçuk yaşındaki küçük kızım Bilge'nin elindeki çanta bile masun kalmadı. 'Ne var içinde aç bakalım' dedikleri zaman Bilge ciddiyetle: 'Don var, çorap var' dedi... Bizim (Çankaya Köşkü'nden) böylesine bir çıkışımızdan sonra, oraya kim girerse, artık huzur bulamayacağını hissediyordum. Otomobil hareket ederken gözüm
parktaki tank izlerine takıldı. Atatürk'ün köşkü yara almıştı.” 

“MAKİNELİ TÜFEKLER ÇOCUKLARIMA ÇEVRİLİYDİ”
Gürsoy, Çeşme’de geçirdikleri 4 ayla ilgili olarak da şunları anlattı: “4 Haziran'dan (1960) Yassıada mahkemelerinin başladığı 14 Ekim tarihine kadar Çeşme'de dört buçuk ay kadar tam bir menfa hayatı sürecektik. Bir teğmen, başçavuş ve 18 erden meydana gelen birlik devamlı evin etrafında vazifeli bulunacak; eve giren çıkan kontrol edilerek, sırasında hapishanedekilerin sahip olduğu asgari hürriyetlerden bile mahrum bırakılarak, dışarı ile irtibatımız tamamen kesilecekti. Çocuklara; denize girmeye müsaade ettikleri zaman bile iskelede makineli tüfekler bulunacak, bunların namluları denizde yüzen çocuklarıma çevrilecekti.”

***

27 Mayıs’ta ordu solculaştırıldı

DP’nin Genel Başkanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edildiği 27 Mayıs 1960 darbesinde, önce demokrasi sonra ordu tasfiye edildi. Binlerce askerin ordu ile ilişkisinin kesilirken, tasfiye işleminde solculara ise hiç dokunulmaması dikkat çekti

Bugün Cumhuriyet tarihinin en kara sayfalarından birinin yaşandığı gün. On yıl Başbakanlık yapmış Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam edilmeleriyle sonuçlanan 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin yıldönümünde, halen Türkiye darbe teşebbüslerini, askeri ve sivil kurumlar içinde yuvalanmış çeteleri konuşuyor, bu hususta yargı süreçleri devam ediyor. 

BOZULAN EMİR KOMUTAYI İSMET PAŞA BİLE DÜZELTEMEDİ
Başbakan ve iki bakanın idam edilmesinden başka, 27 Mayıs askeri darbesinin bir başka büyük tahribatı da ordunun içinde yaşandı. Emir komuta zincirinin dışında yapılan darbe sonucu, ast-üst ilişkileri tamamen ortadan kalktı. Daha sonra İsmet Paşa’nın da itiraf edeceği şekilde emir-komuta zincirinin bozulmasıyla birlikte 27 Mayıs’tan birkaç yıl sonra iki ayrı darbe girişimi daha yaşandı. Binlerce askerin orduyla ilişiği kesildi. 

7 BİN 200 ASKER EMEKLİYE SEVK EDİLDİ 
Darbenin ardından, Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere çok kısa sürede 7 bin 200 asker emekliye sevk edildi. 27 Mayıs’tan hemen sonra, 3 Haziran'da Genelkurmay Başkanlığı'na getirilen Orgeneral Ragıp Gümüşpala, 4 Ağustos'ta emekliye sevk edildi. Ayrıca Millî Savunma Yüksek Kurul Genel Sekreteri Vedat Garan, Yüksek Askerî Şûra üyeleri Fazıl Bilge, Eşref Manas (Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası üyesi) ve Canip İskilipligil de emekliye sevk edilen generaller arasında yer aldı. 

ORDUNUN İÇİ BOŞALTILDI 
Emekliye sevk edilen 7 bin 200 subay, generallerin yüzde 90'ına, albayların yüzde 75'ine, yarbayların yüzde 50'sine, binbaşıların ise yüzde 30'una tekabül ediyordu. Yani bu tabloya göre; darbe sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içi büyük oranda boşaltılmıştı. Bir başka ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dörtte üçünü teşkil etmesi gereken muharip subay mevcudu yüzde 50'den fazla azaltılmış ve Silahlı Kuvvetlerin savaş güç ve kabiliyeti büyük oranda düşürülmüştü. 

“KRUŞÇEV ATOM ATSA BU KIYIMI YAPAMAZDI”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yaşanan bu büyük tasfiye hareketi NATO çerçevesinde Türkiye’de görev yapmış olan Yunanlı General Haris (Khares)’i de hayretler içinde bırakmıştı. Haris, İzmir NATO Karargâhı'ndan ayrılırken onuruna düzenlenen resmi törende, şunları söylemişti: “Ordunuzda yapılan bu tasfiye yanlıştır. Müşterek düşmanımız olan Kruşçev (Sovyet lideri) memleketinize birkaç atom bombası atsaydı bu derece kıymetli subay ve generallerinizi bir hamlede imha edemezdi.” 

EMEKLİ MAAŞLARI ABD’DEN SAĞLANDI 
7 bin 200 subayın emekliye sevk edilmesi sonrasında bu askerlerin emeklilik maaşlarının da ABD’den sağlandığı ortaya çıktı. 5 Temmuz 1960 tarihli Hürriyet gazetesinde, “Amerika 1 milyar liralık yardım yaptı. Anlaşma dün imzalandı. 500 milyon Millî Savunmaya, 200 milyon diğer işlere harcanacak” şeklinde bir haber yayınlanmıştı. Bu paranın büyük bölümünün ordudan emekliye sevk yoluyla uzaklaştırılan askerlerin emeklilik maaşı olduğu, dönemin aktörleri tarafından da daha sonra itiraf edildi. Bu durum, ABD’nin darbecilere yönelik olumlu tavrının da en önemli kanıtı olarak gösterildi. 

ALİ EYVAZ/VAKİT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.