“Arıtman Dışarı”
Ah benim güzel ülkem, üstünde ne çelişkiler yaşanıyor?
Bütün dünyaya “kadına seçme ve seçilme haklarını en erken vermekle” övündük bir zaman. Her fırsatta bunları “çağdaşlaşma” örneği olarak sunduk.
“Kadına kötü muameleden” yakındık bir zaman, onlar için “pozitif ayırımcılık” istedik.
“Meclise daha çok kadın gitmeli” dedik. “Kadın eli değmiş yerler daha zarif olur” dedik.
“Kadınlar Meclise kalite kazandırır” dedik.
Bunlara inandık tabi.
Ve bir gün Merve Kavakçı’yı seçtik.
Yanında yine başka bir kadınla, Nazlı Ilıcak ile meclise girdi.
Ve yer yerinden oynadı…
Yukarıdaki sözleri en fazla söyleyenlerimiz, en fazla çağdaşlarımız, en fazla kadın haklarını savunanlarımız, kısacası her yerde her zaman en fazlalarımız, bir kadına karşı “dışarı, dışarı, dışarı” diye tempo tutmuşlardı…
Liderleri akşamdan hazırlıklıydı, cebindeki kâğıtlara önceden bir şeyler yazmıştı, söz verilmesini bile doğru dürüst bekleyemeden kürsüye seğirtti ve “bu kadına haddini bildirin” diye bağırdı.
“Burası devlete meydan okuyacak yer değildir” diyordu…
Akıl, mantık gitmiş, öfke Meclisten memlekete yayılmıştı.
Üslup perişan, tavır pespaye…
“Bıçak soksan gölgeme,
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bir bak ülkeme,
Başsız başsız adamlar…”
Beğenmedikleri bir kadını Millet Meclisinden böyle kovdular.
Bu gün beğendiklerini getirdiler kendileri.
Sözde kalite getirdiler böylece.
Kibarlık, incelik, zarafet getirdiler.
Hanım eli getirdiler Meclise…
Arıtman’ı, Sertel’i getirdiler…
Öyle mi?
Onlar her konuştuklarında kavga çıkıyor.
Sürekli devlete meydan okuyorlar.
Şimdi de devleti temsil eden Cumhurbaşkanı için “ermeni dölü” demeye getiriyorlar.
Ermeni dölü olsa ne olur?
Hiç, mevzuata uygundur. Devlete ve yasalara saygılı olanların gıkı çıkmamalı. Ama biz işin o tarafında değiliz. Yeteri kadar yazıldı zaten bu konular.
Şu kadarcığını söyleyelim, bir insanın bırakın babasını dedesini, kendisi bile ermeni, Rum olsa, bizim vatandaşımızdır, saygıyı hak eder. Hele de Müslüman olursa geçmişine hiç bakılmaz, inançta “kardeşimiz” olur, saygıyı ve sevgiyi bize göre iki kere hak eder. İlki vatandaşlıktan, ikincisi dindaşlıktan ötürü.
Peygamberimizin de babası, dedesi müşrik idi. Ona zül mü getirir bu?
İslam, geçmişi ter temiz eder.
Şimdi bakalım bu devlete meydan okuyanlara aynı adamlar ““Arıtman dışarı, dışarı” diyebilecekler mi?
Bakalım, bu kadına “haddini” bildirebilecekler mi?
Siz böyle bir şey bekliyor musunuz?
Ben beklemiyorum.
Ben onlarda ilke diye bir şey görmedim ömrüm boyunca.
“İlkeli” değil, hep “ikili” oldular onlar. Hep “çifte standartlı” oldular. Hep “bizim soyhalara da yakışıyor hani” dediler.
Halk tabiriyle “iki dinli” oldular. Yani “iki ölçülü” oldular. Bir şeyi el yaptıysa “kötü,” kendileri yaptıysa “iyi” dediler.
Yine öyle kulakları üstüne yatacaklar, yine kör ve sağır kesilecekler.
Ama gittikçe azalacaklar, bitecekler, tükenecekler…
Olaylar herkesi eğitiyor. Millet görüyor ve gerekli dersleri ve ibretleri alıyor artık.
Milleti adam yerine koymayanlar kaybetmeye, bitmeye ve tükenmeye mahkûmdurlar.