MÜSİAD’a üye iş adamları hafta sonu İzmir’de bir araya geldi. Ülke genelinde bulunan 28 şubeden şube başkanları ve üyelerinin katıldığı toplantıda, ekonomi başta olmak üzere, Türkiye’nin çeşitli meseleleri masaya yatırıldı.
Toplantının şeref konuğu ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ti. Faruk Çelik, her zaman olduğu gibi kendisinden ve hükümetten emin bir şekilde iş adamlarının sorularına cevap vererek, kimi zaman tatlı, kimi zaman acı reçete sundu.
MÜSİAD Genel İdare Kurulu toplantısının en çarpıcı tarafı şuydu; iş adamları; “Benim halim ne olacak, benim işim ne olacak” derdinde değildi. “Benim ülkem ne olacak ve bu sıkıntıları nasıl atlatacak ve bana bu konuda düşen nedir” sorusunun peşindeydi.
Hayata ve işine; “sadece cüzdanlarından” değil, “cüzdanlarını vicdani ölçülere göre ayarlayan” bir zihniyetle bakan MÜSİAD’ın varlığı, Türkiye’nin kaymağını yiyen İnönü ya da CHP zengini TÜSİAD’çılar gibi devlet kaynaklı değil, alın terlerindendi.
Bu manzarayı görmek için, MÜSİAD’ın toplantılarını ve çalışmalarını izlemek yeterlidir. Hiçbir üyenin; kişisel menfaatleri ön planda değildi. Onların derdi, “Yarına ülkesinin nasıl zengin ve huzurla uyanacağı” idi. MÜSİAD üyelerinin inandıkları değer yargıları böyle buyuruyordu çünkü.
Onlar; heva ve heveslerine göre değil, toplumun refahı, huzuru, güveni ve istikrarı için, kendilerinin, görevli ve çalışmak mecburiyetinde olduğuna inanıyor. İnandığını yapmadığı takdirde de insani vazifesini yerine getiremediği gibi bir hezeyana kapılıyor. Bu misyonunu ise yine inandığı değerlerinden alıyor.
Toplantının önemli ikazlarından biri de MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan’dan geldi. Vardan; “Yüksek teknoloji, Yüksek ahlak” prensibiyle yola çıkan MÜSİAD üyelerinin, emek yoğun çalışan ve kazanan insanlar olduğunu, yerel ya da ulusal ekonomik krizlerden en az hasarla çıkabilme adına, toplumsal tasarruf seferberliği başlatılması gerektiğini söyledi ve bu meseleye üyelerin dikkatini çekti.
Tasarrufun cüzdanda değil, vicdanda başlayacağını söyleyen Vardan, tasarruf uyarısında; “İşçilerimiz ve işverenlerimiz el birliği yaparak, emek ve gönül birliği içerisinde, dayanışma ve paylaşma seferberliği başlatmalı ve milli dostluk sergilemelidir” dedi.
Neredeyse bütün dünya küresel krizle boğuşuyor. Krize sebep olanlar suni anlamda; “Bizde de kriz var” diyor, kimi ülkeleri de kriz gerçekten alaşağı ediyor. Alaşağı olan ülkelere baktığımızda da genelde krizi çıkaran ülkelerin sömürgeleri olduğunu görüyoruz.
Küresel krizin dokunarak geçtiği Türkiye; ekonomiden çok, terör başta olmak üzere sosyal ve siyasal krizle boğuşuyor. Bu krizleri çıkaran çevrelere baktığımızda ise yine hiçbirisinin ister yerel, ister küresel olsun, krizden asla etkilenmediklerini biliyoruz.
İşte o sebeple MÜSİAD üyelerine; “Kaymak kaynaklı iş adamları değil, ter ve emek kaynaklı iş adamları” deniliyor. Ayrıca MÜSİAD veya aynı değer yargılarını paylaşıp, farklı çatılar altında bulunan ve ülkesine, milletine bağlı sağduyulu iş çevrelerinin de ekonomik krizler üzerinden, ülkede kargaşa ve kaos çıkarttığını gören ve bilen var mı?
Olamaz, olması da mümkün değildir. Çünkü ülkesine ve milletine karşı kendisini daima borçlu hisseden bir zihniyetin, her türlü menfaati nefsinde toplaması mümkün değildir. Nefsiyle hesaplaşan hiçbir insanın da bir başkasına kötülük yapması mümkün değildir ve asla beslendiği kaynaklara ihanet etmez. İşte yüksek ahlak, bu anlayışı zorunlu kılmaktadır.
MÜSİAD’ın Genel İdare Kurulu toplantısından umut veren kararlar çıktı. Türkiye’nin bu krizi dışarıdan alınan önlemlerle değil, içeriden işçi ve işverenlerin milli duygularla hareket ederek, işleri maddi olarak başkasının sırtına yüklemeden taşınabilecek şekilde paylaşarak taşınması gerektiği üzerinde duruldu.
Allah iş adamlarına kolaylık versin. Tek tek dinlemeye kalktığınızda her birinin yüzlerce derdi var aslında. Lakin yüzlerindeki umut ışığı, gönüllerinde yanan dayanışma feneri, hem kendilerini hem de karşısındakileri aydınlatıyor. İşte bu yüzden MÜSİAD’lı iş adamları, kriz tellallığı yaparak gündemde kalmak yerine işlerine bakıyorlar.