Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Barış trenini kaçıranlar

Barış trenini kaçıranlar

Aralık ayının son haftası Türkiye diplomasisi açısından verimli bir hafta oldu. Irak Cumhurbaşkanı yardımcılarından Sünni Arap kökenli Tarık Haşimi Türkiye'ye geldi. Nuri Maliki'nin ziyaretine takaddüm eden günlerde gelmesi mutlaka bu ziyaretle alakalı tertip ve görüş alışverişi amacını taşımalı. Bilindiği gibi, Hizb-i İslâmi kökenli olan Tarık Haşimi Türkiye ile müşaverelere çok önem veriyor ve Sünnilerin işgal sonrasında yeni dönemde Irak'ta siyasi sürece katılmalarında Türkiye'nin ve AKP'nin telkinlerinin de şüphesiz payı var. Haşimi'nin ardından Maliki'nin de gelmesi ABD ile güvenlik anlaşması yapılmasından sonra nabız yoklama amaçlı da olmalıdır. Bu ziyaret Saddam'ın idamının ikinci yılına denk gelmiştir. Saddam'ın idamıyla alakalı yeni iddialar ortadadır. Saddam'a yapılanlar Bush'un ziyaretinden sonra Şii kökenli olmasına rağmen bir şekilde Muntazar Zeydi'ye de yapılmıştır. Maliki hükümeti taraftarları, Muntazar'ın eyleminin Bush'dan ziyade kendilerini küçük düşürmeye matuf olduğu ve hedef aldığını savunmaktadırlar. Avukat Ziyad Necdavi'ye göre, idam sehpasına çıkarıldığında ilmiğin yanlış bağlanmasından dolayı ölümü gerçekleşmeyen sadece baygınlık geçiren Saddam Hüseyin bilahare Maliki'nin ikametgahına götürülmüş ve orada bulunan Muvaffak Rübai, Mukteda Sadr ve İran asıllı Ebu Seccad gibiler tarafından ayrı ayrı yerlerinden hançerlenmiştir. Her biri ayrı yerinden Saddam Hüseyin'i bıçaklar ve o şekilde intikamlarını almış olurlar (21/12/2008 Ürdün gazetesi Es Sebil)! Netice itibarıyla, Muntazar'a yaptıkları da göz önüne alındığında Maliki hükümeti ve çevresindekiler Bush'dan daha fazla Bush'cudur.
-
Maliki'den sonra kartları yanan ve siyasi olarak kadavra olan İsrail Başbakanı Ehud Olmert de son bir umutla şansını Türkiye'de arıyor. Topal ördek olan Olmert son bir umutla giderken geride tarihe bir nam ve şan bırakmak istiyor. Bunun için 1967 sınırları öncesine dönülmekten falan bahsediyor. 2000 yılı Temmuz'un da Clinton'ın zorlayarak Arafat ile Ehud Barak'ı bir araya getirme çabalarına benzer bir şekilde Olmert doğrudan görüşmeleri başlatmak ve belki de Beşşar'la görüşmenin yolunu açmak için Türkiye'nin kapısını çalıyor. Nabız yokluyor. Ama bu şansı ona ne Beşşar Esad ne de İsrail tarafı yar eder. Suriye ile barış rayında ve öngörülebilir durumda dese de (Olmert: Peace with Syria is feasible )Beşşar Esad, 21 Ocak'ta Obama'nın Beyaz Saray'a yerleşmesini ve 10 Şubat'ta da İsrail'de yapılacak seçim sonuçlarını beklemektedir. İyi haber alan kaynaklara göre, Suriye, Olmert'in son günlerinde doğrudan görüşmeleri başlatmak istemiyor. Lakin Avrupalılar da Olmert'i barış sürecinin doğrudan görüşmelere açılması için yüreklendiriyorlar. Suriye ile İsrail arasında dolaylı görüşmelerin doğrudan hale getirilmesi için Avrupalıların Suriye ve İsrail nezdinde telkinde bulundukları ve baskı yaptıkları ifade ediliyor. Yedioth Ahronoth gazetesinin bu yöndeki haberine göre, Avrupa ülkeleri Olmert'le görüşmeleri başlatması için bizzat Şam ve Beşşar nezdinde telkinde bulunuyorlar. Lakin Suriye yönetiminin daha önce ağzı yandığından dolayı bu yola başvurma noktasında fazla arzulu değil. Zira, Rabin öldürülmeden önce Suriye ile müzakereler bir noktaya kadar olgunlaştırmıştı. Ve Rabin'den sonra Netanyahu Rabin'in emanetini tanımamış ve yeniden başlayan gizli müzakereler de bir sonuca ulaşmadan 3 yıl sonra tıkanmıştı. Suriyeliler Rabin'in emanetini (Vediatü Rabin/depozid of Rabin) görüşmeler için referans noktası yapmak istemişler ama İsrail'in müteakip hükümetleri bunu tanımaya yanaşmamışlardı. Diyelim ki seçimleri Netanyahu kazandı. Olmert'in yarım bıraktığı süreci tamamlayacak mıdır? Elbetteki hayır. Bu itibarla, Ankara ve İstanbul'a da gelse Olmert barış trenini kaçırmıştır. Yakalaması da mümkün değildir. Son sıralarda Londra üzerinden Golan Tepeleri konusunda gizli ve dolaylı müzakereler yürütülse de Suriyeliler bastıkları zemini net görmek istiyor.
-
Suriye-İsrail cephesine mukabil El Hayat gazetesinden Davud Şeryan, İran-İsrail diyaloğundan bahseden yazısında bir başa boyuta temas ediyor. Daha doğrusu İsrailli yetkililerin Obama döneminde İran-ABD diyaloğuna çok sıcak baktığını ve bu diyaloğun İsrail'i birçok gaileden kurtaracağını umduklarını yazıyor. Sözgelimi, İran'ın ABD açısından yeni bir Küba haline gelmesine İsrail tarafı sıcak bakmıyor. Ve çıkarlarına uygun görmüyor. Aksine, ABD-İran cephesinde barışın tesisinin İsrail'i toprak karşılığı barış seçeneği gailesinden kurtaracağını, Suriye, Hizbullah ve Hamas cephesini zayıflatacağını ve talep çıtasını düşüreceğini düşünmektedir (Davud Şeryan, el Hayat, 21/12/2008).. Bütün cephelerde barış arayışı var ama hakim hava hâlâ belirsizlik ve güvensizliktir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi