Hepimiz topraktanız
Hazreti Adem aleyhisselam topraktan yaratılmıştır. Aslımızın toprak olması nedeniyle kimsenin diğerine renk veya ırk öne sürerek hava atmaya hakkı yoktur.
Topraktan binlerce, on binlerce çiçek meydana gelir ve bunlar birbirlerine hava atmazlar.
Topraktan meydana gelen bizlerin de gül gibi kelimeler ve davranışlar üretmek irademize bırakılmıştır.
Rabbimiz insana iki göz, bir dil ve iki dudak verdiğini bildirdikten sonra “Biz o insana iki yol gösterdik” (Beled 90/10) buyurur.
İki yol kavşağında gönderdiği peygamberlerle sıratı müstakime gitmemizi istemiş fakat bizi de serbest bırakmıştır.
İnsan topraktan yaratılması nedeniyle yerçekimine tabidir. Ağırlığı hacmi ve boyutlarıyla madenlere, bir tohumdan gelişip güzelleşmesiyle nebatata, kendi hareketiyle yer değiştirmesiyle hayvanata benzer.
Ancak hareketlerini iradesiyle yaptığı için insandır. İyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt edebilecek kabiliyette olduğu için insandır.
Kuvvetinden dolayı dağ gibi adam, boyu için selvi boylu, gül yanaklı, aslan şecaatlı dediğimiz insan, kuvveti, endamı, cesaretiyle insan olsaydı, dağa, serviye, aslana da insan dememiz gerekirdi.
İnsan, ruhi melekeleriyle insandır. Bacağı kesilen, kolu kesilen, gözleri kör olan, sağır olan insanlar bedenlerinde bir şeyler kaybediyorlar ama insanlıklarından bir şey kaybetmiyorlar.
Malım, kolum, gözüm, başım, ayağım, kalbim diyoruz ve bütün bunları bir yere mal ediyoruz. İşte o malettiğimiz yer bizim benliğimiz, insanlığımızdır.
Tenimizle yerçekimine tabiyiz. Ondan geldik ona döneceğiz.
Canımızla gök çekimine tabiyiz. Ruhumuz Rabbimizden gelmiştir.
Tenimizin gıdası topraktan gelirken ruhumuzun gıdası da Rabbimizden gelir.
Bedenin meydana gelmesinde, gelişmesinde toprağın, havanın, güneşin, yıldızların, çiçeklerin, sebzelerin, meyvelerin hasılı her şeyin katkısı olduğu için insan bedeni tabiatın bir hulasasıdır. Toprakla dost olması gerekir.
Peygamber Efendimiz Uhud Dağı için, “Bu dağ bizi sever, biz bu dağı severiz” buyurmuştur. (Buhari Cihad. 71)
Mümin, kendi teninin kaynaklarını kirletmez. Tabiatta bozgunculuk yapmaz.
Mümin, ibadetinde bile tabiattakilerin ibadetini toplamıştır.
Namazdaki kıyamıyla dağlar gibi dimdik durur, Rukusuyla hayvanların duruşunu, secdesiyle çiçeklerin duruşunu temsil eder.
Kıyam, Ruku ve Secdede bedeni ibadet ederken “Sarhoşken namaza yaklaşmayınız” (Nisa 43) ayetiyle namazda aklıyla ibadet ettiğini, “Onlar namazlarda huşuludur” (Müminun 23) ayetiyle ruhun da ibadete katıldığını görürüz.
Günde beş defa abdestle bedenin belirli yerlerini yıkayıp temizlerken, okunan ayetlerle ruhun temizlenmesi sağlanmakta.
Haftada bir cuma için bir araya gelenlerle ibadet yaparak ruhunu dinlendiren müminler cuma için bütün vücutlarını yıkamanın sünnet olması nedeniyle hem bedenlerini hem de ruhlarını haftalık bakıma almış olurlar.
Bizi yoktan yaratan, dili öğreten, başıboş bırakıvermeyip Peygamber ve kitap gönderen Allah’a hamdolsun.