Böyle adalete güvenilir mi?
Sizleri bilmem, amma ben adaletten umudumu kestim...
Ne yargıya, ne de yargıçlara güvenim kaldı...
Bugüne kadar siyasi partiler arasındaki çekişmelere ibretle bakıyorduk, birbirlerine düşmelerine üzülüyorduk...
Meğer daha beteri varmış...
Allah göstermesin yargı kurumları devlet yönetimini ellerine geçirseler, siz seyreyleyin gümbürtüyü...
Birbirlerini kırarlar alimallah...
Ne zaman ki Necdet Sezer C.Başkanı koltuğuna oturdu, o güden itibaren hukukun şirazesi bozuldu...
Sezer gittiğinde, siyasileşen yargıçlarımızın yüreğine ateş düştü...
Yeni Cumhurbaşkanı seçileceği zaman olmadık Alicengiz oyunlarını devreye soktular... Nerdeyse yargıçlar seçeceklerdi Cumhurbaşkanı’nı...
Olmadı!..
Ve başladı her tekerin önüne taş koyma faslı...
2008 yılı hukukun demeyelim de adaletin iflas ettiği bir yıl oldu...
Şimdi “Rektörü biz seçeceğiz” demeye başladılar... Cumhurbaşkanı’nın re’sen atamalarına hiçbir kanuni engel olmasa da, “Biz yürütmeyi durdurduk” demeye başlandı...
Peh peh, ne güzel icraat...
Yargıtay Başsavcısı bir siyasi partiyi kapatma davası açıyor, bu fezlekede Cumhurbaşkanı da yer alıyor... Ötesini artık hesap eden var mı?
Maalesef, bu hukuk dışı icraatından dolayı Başsavcı’yı görevden almıyor Cumhurbaşkanı...
“Korkuttuk” kanaatıyla her yargı kurumu dizginleri ele geçirme mücadelesi vermeye çalışıyor...
Anayasa Mahkemesi bir telden çalarsa, Danıştay bir başka telden çalıyor... Bu arada halaya Yüksek Seçim Kurulu da dahil oldu...
Yargıtay niye uzakta kaldı, hayret ediyorum...
TBMM tarafından kanunla varlıkları sona erdirilen belde belediyeleri sıradan bir idare mahkemesine dava açıyorlar, mahkeme yürütmeyi durdurduğu gibi belde belediyelerinin seçime katılmalarını sağlıyor...
Başbakan buna ne diyor?
“TBMM”de kabul edilen, Resmi Gazete’de yayınlanan kanun hakkında ancak Anayasa Mahkemesi karar verebilir... Meğer başkaları da varmış...”
Mizahi bir durum var ortada...
Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen bir başka karar alıyor bir başka hukuk kurumu... YSK da Danıştay tarafına meyledince ipler dolaşıyor...
Kim çözecek bu dolaşığı?
Sağlam bir fikir serdeden yoktur...
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında bile aykırı görüşler başladı... Başkan bir telden çalıyor, başkan vekili bir ayrı telden...
Daha düne kadar iktidarın çıkardığı kanunları anında AYM’ye götüren, diledikleri neticeyi alabilen ana muhalefet partisi bu sefer hiç AYM’ye güvenmez olmuş...
Başkan yardımcıları koltuklarının altına dosyalar alarak mahkeme önünde karargâh kuran CHP, niye bu fevri dönüşü yaptı ki?
Artık o çiçekten istediği şekilde bal alamayacağını bildiğinden dolayı olsa gerek...
Siyaset bir yana da ne olacak Türkiye’nin hali?
Emekli, onursalcı, eski savcı Sabih Kanadoğlu hukuki fetva makamı oldu sanki... Her konuda aykırı bir görüş bildiriyor, maalesef istediği oluyor...
AYM Başkan Vekili Osman Paksüt, Kanadoğlu’nun yerine talip gibi gözüküyor... Belki de bundan böyle “hukuksal açmazlara” çareyi Paksüt bulacaktır...
Bulsun bize ne...
Ancak, biz, yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu yargıya veya yargıçlara güvenmek zorunda mıyız?
Birbirleriyle kanlı/bıçaklı kavgalı olan yargıçların siyasi tavırları malum... A. Necdet Sezer ekolünden ve de Kanadoğlu çizgisinden yürüyecekler... O zaman hak yerini bulur mu? Bulmaz zannındayım...
Bu ülke siyasi partilere ayrılmıştır... Siyasi görüşlü yargıçların verecekleri karar tertemiz mi olacak?
Öyleyse güvenen güvensin... Ben güvenmeyeceğim...
==========
Dağ başını duman almış, kervan yine yolda kalmış
Her tarafa kurtlar dolmuş, kervancı uykuya dalmış
Sonra bu ne haldir diye, bütün haller böyle bizde
Ötelerden haber gelmiş, duyduk ki adalet ölmüş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.