Can krizi mi, mal krizi mi?

Can krizi mi, mal krizi mi?

Sevgili Peygamberimiz bir duasında: "Allahım, Kur'an'ı kalbimin baharı eyle" diyerek Rabbine yalvarıyor.

Herkes bizi kendi düşünce kalıpları içine alarak hem hapsetmek, hem kendi kalıbına göre şekillendirmek isterken biz, Rabbimize yönelip gönlümüzü Kur'an'la yeşertmesi, çiçek açması ve kesintisiz meyveler vermesi için dua ederken Kur'an'ın ayetlerini de bereketli Nisan yağmurları gibi gönül dünyamıza yağdıracağız.

Dünyada iki yüz kapitalistin elindeki servetin üç milyar insanınkine denk olduğu, açlıktan kadınların çocuklarını düşürdüğü, dünyadan bir nefes alma şansına sahip olmadan çocukların ölüme mahkum edildiği, Afgan halkını dağlardan ot toplayarak karınlarını doyurma mecburiyetinde bıraktıktan sonra dağlardaki otları da bombalayarak insanları canlı canlı açık hava hapishanesine mahkum ettiği, Irak'ta bir buçuk milyon Müslümanın öldürüldüğü, beş milyonunun hicrete zorlandığı bu günlerde bizler karanlığa sövmek yerine kibrit çakarak gücümüz oranında aydınlanmaya katkıda bulunalım.

Nasıl mı? Buyurun Bakara süresinin 215'inci ayetinden okumaya devam edelim:

(215) Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki "Hayırdan vereceğiniz şey ana-baba, akraba, yetimler, yoksullar ve yolcular içindir. Hayır olarak yaptığınız her şeyi şüphesiz Allah bilir."

(216) Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen şey sizin için hayırdır ve yine olur ki, sevdiğiniz şey sizin için şer olur. Allah bilir siz bilmezsiniz.

Bir tarafta mali krizle insanlar mal derdinde iken öbür tarafta bir kısım Müslümanlar can derdindedirler.

Ayetler her iki derdin de devasını göstermektedir.

Kriz günlerinde sefalet edebiyatı yapmak yerine bir fakiri doyurmak daha iyidir. Aç adama dünyanın en güzel yemek kitabını okumak veya okutmak yerine bir çeyrek ekmek vermek daha faydalıdır.

"Balık vermek yerine balık tutmayı öğret" sözü çok doğrudur. Ancak balık tutmaya gidecek dermanı olmayanların önce belini doğrultacak güce sahip olmaları gerekir.

Onun için Rabbimiz, yardımlaşmayı emretmiş ve yardımlaşma için en yakınımızdan başlamamız emredilmiş. Ana-babanız, akrabalarınız, yetimler, fakirler ve yolda kalmış insanlara yardım edilmesini emrettikten sonra, haddi aşan, yeryüzünü kana bulayan, gittiği yerlerde gözyaşı, kan, barut, sefalet bırakan, insanları zorla dinden döndüren, kendi koyduğu kuralları işkence kalıpları halinde bütün milletlere zorla giydirip inim inim inletenlere karşı savaş yapmamızı emreder.

Görünüşte bu harp emrinin hoşumuza gitmeyeceğini, ama nice hoşa gitmeyen şeylerin gerisinde hayırlar olduğunu, nice hoşa giden şeylerin gerisinde de kötülükler bulunduğunu bildirir Rabbimiz.

Maide süresinin 32'nci ayetinde haksız yere bir adamı öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olduğunu haber vererek öldürme suçunun büyüklüğüne dikkatimizi çekerken bu ayeti kerimede "Bir insanı İslâm dininden döndürmenin adam öldürmekten de büyük suç olduğunu haber verir.

Gönlümüzü Rahmani gıda ile, midemizi tabii gıdalardan helal ve temiz olanıyla doyurduğumuz gibi başkaları iki gıdadan da mahrum olarak aç yatarken biz tok yatmamaya dikkat edelim.

Uzay gemisi dünyamızın üzerinde dört mevsim limanlarına uğrayarak son durak kabre doğru gidiyoruz.

Elimizde kılavuz kitabımız Kur'an-ı Kerim. Bu yolculuk esnasında uyuşturucu almak yasak diyor. Uyuşturucunun ticari faydaları var ama, günahı faydasından fazla diyor. (Bakara 219)

Yolculuk esnasında maddi durumu iyi olanların, maddi durumu iyi olmayanlara yardım etmesi isteniyor. Aynı gemideyiz.

Batarsak hepimiz birden batarız.

Tarih boyunca zalim zorbaların, onların yardakçılarının toplu helaklarını haber verip bizi uyarıyor, kılavuz kitabımız.

Bu ayetlerin tefsirini "Şifa tefsiri"nden bir okuyuverin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi