Tilkiye aldanmak
İçinde yaşadığımız günler, dünyanın siyasi davranış bakımından hangi istikamette yol alacağını göstermek bakımından doğru bir tahminde bulunmaya fırsat vermez görünüyor. Ülke siyasetimiz ise, cebir derslerinde hiç hoşlanmadığım çok bilinmeyenli denklemler gibi. İşin keder verici tarafı da, Milli Görüş ve onun temsilcisi SP'nin dışındaki bütün siyasi partiler, siyonist anlayışın; hâkim olduğu veya tesiri altına almış bulunduğu devlet sayısını, suskunluğun çokluğundan dolayı anlamalıdırlar. Gazze'ye yapılan fâilinin de, gasıp devlet İsrail'in, yapacağını göstere göstere icra ettiği, ABD'nin ise topal ördeğinin giderayak müthiş sükûtu; tek kutuplu dünyanın çekilmez olduğunu, her çeşit zulmün, vahşetin, tiranlığın uygulama alanı bulabileceğinin bir örneği olarak hafızalarda yaşayacaktır.
BM'nin de,müdahaleye lüzum görmez yaklaşımı; İslâm BM'nin tesisinin önemini gözlerimiz önüne sermesi bakımından unutmamamız gereken bir davranış olarak hatırlanmalıdır. Müslümanlar bu hususta hızla davranmak gerektiğini anlamış olmalıdır. Millet ayaktadır. Bakmayalım insanların rutin yaşama tarzını sürdürdüklerine, yaşananlardan haylice etkilenmiş bulunmaktadır. Nitekim, kendi payıma söylüyorum; SP Ümraniye ilçesinin Bayezid'e protestoya gidiyoruz atla gel, mesajı telefonumun mesaj bölümüne gelmiş, birkaç dakika sonra Umran Dergisi de aynı çağrıyla mesajını ulaştırmıştı. Vakit gazetesi Murahhas Koordinatörü Mustafa Karahasanoğlu, Pazar günkü Vakit'de baş sayfadaki resmin karesinde ıspat-ı vücud etmiş olduğunu görüyoruz. Yazarı ile çizeri ile işçisi, patronu, çaycısı, aşçısı, gözleri yaşlı polisi, jandarması da inzibatı sağlamaya çalışırken, havadan ölüm yağdıran, yerden ölü ve yaralı püskürten, aldığı isabet karşısında işaret parmağını kaldırarak dudaklarında kelime-i şahadet gayretinde olan Gazzeli Mü'min, sanıyorum ki; hafızamızın kadranında, kazınmaz bir fotoğraf olarak yer tutmuş bulunmaktadır.
Vakit yazarları; Ahmet Varol ve Mustafa Özcan Beyler, Hilal TV'de sevgili Muharrem Coşkun yönetiminde yaptıkları oturum ve açıklamaları çok isabetli olurken, bu açıklamalardan hükümet de, Başbakan da nezaket kuralları içinde ikaz edildiler. Başbakanlık makamdır, hükümet başkanlığıdır. Bizde sadrazamlık, ilk defa Ahmed Vefik Paşa'nın iki buçuk gün süren sadaretinde başvekillik ünvanı ile yer değiştirmiştir. Dolayısıyla meslek değildir Başbakanlık, nitekim gasıp devlet hükümetinin kabine başına, kandırıcılığı hasebiyle kurnaz tilki dense yeridir. Bazı genç siyasetçiler muhataplarını, meslektaşım diye nitelerlerse, gerçekten de ihtisas sahibi oldukları mesleklerde bir müştereklikleri var ise, yakınlaşmayı temin bâbında kullanılması kâbildir.
Kurnaz tilki, 5.5 saat süren mülâkat sonunda, lâzım gelen desteği bulduk sözünü ortaya koyup gidince, iki gün sonra da menfur icraatını hayata geçiriyorsa ve kendisinin olsa olsa kasapbaşı olacağını gösteren manzara ortaya çıktığında, verilecek cevap; "Bizi aldattılar.." Türkiye'ye saygısızlıktır bu demek yetmiyor. Bütün ilişkilerimizi en alt düzeye indiriyoruz. Yapmakta olduğunuz bu katliamı durdurmazsanız,uçaklarımızı semâlarınızda dolaşır görürseniz şaşmayın tehdidini amma gerektiğinde de, ika'a muktedir olarak milletin önünde kükremeliydiniz.
Bakınız 54. Hükümetin Başbakanı Muhterem Erbakan'ın, kendisini ziyarete gelen İsrail Dışişleri Bakanı Levy'ye, ifadatını önünüze serelim: "..BM kararlarına uymalarını, işgal ettikleri topraklardan çekilmelerini, yeni yerleşim merkezleri açmaktan sakınmalarını ve Mescid-i Aksa'ya saygılı davranmaları..." ikazında bulunmuştur.(Bitmeyen Mücadele Erbakan adlı kitabımızın 313. sayfasında, Muhterem Adalet eski Bakanlarından İsmail Müftüoğlu tarafından kaleme alınmış bulunan "Bir De Biz Yazalım 28 Şubatı" başlığıyla sekiz makaleden mürekkep buketin üçüncü makalesinde yer alan satırlardır. Yine kitabımızın aynı sayfasında pek önemli bir tespit: "Sayın Erbakan'ın, İsrail Dışişleri Bakanı David Levy'ye çektiği desturdan hemen sonra, Dışişleri Bakanı Çiller, Milli Savunma Bakanı Turan Tayan ile Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'i gönül almak için derhal İsrail'e göndermiştir. ABD'yi ve batı ülkelerini tedirgin eden diğer bir husus, IMF ve Dünya Bankası yetkililerine randevu dahi vermemesidir. Biliyordu ki; bu iki kuruluşun arkasında da Yahudi sermayesi hakimdi."
AKP hükümetinin, bu ifadeleri kullanacak imkânı son derece daha da boldu. Meselâ bir ortaklık değil, tek başına hükümet. Hâtta geçen gün biri ifade etti, hiç kimseye nasip olmamış, çoğunlukla hükümet olma durumundasınız; fakat teslimiyetçi tarzınız bu fâikiyetinizi te'sirsiz kılıyor. Yaralıları ülkemiz şefkatiyle sağlığa kavuşturma yolunda gayretiniz elbette mühimdir. Ancak biz İslâm âleminin bin yıllık kılıç ve kalkanı olan Müslüman Türk Milletinden beklenenler arasında yaralıları tedavi teklifiniz elbette takdire şâyandır ve öyle olmalıdır amma keşke, aldanmasaydınız da, bunları önleyen olabilseydiniz, ümmeti Muhammed'in ümitlerini boşa çıkarmasaydınız. Bu acı başka bir gafletle daha da katmerlendi. Çeçen mücahid, evlatlarının önünde Rusya'ya iade edilmemek için nasıl yırtınıyora, muttali olduğumuzda 25. Şarlı, Rus Çarı Deli Petro'ya vermeyen, 1711'de Prut Nehri kenarında onları perişan ettiğinde, bu zafer mülteciye sahip çıkmanın sadakasıdır diyen Baltacı Mehmed Paşa'yı hatırladık da, sizlere esef ettik. Telefona sarılıp, Ali İhsan Karahasanoğlu'nu arayıp, haberi baş sayfaya koyduklarından dolayı tebrik etmeyi kendime görev bildim. O milis generali iade edilirse Ruslara, bunun ne dünya, ne de ahiret vebalinden kurtulabiliriz... Bu hususta Birlik partili gençlerin aksiyonu elbette takdir ve tebrike şâyandır.
Pazar günü, Muhterem İsmail Müftüoğlu, Mehmed Başar ve bendeniz Gebze SP İlçe Divanı toplantısına gittik. Sayın Müftüoğlu hazirun tarafından coşku ile karşılandılar. Teşkilat ayakta. Başkandan çaycısına kadar her biri şevk ve gayret içinde Kocaeli İl Divanı da Gebze'de yapıldığından, büyük gayretle Gebze divanı saat 11.00'de nihayetlenince, Oktay Kaptan'ın idaresinde Sakarya'ya, oradaki il divanına yetiştik. Divanda raporlar alındı. Başkan İsmet Aksoy Beyefendi elbette en başta Gazze dramının acısını yüreğinde hissettiğinden, tahassüsünü dile getirdiğinde salon gözyaşlarına boğuldu. Belediye başkanlarının belli olanları açıklandı. Olmayanların da birkaç gün içinde açıklanacağı görüldü. Umulur ki; İsmet Bey, Sakarya'nın yeni belediye başkanı olur. Kan revan içinde girdiğimiz 1430 Hicri senenin, ızdırapların tükendiği, İslâmlığın ve insaniyetin kardeşlik hislerine kâlb olması dileklerimizle. Fiemanillah.
Not: Sizin bu yazıyı okuduğunuz akşam Trabzon Vakfıkebir'de Anadolu Gençlik'in konuğu olacağım. Doğum günüm ve evlilikte 43. yıldönümümdür 31 Aralık. Sizlerle paylaşmak istedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.