Ne fark eder, demeyin... Dostluğunuzu gösterin!
Geçen hafta Cumartesi’den bu yana 8 gün geçti... Geçen hafta Cumartesi’den bu yana; hemen her gün, hemen her saat “terör devleti” İsrail, “Siyonist-Faşist” İsrail, “bomba” yağdırıyor Gazze’nin üzerine!.. Bunlar, öyle “bomba”lar ki, sadece “öldürmek” için değil; “Müslümanları yok etmek, Gazze’yi haritadan silmek” için atılıyor!.. İsrailli komutanlar, öyle diyor ya...
“Bu defa, bir tek Hamas militanını hayatta bırakmayacak, dirençlerini kıracağız” diyor ya!.. Bunun adı “operasyon” filân değil!.. Bunun adı “saldırı” da değil!.. Bunun adı, resmen ve alenen “soykırım” amaçlı “katliam!”
Yıllardır ama özellikle son bir haftadır, Filistin yanıyor!..
Gazze yanıyor... Sadece Gazze mi, yüreklerimiz yanıyor, yüreklerimiz kanıyor!..
GAZZE’DE SON DURUM!
Diyarbakır Gazze Girişimi’nin yarın saat 12.00’de İstasyon Meydanı’nda düzenleyeceği “mitinge davet” metninde de ifade edildiği gibi;
“Yüzbinlerce bomba;
Masum bedenlerin üzerine iniyor...
Yavrular;
Anne-babalarının gözlerinin önünde katlediliyor...
Müslümanlar katlediliyor...
400 beden yere devrildi...
Çocuklar... Kadınlar
Yaşlılar... Bahadırlar...
Binlercesi ağır yaralı...
Yaralılar ilaçsızlıktan hayatlarını kaybediyor...
Düşünün...
Su yok... Elektrik yok...
Ekmek yok...
İlaç yok... Gaz yok...”
Ya da; “Müslümanların yardımları”nı Gazze’ye ulaştıran, “vahşet ve dehşet tablosu”nu yerinde görüp yaşayan İHH’nın yardım gönüllüleri Ahmet Sarıkurt ve Osman Atalay’ın anlattıkları gibi;
- “Gazze’ye bir saat uzaklıktaki Ariş Hastanesi’ni ziyaret ettik. Yoğun bakımdaki bir yaralı, ziyaretimiz sırasında hayatını kaybetti. Gazze’de yakıt olmadığı için jeneratörler çalışmıyor. Günde bir saat elektrik verilebiliyor. Su, ilaç ve gıda yok. Ancak Mısır tüm kapıları açarsa Gazze’nin tüm ihtiyaçları karşılanır. Tüm tepkilere rağmen İsrail, saldırılarını durdurmuyor. Burada olduğumuz süre içinde 3 roket saldırısına bizzat şahit olduk.”
- “Mısır’dan Gazze sınırına gelene kadar polis kontrollerinde defalarca kontrol edildik. Çok gergin bir ortam var. En önemli problem Refah sınır kapısının kapalı olması... Yüzlerce yaralı Gazze’de tedavi olmayı bekliyor. Mısır sadece günde bir defa kapının açılmasına izin veriyor.
O da çok ağır yaralı ya da birkaç kamyonun geçişine izin veriliyor.
Gazze’de 200 ağır yaralı tedavi olmayı bekliyor.
Gazze’den Mısır’a getirilen yaralı sayısı çok az. Mısır hükümeti bu konuyla ilgili resmi bir rakam açıklamadı.
Bizim aldığımız bilgilere göre Mısır’da 60 yaralı tedavi görüyor.”
Tablo bu... İsrail ise, bu tabloya rağmen “insanlık dışı saldırı”larını sürdürüyor!..
Öyle ya; kimden korkacak, kimden çekinecek ki?..
Nasıl olsa ABD arkasında! Nasıl olsa AB ülkeleri arkasında!.. BM desen, “İsrail’i kınamak” şöyle dursun, toprağa düşen her müslüman cesedinin arkasından “kına yakmak”la meşgul!..
Geriye kalıyor, “İslâm dünyası”nın “Müslüman” halkları!.. Dikkat edin, “halkları” diyorum, çünkü İslâm dünyasının “yöneticileri”nin çoğu, “satılık birer hain”dir!..
Bir “ur” gibi, bir “Truva Atı” gibi çöreklenmişler İslâm ülkelerinin bağrına!..
Kimi kral!.. Kimi kraldan fazla kralcı!..
Kimi despot, kimi despottan fazla despot!..
Kimi de, İsrail’den fazla İsrailci!..
SAKIN OLA “NE FARKEDER” DEME!
Tablo bu olunca, iş yine “Müslüman”a düşüyor!..
Filistinli Müslümanları “kardeş” bilen Müslümanlara!..
Bir Müslümanın ayağına “diken” batsa, onun “acı”sını hisseden Müslümanlara!..
Bilmiyorum, şu anda neredesiniz?.. Evinizde, bir “koltuk”ta mı, "parkta" mı?..
Yoksa, "televizyon"un karşısına geçmiş "Televole Türkiyesi"nden son haberleri(!) mi izliyorsunuz?..
Kimbilir, belki de, bir "çay bahçesi"nde arkadaşlarınızla çay içip, sigara tüttürüyorsunuz...
Sormak ayıp olmasın ama;
"Niye mitingte değilsiniz?"
Yoksa siz, "acıyı yüreğinde hissedenlerden" değil misiniz?
O halde?..
Bu "rahatlık", bu "konfor", bu "vurdumduymazlık" ve bu “bananecilik” niye?..
Diyeceksin ki;
"Bir tek benim katılmamla ne değişir ki?"
Hele bir dene!.. Hele kalk "oturduğun yer"den!..
Hele yürü “miting meydanı”na doğru...
Bak, göreceksin;
"Çok şey değişecek!"
Ama, yine de inanmıyorsan, şu meşhur hikâyeyi dinle:
Genç adam, göz alabildiğince uzanan sahillere vurmuş "deniz yıldızları"nı tekrar "Okyanus"a atmak için "birinden diğerine, koşuşturup duruyor"du!..
Kan, ter içinde kalmıştı!..
Onun bu "gayret" ve "telâş"ını gören yaşlı bir adam, yavaşça yanına sokularak, ne yaptığını sordu...
"Dün gece fırtına vardı" dedi genç adam;
"Dalgalar deniz yıldızlarını karaya savurmuş...
Onları, ölmeden önce tekrar denize atıyorum!"
Yaşlı adam, gülümseyerek şunları söyledi;
"Ama evlât; sahil kilometrelerce uzun...
Sahile vuran deniz yıldızları ise sayısız denecek kadar fazla!.. Sonunda ne farkedecek ki?!?"
Genç adam, ayaklarının dibinden alıp, okyanusun engin sularına bıraktığı bir "deniz yıldızı"nı işaret ederek, dedi ki;
"Onun için çok şey farkedecek!"
.................
Miting de böyle...
"Bir tek senin katılımınla" çok şey değişecek!..
Unutma ki;
"Göl"leri oluşturan da, "yağmur damlaları"nın birer "buluşması"dır!..
O halde;
Durma!.. Sen de, katıl, “İsrail’i tel’in mitingleri”ne!..
"Çay"ını sonra iç!..
"Televizyon"u sonra seyret!..
Ama, bugün, ama yarın;
“Miting meydanları” seni bekliyor!..
Senin gidişinle;
Belki, bir "deniz yıldızı"nın daha istikbali kurtulacak!..
Senin gidişinle;
Bir "dere", belki koca bir "nehir"e, belki de "deniz"e ve "okyanus"a dönüşecek!..
"Ne farkeder ki?" deme?..
Git,
"Kendini ve inancını farkettir!"
ASLA “4 KİŞİ”DEN 1'İ OLMAYIN
Hâlâ gönlün yok mu?.. Hâlâ rahatını bozmak ve yerinden kımıldamak istemiyor musun?..
Ve hatta;
"Nasıl olsa herkes katılır...
Bir ben eksik olsam ne farkeder ki?.. Benim yerimi herhangi biri de doldurabilir!" diye mi düşünüyorsun?..
O halde, "hikâye"yi dinle:
Hikâye;
"Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse" adlı "4 kişi" hakkında!..
"Yapılması gereken çok önemli bir iş" vardı...
"Herkes" şunu düşündü:
"Ben olmasam da, bu işi mutlaka birisi yapar!"
Gerçi;
"Herhangi biri" de yapabilirdi!..
Ama;
"Hiç kimse" yapmadı!..
"Birisi" buna çok kızdı!..
Çünkü, iş;
"Herkesin işi"ydi!..
Herkes;
"Herhangi Biri"nin bu işi yapacağını düşünüyordu!..
Ama, "Hiç Kimse";
"Herkesin yapamayacağının" farkında değildi!..
Sonunda;
"Herhangi Biri"nin yapabileceği işi, "Hiç Kimse" yapmadığı için, herkes "Birisi"ni suçladı!..
...........
Böyle değil midir;
"Herkes, bir başkasına havale ettiği" ve "nasıl olsa birisi yapar" dediği için, "iş"ler hep ortada kalmış değil midir?..
GEL, DOSTLUĞUNU GÖSTER!
Böyle yapmak yerine “güvercin” olup “dostluğumuzu belli etmeye” ne dersiniz?..
Hazreti İbrahim (as)’in, Nemrut tarafından ateşe atılması olayındaki, “karga” ve “güvercin”in hikâyesini bilirsiniz!..
Ama yine de; bilmeyenler ve unutanlar için aktarayım...
Efendim;
Nemrut; dağlar gibi “ateş”i yakmış. Hazreti İbrahim'i de içine atmış!..
Cayır cayır yanıyor odunlar!..
Aaa, o da ne.
Bir karga... Ağzında da bir “dal” parçası...
Uçuyor ateşe doğru.
Soruyorlar “karga”ya.
“Ateş, zaten volkan gibi!.. Bu senin gaganda taşıdığın dalın ne etkisi olacak ki?”
“Olsun” diyor karga:
“Maksat, düşmanlığım belli olsun!”
Sonra, bir güvercin.
Onun da, gagasında “bir damla su” var...
Uçuyor “ateş”in üzerine doğru.
Belli ki;
Ateşin üzerine dökecek!..
Ona da soruyorlar:
“Senin gaganda taşıdığın bir damlacık su, yanardağ gibi fokurdayan şu ateşi nasıl söndürür ki?”
“Olsun” diyor, güvercin.
“Dostluğumuz belli olsun!”
Bu örnekten hareketle, demek istediğim şu:
Siz, siz olun, çevrenizde düzenlenen “yürüyüş” veya “miting”lerden birine katılıp Filistin’e “dostluğunuzu”, Gazze’ye “kardeşliğinizi” gösterin!..
BUGÜN VE YARIN NEREDE, HANGİ MİTİNG VAR?
Dün, Beyazıt’taki protesto gösterisi muhteşemdi...
Soğuk ve yağmura rağmen “binlerce duyarlı Müslüman” meydana geldi ve kendini “farkettirdi!”
Sadece Beyazıt mı?.. Türkiye’nin “81 il ve yüzlerce ilçesi”nde dün Cuma Namazı sonrası düzenlenen yürüyüş ve mitingler, “Filistin’in yalnız olmadığını” gösterdi ki; “duyarlı Müslümanlar”ın hepsini tebrik ediyorum...
Hepsine teşekkür ediyorum...
Bugün ve yarın için çağrım şu ki;
Gelin! Bir ağızdan, tek yürek...
Haykıralım tüm dünyaya;
“Filistin halkı yalnız değil” diye haykıralım...
Onların yanında milyonların olduğunu, “hepimizin birer Filistinli olduğunu” haykıralım...
Siyonistlerin, attığı bombalarla Filistin halkını bitiremeyeceğini haykıralım...
Sonra da “Allah-u Ekber” nidalarını arş-ı alâya gönderelim...
Nerede mi?..
- Bugün, yani Cumartesi, öğle namazının ardından Ankara Kocatepe Camii’nde, “Filistinli şehitler” için gıyabî cenaze namazı... Hemen ardından, Abdi İpekçi Parkı’nda basın açıklaması...
- Yine bugün, saat 11.00’de, bütün STK’ların katılacağı İsrail Konsolosluğu önünde yapılacak basın açıklaması... Hemen ardından “Filistin bayraklı araçlar” ile Boğaz Köprüsü’nden geçiş...
- Yarın saat 12.00’de, Saadet Partisi tarafından Çağlayan Meydanı’nda düzenlenecek “İsrail’i tel’in” mitingi!..
- Yine yarın, yani Pazar... Diyarbakır Gazze Girişimi tarafından saat 12.00’de İstasyon Meydanı’nda miting var...
Bu mitinge, yazarımız Abdurrahman Dilipak ve İHH Başkanı Bülent Yıldırım da katılacak...
Ne demiştik, yazının başında?.. “Ne farkeder” demeyin!..
Bu “eylem”lere siz de katılın ve ilk önce kendinizi farkettirin!..
Kendinizi ve Filistin’e dostluğunuzu...
Unutmayın;
“Bugün, hepimiz Filistinliyiz!”
----------------
Yılbaşı felâketi!
Şu kartel medyasında çalışan insanların çoğu; ya “okuduğunu anlamaktan aciz” birer gerzek, ya da bütün işi-gücü “kendileri gibi düşünmeyenler”e çamur atan birer müfteri... Malûm, dünkü Vakit’in sürmanşetinde “Yılbaşı felâketi” başlığı vardı ya, Ankara Çankaya’da “7 öğrencinin ölümü” ile Tayland’ın başkenti Bangkok’ta bir “gece kulübü”nde çıkan yangında “60 kişinin öldüğü” bildiriliyordu ya...
İşte, kartel gazetelerinin internet siteleri, bu haberleri dillerine dolayıp, akılları sıra bize çamur atmaya yeltenmişler... Demişler ki; “Vakit’e göre; 7 gencin ölüm nedeni, Yılbaşı eğlencesi!”
Eee, “Yılbaşı eğlencesi” yaparken ölmedi mi o çocuklar?.. 3’ü kız, 4’ü erkek 7 öğrenci, niçin biraraya gelmişti?.. Elbette “yılbaşı gecesi”nde “içki” içip, “dans” etmek için!.. Peki, içtikleri ve ağır bir uykuya daldıkları yalan mı?..
Hele soralım “karteloz”lara: 7 gencin ölmesi bir “felâket” değil mi?.. Bangkok’ta 60 kişinin yanarak can vermesi bir “felâket” değil mi?.. Ve de, bu felaketler “Yılbaşı gecesi” yaşanmadı mı?..
Eee, Vakit ne yazmış?.. “Yılbaşı felâketi”
Ulan “gerzek”ler, bir olay, daha nasıl anlatılır ki?..