İsrail vahşeti ve “Türkiye'nin menfaatleri”
Elhak; Arap dünyasında hiçbir rejim İsrail'in Gazze katliamına Türkiye Hükümeti kadar tepki göstermedi. Başbakan Erdoğan'ın Gazze konusundaki söylem ve eylemleri karşısında Arap devlet başkanları utançtan yerin dibine batsalar yeridir. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan halkları Filistin'e ihanetin dibini bulan yöneticilerine “Hepsini toplasak bir Erdoğan etmezler, yazıklar olsun” diye buğzediyorlar…
Arap dünyasındaki rejimlere nazaran Türkiye Hükümeti'nin Gazze siyaseti hiç şüphesiz mümtaz bir siyasettir. Ama sadece Arap dünyasındaki rejimlere nazaran!
HAMAS yöneticisi Dr. Hüseyin el-Avavede diyor ki: “Türk Hükümeti'nin duruşu Mısır Hükümeti'nden daha iyi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan Filistin konusunda Hüsnü Mübarek'ten daha duyarlı davranıyor. Fakat bizim Türkiye'den beklentimiz daha ileri derecede. Türkiye kendini Mısır yönetimi ve benzeri Siyonist işbirlikçileri ile değil Osmanlı ile kıyaslamalı ve politikalarını ona göre belirlemeli… Biz HAMAS olarak Türk Hükümeti'nden İsrail'le olan ilişkilerini kesmesini, özellikle de askeri işbirliğine son vermesini istiyoruz. Türk Hükümeti işgalci İsrail ordusu ile tatbikatlar yapmak yerine Filistinli direnişçilere silah desteği vermeli. Bunu sadece HAMAS değil Türk halkı da istiyor… Türk Hükümeti hiçbir şey yapamıyorsa en azından İsrail elçisini Türkiye'den çıkarmalı.” (Kaynak: Gerçek Hayat, Adem Özköse)
Dünyanın öbür ucundaki Venezuela 2006 yılında Gazze ve Lübnan'daki katliamları protesto ederek İsrail'le diplomatik ilişkilerini kesmişti. “Filistin'in tapuları bizde” diyen Türkiye'nin Venezuela kadar olamaması, Telaviv'deki elçisini “durum değerlendirmesi” için Ankara'ya çağırmak gibi bir diplomatik manevra bile yapmaması ne kadar da utanç verici!
Hiçbir ülkeden fiili tepki görmeyen, en ufak bir yaptırımla karşılaşmayan ve karşılaşabileceğine de ihtimal vermeyen cani İsrail, Filistinli çocukların kafalarını koparmaktan vazgeçer mi? Türkiye'nin, hiçbir fayda sağlamayacağı düşünülse bile, sırf Siyonist vahşete ortak olmamak için, İsrail'le askeri işbirliğine son vermesi gerekmez mi?
Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Gazze katliamı üzerine İsrail'le ilişkilerin gözden geçirilip geçirilmeyeceğini, mesela İsrail'e verilen askeri ihalelerin iptal edilip edilmeyeceğini soran gazetecilere 'Konuları birbirine karıştırmamak lazım, ülkenin menfaatleri ile ilgili konular ayrıdır' diye ders vermeye kalkıyor. Ne münasebet? Konuları elbette birbirine karıştıracağız. Zaten konular iç içe. Gazze'ye bomba yağdıran aşağılık katiller Türkiye'de eğitiliyor ve İsrail'e verilen askeri ihaleler Siyonist vahşetin finansmanına yarıyor. “Ülkenin menfaatleri öyle gerektiriyor” diye Filistinli çocukların kafalarının koparılmasına katkıda bulunmaya devam mı edeceğiz? İsrail'le askeri işbirliğinin tam tercümesi budur işte: Filistinli çocukların kafalarının koparılmasına katkıda bulunmak!
Türkiye bu utançla yaşamaya mahkûm mudur gerçekten? İsrail'e hizmet karşılığında alınan istihbarat ve askeri teknoloji desteği Türkiye için gerçekten varoluşsal bir önem mi taşıyor? Nasıl taşıyor? Bir gün İsrail ve ABD'nin saldırısına uğradığımızda bunlar işimize yarayacak mı? Ne kadar yarayacak? Mesele, mevcut dünya sisteminin lortlarıyla hesaplaşmaya hazırlanıp hazırlanmama meselesidir, gerisi hikâye. “PKK'yı gözetlemek için İsrail'in uydularına ihtiyacımız var” da hikâye. Kürt meselesini layıkıyla çözersiniz, doğru dürüst bir eve dönüş yasası çıkarırsınız, buna rağmen silahlı mücadelede ısrar eden üç-beş gerillayı da Kürt Federe Devleti ile işbirliği yaparak zaman içinde eritirsiniz, olur biter. 'İsrail uyduları olmazsa Türkiye payidar olmaz' gibi bir hava oluşturmanın ne alemi var? (Önemli not: İsrail'in uyduları emniyet teminine yarasaydı önce İsrail'in emniyetini temin ederdi. O uydular ve dahî İsrail'in Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından baş tacı edilen diğer askeri teknolojileri 33 Gün Savaşı'nda bir avuç Hizbullah savaşçısı karşısında un ufak olmadı mı? Askeri işbirliği yapılacaksa Hizbullah'la yapılsın! “Anglo-Amerika'nın bütün haşmetiyle desteklediği muazzam İsrail Savaş makinesini bir avuç adamla nasıl durdurdunuz?” diye Seyyid Nasrallah'a sorulsun ve bu işin sırrını öğretmeleri için Hizbullah'tan bir grup askeri uzman talep edilsin!)
Unutmadan: İsrail'le askeri işbirliği anlaşmaları “Suriye, İran ve Irak'tan yönelen tehditler” gerekçe gösterilerek imzalanmıştı. Bugün Türkiye ile Suriye arasında su sızmıyor, İran'la enerji merkezli bir “stratejik işbirliği” içine girildi, Irak'la fevkalade iyi ilişkiler kuruldu, Barzani ile de uzlaşma yoluna girildi. Öyleyse bu anlaşmalar niye hâlâ yürürlükte?
Galiba anayasada “İsrail'le askeri ilişki değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahî edilemez” diye bir gizli madde var. O maddeyi kim yazdıysa ortaya çıksın ve “Kahrolsun İsrail” diye haykıran milletle yüzleşsin!