Din Hürriyeti ve Cemaatler
1923'te cumhuriyet ilan edildiği vakit Anayasa'nın ikinci maddesinde ne yazıyordu? "Devletin dini, din-i İslâm'dır." O tarihte kabinede bir Şer'iye Vekaleti (Din ve Şeriat İşleri Bakanlığı) vardı. Medreseler vardı, tekkeler açıktı.
Sonra ne yapıldı? Din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyeti ayaklar altına alındı.
Laiklik, 1937'de, Mustafa Kemal Paşa'nın çok ağır hasta olduğu zamanda, ölümünden kısa bir müddet önce Anayasa'ya, CHP'nin altı okuyla birlikte konmuştur.
Laiklik mi?.. Devlet ile dini madem ki birbirinden ayıracaksın, din işlerini Müslümanlara bırakırsın. Ya tamamen bağımsız olarak, yahut özerk olarak.
Bunu da yapmadılar. Din hürriyetini kaldırdılar, dindarları ağır baskılar altına aldılar. Tarihî camileri yıktılar, sattılar, kiraya verdiler, kapattılar. Tarihî İslâm kabristanlarının yüzde doksan beşini düzlediler.
Din hürriyeti vermiyorsun, din eğitimi vermiyorsun... Laikliği dinsizlik olarak algılıyorsun. Müslümanlar ne yapacak? Elbette gizlice yer altında çalışacak.
Allah razı olsun, nur içinde yatsınlar Of'ta, Hendek'te, vatanın nice köşesinde birtakım gayretli ve hamiyetli ulema ve meşayih, gizli gizli din hocası yetiştirdi. Merhum Süleyman Efendi hazretleri Çatalca'da bir çiftlik kiraladı. Yüz yanaşma (işçi) lazımsa o 200 aldı ve bunların bir kısmına samanlıklarda din dersleri verdi.
Bediüzzaman hazretleri de din, iman, Kur'ân, Şeriat hakikatleri için çalıştı.
Nice gerçek ulema, nice gerçek şeyh din için, iman için kelle koltukta hizmet etti.
Ezildiler, itildiler, kakıldılar, zulüm gördüler, kimisi idam edildi, lakin vaz geçmediler.
Cumhuriyet kurulalı 85 sene oldu. Hâlâ gerçek din hürriyeti yok Müslümanlar için.
Diyanet, devletin bir genel müdürlüğü seviyesinde. Başkanını keyfe mâ yeşa devlet tayin ediyor. Stalinist laiklik...
Rejim, Müslümanların kestiği kurbanların derisine kadar karışıyor.
Okullardaki mecburî din dersleri kocaman bir aldatmaca. Okutulan ders kitaplarını size göstersem şaşar kalırsınız.
Atatürk'ün kapattığı mason locaları 1937'de tekrar açıldı ama tasavvuf dergâhları hâlâ kapalı ve yasak.
Müslümanlar ne yaptılar?
Birtakım cemaatler oluşturdular ve dinî, imanî, Kur'ânî, Şer'î hizmetleri cemaatlerin, vakıfların gölgesi altında yapmaya başladılar.
Hepsini itham etmiyorum, suçlamıyorum ama bu esnada birtakım olumsuzluklar da görüldü.
Osmanlı zamanında Meşihat (Şeyhülislâmlık dairesi) vardı. Dinî hizmet faaliyetlerini yürütüyor, tanzim ediyor, denetliyordu.
Tasavvuf tarikatlarını da, bünyesindeki Meclis-i Meşâyih ile denetliyordu.
Bunlar yok artık.
Maalesef tarihî ârızadan, kopukluktan sonra bazı dinî hizmetlerin ve faaliyetlerin içine dış ve iç şeytanlar girdi.
Şu anda Türkiye'nin İslâmî hizmet ve faaliyet kesiminde köpek sürüsü kadar casus, ajan, istihbaratçı, provokatör, yönlendirici, beyin yıkayıcı, dezenformasyon yapıcı şeytan bulunmaktadır.
Ülkemizde herşey kirlendiği gibi dinî hizmet ve faaliyetler de kirlenmiştir.
Öyle reformcu, bid'atçi, bozuk ilahiyatçılar gördük ki, söylediklerini haysiyetli papazlar söylemez. Zavallı Müslümanlar!..
Bundan sonra artık bağımsız bir İslâm Cemaat teşkilatı da kurulamaz.
Farz edelim, Ankara rejimi insafa geldi ve böyle bir hürriyete yeşil ışık yaktı, sonra ne olur.
Birtakım büyük cemaatler bağımsız İslâm teşkilatını ele geçirmek, başına kendi baronlarını seçtirmek için Bizansvarî entrikalara girişir, bir yığın fitne ve fesat çıkar.
Keşke Lausanne anlaşmasına, Müslüman çoğunluğun din hürriyeti ile ilgili birtakım garantiler konulmuş olsaydı.
Bağımsız bir İslâm Din teşkilatının başına nasıl bir şahsın seçilmesi gerekir?
1. İtikadı düzgün olacak. Kur'ân'a, sünnete, cumhur-i ulemaya uygun olacak.
2. Şer'î ilimlere vakıf olacak.
3. Ahlâk ve fazilet sahibi olacak.
4. Birleştirici, güven verici, kucaklayıcı bir kişiliği olacak.
5. Kendisinde hizip, fırka, meşreb asabiyeti (taassubu, fanatizmi) olmayacak.
6. Gulüvve (aşırılığa) sapmış olmayacak.
7. Reformcu olmayacak.
Müslümanlara, buyurun kendi din teşkilatınızı kurun, başına istediğiniz adamı getirin denilse bunu yapabilirler mi?
Maalesef devamlılık zinciri kopmuş, fitne ve fesat almış yürümüştür.
Şimdilik bugünkü şartlar altında bu minval üzere hizmet ve faaliyetler yürütülecektir.
Dikkat etmemiz gereken hususlar:
A. Sahih itikad dairesi içinde bulunmak.
B. Şeriatın zâhirine sımsıkı bağlı olmak, kıl kadar ayrılmamak.
C. İslâm'ın ahlâk ilkelerine bağlı olmak, ahlâksızlıktan ve karaktersizlikten kaçınmak.
Ç. Ümmet şuuruna sahip olmak, Müslümanları birleştirmek.
D. Her türlü din istismarına (sömürüsüne), mukaddesat ticaretine karşı olmak ve bunlara meydan vermemek.
E. Üstünlükte, derece ve rütbe yüksekliğinde takvayı, ilmi, irfanı, ahlâkı esas almak.
F. Hizip, fırka, meşreb taassubunu frenlemek.
G. Orta yolda bulunmak.
Ğ. Muhtelefün fih (ihtilaflı) meselelerde ve konularda geniş düşünmek, birleştirici ve kaynaştırıcı olmak.
İleride, Müslümanlara geniş bir din ve teşkilatlanma hürriyeti verilir de, bağımsız veya özerk teşkilatı bid'atçi bir cemaat ele geçirirse, yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş oluruz.